Yılın kelimesi mülteci!
Alman Dil Kurumunun 1997'den bu yana yılın kelimelerini seçtiği bir etkinliği var. Kelimeler yıl içinde kamuoyunda belli noktaları en güzel vurgulayan sözcük ve tanımlamalardan seçiliyor.
Alman Dil Kurumu, 2015 yılını en iyi şekilde yansıttığı gerekçesiyle mülteciler kelimesini yılın kelimesi olarak seçtiğini açıkladı. 2.500 kelime önerisi arasından seçilen ikinci kelime ise Charlie Hebdo'ya yapılan terör saldırısını protesto için kullanılan "Hepimiz Charlie'yiz" sloganı oldu.
Alman Dil Kurumu'nun bu tercihi Batının bu yıl gündemini iştigal eden konulara ve düşünce dünyalarına dair önemli bir ipucu.
2011'de başlayan Suriye iç savaşından sonra dünyanın gündemine girmesi gereken mülteci meselesinin ancak mülteciler kendi kapılarına dayandığı zaman Batının gündemine girmesi mühim bir detay.
Birleşmiş Milletler Mülteciler Yüksek Komiserliğinin 9 Temmuz 2015'de yayınladığı rakamlarına göre Suriye'deki savaştan komşu ülkelere göç eden mültecilerin sayısı 4 milyonu geçti.
Bu durum, krizin neredeyse çeyrek yüzyıldır dünyadaki en büyük mülteci krizi olduğunu gösteriyor. Buna ek olarak en az 7,6 milyon Suriyeli de ülke içerisinde yerlerinden edilmiş durumda. Bu iç mültecilerin çoğu da kötü koşullarda ve ulaşılması zor yerlerde yaşıyor.
BM Mülteciler Yüksek Komiserliği Antonio Guterres'in ifadesiyle "Bu, bir nesilde tek bir çatışma nedeniyle yerinden edilmiş en büyük mülteci nüfusu. Dünyanın desteğine ihtiyaç duyan fakat bunun yerine çok kötü şartlarda yaşayan ve daha da fakirliğe sürüklenen bir nüfus."
Haziran 2015'de yaşanan mülteci akınlarında 24.000 fazla Suriyeli Türkiye'ye geldi. Halihazırda dünyadaki en fazla mülteciye ev sahipliği yapan ülke olan Türkiye, bölgedeki Suriyeli mültecilerin tamamının yaklaşık %45'ine ev sahipliği yapıyor.
Özellikle bölgedeki ülkelerde yaşayan Suriyeli göçmenlerin hayat şartlarının çok iyi olduğu söylenemez. Ürdün'de kamp dışında yaşayan mültecilerin %86'sı günde 3,2 olan fakirlik sınırının altında yaşıyor. Lübnan'daki mültecilerin %55'i ise standartların altındaki barınaklarda hayatlarını sürdürüyor.
Kriz devam ederken eve dönem ümidi zayıflıyor. Mülteciler yoksullaşıyor, çocuk işçiliği, dilencilik, çocuk yaşta evlilikler gibi olumsuz durumların yaşanma oran artıyor. Zaten hassas durumdaki ev sahibi topluluklarda istihdam, toprak, evsel su ve enerji için yaşanan rekabet toplulukların bu denli yüksek sayılarla baş edebilme ve mültecilere desteği sürdürmelerini zorluyor.
Mülteci krizi tüm dünyanın gözleri önünde yaşanırken bunu görmezden gelmeyi becermiş Batının, mülteciler kendi kapılarına dayanınca olguyu görmeye başlamaları aslında tıynetine uygun.
Varlığını İslam karşıtlığı üzerinde sürdüren, kendinden başka her unsuru öteki gören düşüncenin yansımasının böyle olması normal. Nedense her seferinde şaşıran, hayret eden bizler oluyoruz ki asıl hayret bizim algımıza yönelik gerçekleşmeli.
Nitekim Donald Trump'ın Müslümanların ABD'ye alınmaması teklifinin kamuoyundaki yansıması da aynı doğrultuda. NBC ve Wall Street Journal'in anketine göre ABD'de halkın %25'i Müslümanların ülkeye girişine yasak getirilmesi fikrini destekliyor. ABD'lilerin tamamına bakıldığına yetişkinlerin %57'si teklife karşı çıkarken %25'i onaylıyor. Trump'un aday olduğu Cumhuriyetçi Parti seçmeni arasında bu oran %42'ye yükseliyor. Demokratların %75'i, bağımsızların %55'i öneriye karşı.
Almanya'daki mültecilere yönelik saldırılar devam ededursun 25 bin mülteci alma sözü verilen Kanada'da ilk mülteciler dünya kamuoyunda etkili olacak bir şekilde karşılandı, mülteciler üzerinden PR çalışması yapıldı.
Mülteciler ancak Batı için kendilerine yönelik tehditte(!) gündeme gelirken bizler terör saldırıları bağlamında terörist imajıyla sarmalanan Müslümanlar için artan düşmanlığa tanıklık etmeye devam ediyoruzu2026
Twitter.com/sabihadogann