YİNE TERÖR BİLDİRİSİ ÜZERİNE
Geçtiğimiz günkü yazımızda 1128 akademisyenin sözüm ona "barış bildirisinden" bahsetmiştik. Ülke gündemine bomba gibi düşen bu bildiri her kesimde şaşkınlığa yol açmış, "Böyle üniversite hocaları da var? Çocuklarımızı bunlara mı teslim ediyoruz?" soruları kafaları kurcalamıştı.
Bugün bu konuda birkaç cümle daha etmek istiyorum:
u00b7 Bildirinin kesinlikle eleştiri sınırında kalmadığı görülmektedir. Askerimizi, emniyet görevlilerimizi şehit eden, sivil vatandaşlarımızı evlerinden, işinden gücünden alıkoyan PKK teröristleri hakkında en ufak eleştirileri bile yoktur. Sanki tek suçlu vardır, o da devlettir havasındalar.
u00b7 Devletimizi sanki suçsuz insanlara durup dururken saldıran, katliam yapan konuma koymuşlardır.
u00b7 Üstelik bu imzacılar kendilerini eleştirme durumunda gösterirken kendilerine yönelik eleştirilere tahammülsüz oldukları ortaya çıkmıştır.
u00b7 Devlete saldıranlara, ağır silahlarla savaş açanlara susanlar devlete silah bırak çağrısı yapmışlardır. Bunu anlamak mümkün değildir.
u00b7 İşin daha ilginci ise çözüm önerisi sunmamış olmalarıdır. Devlet silah bırakırsa barış nasıl gelecektir? Açıklaması yoktur.
u00b7 Akademisyenlerden bilim üstünlüğünü ve objektif olmayı ön planda tutmaları beklenirken sadece devletimizi hedef haline getirmeleri ve emniyet kuvvetlerini suçlamaları bilim adamı kimliğine uygun düşmemiştir.
u00b7 Tabi bu kimselerin evlerine baskın yapılması, tutuklanmak istenmeleri de hoş değildir. YÖK üzerine düşeni yapabilir.
u00b7 Geçen gün televizyon kanallarından birinde ünlü gazeteci İlnur Çevik'in teklifi bence değerlendirilebilir. Çevik bu kişilerin olay mahallinde görevlendirilmelerini öneriyordu. Hem bölge insanlarına hizmet ederler; hem de bölgeyi tanıyarak, bölge dinamiklerine hakim olarak daha ciddi düşünceler ileri sürebilirlerdi.