Dolar (USD)
35.32
Euro (EUR)
36.47
Gram Altın
3032.90
BIST 100
10000.72
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
01 May 2016

Yine Özal, Yine Nisan

Özal, bir nisan ayında aramızdan ayrıldı.

Özal'ı ilk kez 1978 yılında Milli Kültür Vakfı'nda gördüm. Vakfın haftada bir tertip ettiği konferansa davet edilmişti.

O sırlarda Ecevit Başbakandı.

Ülkede kriz seviyesinde, had safhada petrol sıkıntısı vardı.

Ecevit, sıkıntının dünya genelinde olduğunu, Türkiye'ye has olmadığını söyleyerek halkı yanıltıyordu.

Ajda, "Aman Petrol, Canım Petrol" şarkısını o kabus günlerinde piyasaya sürmüştü.

Zannedersem, dünya durumumuza bıyık altıdan gülüyordu.

O sıralarda Sabancı Holding'de yönetici olan Özal, fena halde canımızı yakmakta olan petrol krizinin çözümü için Japonların yöntemini bize anlatmıştı.

Japonlar, bizim gibi petrol alımını kısmak yerine, ihtiyaçlarından fazla petrol alıyor, üretim ve ihracatlarını katlatıyor, petrole verdiklerinin 5-10 katını kazanıyorlardı. Petrol giderleri Japonlar için önemsiz bir miktardı.

Ecevit, ilkel ekonomi mantığı ile, ihtiyacın altında petrol alarak giderleri azaltacağını, ekonomiyi dengede tutacağını zannediyordu. Bu da halka yokluk, kıtlık, kuyruk olarak yansıyordu.

Özal, böyle açıklamıştı.

Çok da mantıklıydı.

Hekim olarak ilk görev yerim olan Erzincan'a giderken, petrol kıtlığı nedeniyle yeterli sayıda otobüs bulunmadığı için, 19 saat oyunca belediye otobüsü gibi ayakta gitmiştim.

70'li yıllar, Demirel' li Ecevitli yıllardı. Kıtlık, yokluk, karaborsa, vurgun ülkeyi kasıp kavuruyordu. Afrika ülkelerine benzemiştik.

24 ocak 1980 de, Türkiye'nin ekonomisi, "Özal Kararları" ile rota değiştirdi.

Demirel ekonominin başına Özal'ı getirmişti.

Tek bir günde kıtlık ve yokluğu sona erdirdi.

Özal, ortalıkta gözükmeyen karaborsa malları piyasaya nasıl sürdüreceğini çok iyi bilmişti. Ekonominin kuralları vardı, yasaklar cezalar, ekonomi dünyasında sökmüyordu.

Ecevit tek parti dönemi alışkanlıkları ve Sovyet tipi devletçi mantıkla ekonomiyi yönetmeye çalışmış ekonomiyi berbat etmişti.

24 Ocak kararları ve ardından gelen yıllarda Özal'ın Başbakan olması ile Türkiye'nin kaderi değişti.

Özal Türkiye'yi 3 üncü ligden, 1. lige taşıdı.

Kendinden sonra gelenlerin yapması gereken ise, ülkeyi 1. ligin şampiyonluğuna doğru tırmandırmaktı.

Özal' la ağır darbe yiyen Galata Türkleri, Ecevit, Bahçeli, Sezer, Mesut yöntemleri, 28 Şubat manevralarıyla, Türkiye'yi tekrar 3. lige döndürmeye zorladılarsa da Özal'ın attığı temelleri sökemediler.

Türkiye'de ilk devalüasyon ve ekonomik kriz 1586 yılında yaşanmıştı. Ekonomimizin grafiği o zamandan beri aşağı yönlü idi.

Ekonominin gidişini negatiften pozitife çevirmek için nice çabalar sarf edilmiş, Koçi Bey risalesi, Köprülüler, Tanzimat, Islahat, Meşrutiyet, Tek parti denemeleri sonuç vermemişti.

Özal 400 yıllık sorunu çözdü. Ekonominin 4 asırdan beri aşağı yönlü grafiğini yukarı yöne çevirdi. 2,9 milyar dolarlık yıllık ihracatı birkaç yılda 10 kat artırarak, 30 milyar dolara çıkardı.

Özal sadece Türkiye'ye değil, İslam ülkelerine de cesaret verdi.

Sadece ekonomik reformlarla değil, özel televizyonlar, özel radyolar, internet, telekomünikasyon atılımları ile Türkiye'nin sosyal yapısını ve fikir hayatını dönüştürdü.

İnsanlar "öğretilmiş fikirler" yerine, "özgür fikirler" le tanıştılar. Kimliklerini buldular.

Özal, Türkiye'nin, Dünya'nın "16. Büyük Ekonomi" si olmasının mimarıdır.

Özal, ne yazık ki Türkiye'yi Anadolu sınırları dışında görmek istemeyenlerce bir nisan ayında katledildi.