Yine darbe olursa!
HOCAM, dedi genç bir delikanlı soruya başlarken, “Ön sırada oturan hocalarımdan özür dileyip sormak istiyorum. Türk Dili ve Edebiyatı son sınıf öğrencisiyim, Allah bilir ya yakında bitirip edebiyat öğretmeni de olacağım, fakat Nabi’yi sizden dinledim” dedi.
Devam etti, “Dört yıldan beri Türk Dili ve Edebiyatı tahsili yapıyorum, adından başka bir şey bilmiyorum. Hadi ben kötü bir talebi olduğumu peşin kabul ediyorum da, Nabi gibi biri şairi tanıtmayan eğitim sistemi veya sosyal yapı nasıl gelişti? Nasıl olur da bu kadar güçlü bir şairi Türk okumuşlar niye tanımaz, anlayan olmaz” diyerek sorusunu sordu.
-Estağfurullah vardır tabii ki… Ben de cevabını vereyim dedim.
Dedim ki “Çankaya Köşkü'nde şu anda kaçıncı Başkan oturuyor?”
-Şöyle bir düşündü 11b Cumhurbaşkanı. Abdullah Gül
-Yanlış cevap, 11 diyorsun ya işte bu sebeple Nabi’yi anlayan bir okumuş olmaz ve olmayacak dedim,
-Neden dedi
-Doğru cevap 74’tür evlat dedim. 1. Tuğrul Bey, 2. Alparslan, 3. Melikşah… 27. Başkan Ertuğrul Gazi, 36 Osmanlı Sultanı eklersen eder 63 Yeni 11 Reis-i Cumhuru da ekle, etti 74, şimdi oldu 75… Sen bu
zinciri neresinden kopardın da ?...
-“Hocam rejim değişti” dedi genç.
-Rejim 1453'te de değişti, Fatih İstanbul'u fethettiğinde rejim değişmedi mi? Yavuz Sultan Selim, Mısır’ı fethettiğinde İstanbul Hilafet merkezi oldu büyük bir rejim değişikliği. 1808 Sened-i ittifak, Tanzimat,
Islahat, Meşrutiyet ilanı rejim değişikliği değil miydi?
Ertuğrul Gazi'nin Osman Gazi'ye vasiyetindeki umdeler, düpedüz rejim değişikliği idi. Velhasıl 1040 yılından bugüne gelene kadar en az 15 değişik defa rejim değişikliği yaşadı bu topraklar.
Ama gözden kaçırılmaması gereken şey, değişmeyen unsurlar. Rejimden daha derinde olan temel unsurlar. Vatan, millet, devlet, Din ve dil değişmedi 1000 yıldır bu topraklarda.
Bunu görmezden gelir sadece son rejim değişikliğini odaklanarak 11 Başkanımızla idare ediliyoruz, dersen, Nabi ve diğerleri, senin mensup olduğun iklimin dışında kalacağı için öğrenmen mümkün değil, bana sorarsan lazım da değil.
“En büyük öksüzlük, köksüzlük “ diyor ya Yahya Kemal, öksüzlükten ve köksüzlük ten en son bahsedilecek coğrafyadır Anadolu…”
Hayati İnanç Hoca'nın bir konferansında çok naif ve anlaşılır şekilde anlattığı ibretlik bir hadise üzerinden “darbe söylentilerine dair” birkaç kelam etmek istedim bu hafta.
Değişmeyen, “nispet noktası” dediğimiz temel sabitelerimiz vardır bizim. Bir ülkenin zaman içinde savaş/ gelişme/ varlık veya yokluktan, şu veya bu sebepten yaşayabileceği değişimler olabilir. Hocanın bahsettiği, Yavuz Selim Han Mısır’ı fethedip Hilafetin merkezinin İstanbul’a taşınmasıyla yaşanan yeni bir rejim değişikliği gibi…
Fakat, en son rejim değişikliğinde farklı olan şey; rejimi ihdas edenlerin bakış açısı bu milleti köklerinden kopartarak öksüz bırakmak istemeleriydi. Yıllarca milletin ecdadına düşman gözüyle
baktılar. İnancını horladır. Kültürünü küçümsediler. Dilini bile değiştirdiler. Yani bin yıl boyunca yaşanan rejim değişiklikleri “temel sabitelerin, değişmeyen unsurların” etrafında, o değişmezleri nispet alarak yapılmışken, son rejim değişikliğinin tek ve ana hedefi bu değişmezleri değiştirmek üzerine bina edilmişti. Sistemi bu anlayış üzerine inşa ettikleri için, bin yıl kesintisiz devam eden süreç, sadece milletin gönlünde, zihninde ve dualarında kaldı. Ve yine işte bu yüzden kökümüzle bağımızı tekrar kurabilmek için “o değişmez temel sabitelere” uygun yeni bir sistem inşa etmeliyiz.
Zihniyetiyle, yaşam tarzıyla, ideolojisiyle, kendini ait hissettiği Batı kültürüyle, inancı ve alışkanlıklarıyla, bu milletle hiçbir ortak noktası olmayan ve dahi milletin inancına, kültürüne düşman olan bir zihniyet, fırsatını bulursa darbe yapıp iktidarı ele geçirmez mi? Fırsat vermemek gerek.
Malum zihniyetin her fırsatta yaptığı darbe tehdidi tabi ki devam ediyor Bu saatten, bu imkanlardan, ülkemizin geldiği bu noktadan sonra onlara fırsat vermektir asıl suç. Hiçbir darbeci, darbe yapmaktan kendiliğinden vazgeçmez. Güce tapan, güce boyun eğer. Yeni darbe olmaması için gereken şey de ortada. Kökümüzle bağımızı kuracak bir sistem ve buna engel olacak zihniyetin gücünü kırmak… Hasılı kelâm, darbeye fırsatı vermeyecek olan biziz. Olursa da suçlu biz oluruz !