Yine "Kültürel iktidar" sıkıntısı!
Son vakitlerde etkili haberlere imza atan Ersin Çelik’in, Eski Ak Parti Milletvekili Aydın Ünal ile Tvnet’teki sohbetinden bir bölüm.
Ersin Çelik, “Ben
en çok Kadir Çöpdemir’e şaşırdım.” diyor.
Aydın Ünal, “Ne
oldu, benim haberim yok?” diye sorunca devamını şöyle getiriyor:
“Bir
video yayınladı, ‘Değişim çok güzel bir şeydir, değişim yapalım, kardeşim
bıktık bunlardan!’ diye.
Kadir Çöpdemir ya!..
21 yıldır Ak Parti döneminin nimetlerinden en fazla
faydalanan…
Öncesi var,
Hasan Kaçan’ın alıp onu bir karakter haline çevirdiği
Kadir Çöpdemir…
Recep Tayyip Erdoğan ile çorba içmekle övünen, muhabbet etmekle övünen,
Ak Parti’nin nimetlerinden yararlanan Kadir Çöpdemir!”
*
Kadir Çöpdemir, ne demiş,
ne yazmış diye baktım Ersin Çelik’in
konuşmasını durdurarak…
“Ne diyor büyükler? Tebdili mekânda
ferahlık vardır. Tebdil değiştirmek demek. Mekân değiştirirsen ferahlarsın
diyor. Biz de Barcelona’dan biraz tebdil yapalım dedik, atladık trene, Madrid’e
gidelim dedik. Değişiklik iyidir, değiştirmek lazım. Değiştirdiğin zaman
ferahlama olur bünyede. Nefes alırsın. Değiştirelim be! Bıktık be! Bıktığımızı
değiştirelim ya!”
*
Ak Parti Dönemi’nde
yıldızı parlayanlardan Kadir Çöpdemir’in bu sözleri, benim de gözümden kaçmıştı.
Ersin Çelik gündeme
getirince…
Ultra muhalif medya
organlarının “haberi” nasıl
değerlendirdiklerine de göz attım.
“AKP
iktidarına yakın bir isim olarak bilenen sunucu ve oyuncu Kadir Çöpdemir!”
demişler…
Oradan yürüyerek…
Lâfı nerelere nerelere
getirmişler!
*
Ersin
Çelik-Aydın Ünal Sohbeti’ne dönelim.
Kadir Çöpdemir’in seçime günler kala ortaya
koyduğu “tavra” vurgu yapılınca, Aydın Ünal, Ankara’daki bir arkadaşından,
“Karnı doyan sofradan kalkıyor, gidip (…!) sofrasına oturuyor.
O sofraya da oturan da, orada itilip
kakılıyor!” cümlelerini aktarıyor…
Sonra da…
Bizim birçok yazımızda,
birçok konuşmamızda dikkat çektiğimiz…
Israrla gündeme
getirmemizden sonra Sayın Cumhurbaşkanı’nın da
“bir eksiklik” olarak vurgu
yaptığı “Kültürel İktidar”
meselesine geliyor:
“Bizim
cemiyetimizin maalesef eksikliklerinden biri de bu: Fikri takip yapmamak,
buradan kastım şu değil insanları cezalandıralım, bu değil… Ama ‘KÜLTÜREL
İKTİDAR’I kuracaksan, Kadir Çöpdemir’e yatırım yapmazsın, sonra da hayâl
kırıklığı yaşamazsın!”
*
Güzel.
Geldik yine “Kültürel İktidar” meselesine…
Muhafazakar Siyaset’in
iktidar olduğu dönemlerde, en büyük barajlar, en büyük köprüler, en büyük
binalar yapıldı.
Ak Partili yıllar boyunca
yapılanların sırf isimlerini saymak bile saatler alabilir.
Hakkını yemek olmaz;
sanayi, teknoloji, enerji alanlarında da çok büyük hamleler yapıldı bu süreçte.
Lâkin “Kültürel İktidar” dediğinizde…
Sayın Cumhurbaşkanı’nın
da altını çizdiği gibi “sıkıntılar”
var.
Ben Ak Parti’nin “Kültürel İktidar”ından bahsetmiyorum.
Partiler de, seçimler de,
liderler de gelip geçici.
Kültür-Sanat alanındaki
işler öyle değil…
Bugün kürsülere çıkan
muhafazakar politikacılar konuşmalarını Rahmetli
Necip Fazıl Kısakürek’in dizeleriyle süslemeye çalışıyorlar.
Merhumlar Mehmet Akif Ersoy, Abdurrahim Karakoç, Sezai
Karakoç ve yakın tarihten nice büyük şair...
*
Sorun bakalım kendinize:
Bugünlerin şairlerinden
hangi dizeler süsleyecek gelecekteki “muhafazakâr” siyaset adamlarının konuşmalarını?
*
Seçime birkaç gün kaldı
şunun şurasında.
“Sanatçı”
etiketlilerin çoğu…
Daha doğrusu, sesleri
büyük kitlelere ulaşanların çoğu “Erdoğan
gitsin de ne olursa olsun!” modunda.
HDP'ye yakın olmak
"havalı bir şey", karşıt olmak ise "çağdışılık" adeta... Böyle bir "psikolojik
baskı" ortamı oluşturdular!
Bir ildeki bizim de asla
tasvip etmediğimiz taşkınlıklar büyük olay haline getiriliyor ama muhafazakâr
siyasetçilere yönelik silahlı saldırılar bile gündemde pek
yer bulamıyor.
Sosyal medya, “Kültürel İktidar”ın önemli
mecralarından bugün…
Oradaki halleri
görüyorsunuz.
*
Bizim mesleğe gelince…
Büyük gayretler göstererek
bir şeyler yapmaya çalışanlar, sadece seçim dönemlerinde hatırlanıyorlar
birazcık.
Bir vakitler…
O "şedît" 28 Şubat sürecinde, stajyer muhabirler,
muhabirler, istihbarat şefleri, haber müdürleri hep birlikte haber için
koştururdu...
Bugünlerde bir şeyler
yapanların çoğu da o günlerden kalma.
Son beş -on yılda
gazetecilik mesleğine başlayıp da, Allah Muhafaza 28 Şubat ortamı geri
geldiğinde, ayakta kalabilecek, aslanlar gibi gazetecilik yapabilecek olanlar
kaç kişidir?
Eskilerden kalanlar,
bugün ne hallerdedir?
*
Bir başka mesele:
“Elit” denilen meslek
örgütlerinde çok koyu “radikal
muhalefet” havası hâkim, bunu da görüyorsunuz…
Ben, “İlişkiler sadece bir dünya görüşünden
insanlarla sınırlı kalmalı” filan demiyorum.
Şunu diyorum sadece:
Neyssse!...
Şimdilik burada keselim.
Seçimden sonra çok şeyler
söyler ve yazarız kısmetse!..