Dolar (USD)
34.54
Euro (EUR)
36.42
Gram Altın
2962.02
BIST 100
9153.47
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
21 Ağustos 2024

​Yıldızlı bir gecede...

Hiç şöyle gökyüzünün berrak olduğu bir gecede, yere sırtüstü uzanıp, "gökyüzünde yalnız gezen yıldızlar"ı seyrettiniz mi? Milyonlarca ışıltının tek tek kapladığı bu uçsuz bucaksız sonsuzluğa büyük bir dikkatle baktınız mı? Günümüz insanının her birinde ayrı bir "hikmet"in gizli olduğuna inandığı bu "seyyare"leri temaşa etmeye ayıracak zamanının olduğuna ya da onlara bakıp, bu derinlik ve sonsuzluk hakkında kafa yoracağına pek ihtimal vermiyoruz. Ama yine de böyle bir fırsat yakaladığınızda bu dediğimizi denemenin size bir zararı olmayacağı gibi kazandıracağı çok şey olduğunu söyleyebiliriz.

Uzaklıklarından dolayı birer nokta büyüklüğünde görülen yıldızların, kim bilir daha bizim bilmediğimiz, keşfedemediğimiz nice özellikleri vardır. Fakat bildiğimiz bir şey var ki; donattıkları gökle birlikte, akıl sahiplerini düşünceye saldıklarıdır. Bu uçsuz bucaksız sonsuzluğa göz nuruyla nazar eden kişi, kudreti ilahinin gücü karşısında adeta kendinden geçer. Hele de bunu, gözlerini kapayıp, püfür püfür esen bir rüzgârla birlikte dallardan yayılan tatlı bir hışırtının nağmelerini dinleyerek yaparsa, düşünmenin hazzına varmanın yanında ruhunu da dinlendirir.

Ne var ki, düşüncenin yüceltici etkisinden çıkan-ya da onu bilerek terk eden insanoğlu-,bugün huzursuz bir gönülle baş başa kaldı. Bir kargaşanın başka bir kargaşayla giderilmeye çalışıldığı böyle bir ortamda, ruhunu kasıp kavuran huzursuzluğu gidermek için, değişik vasıtalara sarıldı. Genel adıyla, "Dünya Mülkleri" olarak ifade edebileceğimiz bu vasıtalar da derdine çare olmadı insanoğlunun... Ve bunu fark etmesi, daha da azgınlaşmasına yol açtı. Fakat bu fasit daireden bir türlü çıkamıyordu. Çünkü "hayata ve ölüme dair düşünmeyi" unutmuştu. Ve elindeki dünya zevklerini kaybedeceğinden korkarak bir türlü de hatırlamak istemiyordu. Onun için de bu konu da kendisine hatırlama aracı olabilecek şeyleri görmüyordu veya görmezden geliyordu. Aslında kâinat kitabındaki herhangi varlığa olursa olsun, bu nazarla bakmak, düşünmeyi geri getirecektir. Tıpkı, gökyüzünde parıltılarla dolaşan yıldızlara ibret nazarıyla bakmak gibi...

Yıldızların mekân tuttuğu gökyüzü, en eski dinlerden beri kutsal addedilmiş, yaratıcıya daha yakın olmak gibi bir düşünce güdülerek, dağların başında yaşayan insanlara rastlanır olmuştur. "Mesela, eski Türk Şaman dinindeki inanışa göre, Tanrı, bir nur âlemi olarak bilinen gökyüzünün on yedinci katındadır. Eski Türklerin o nur âlemine Uçmak(cennet) demeleri bundandı. Ölen iyi insanların ruhu, bir kuş gibi kanatlanarak o nur âlemine uçardı. Fakat, daha sonra, Dede Korkut Hikayelerinde bu inanış, şu şiirde anlatılan şekle dönüşmüştür:

"Yücelerden yücesin

Kimse bilmez nicesin

Güzel Tanrı

Çok cahiller seni gökte arar,

Yerde ister.

Sen (aslında) inanmışların gönlündesin

Daim duran Cebbar Tanrı

Baki kalan Settar Tanrı"*

Yıldızların gökyüzünde belli bir ahenk halinde yer almasındaki bu haşmet birçok şaire de ilham kaynağı olmuş, yıldızlar hakkında şiirler yazılmış, şarkılar bestelenmiştir. Bunlardan biri ve belki de en önemlisi Erzurumlu İbrahim Hakkı Efendi’ye aittir ve birçok formda terennüm edilir erbabınca… Farklı düşünce ufuklarında pervaz eyleyip, ruhunun dilinden anlamaya çalışan kişilere bu şiir çok şey söyler. Okuyup yazan düşünen insanoğlu bu söylenenlere kulak verdikçe mesafeler daralır, ilim ve irfan ona ram olur. Hakikati bulmak konusunda gösterdiği bu çaba belki de onu yıldızlara taşır, nurlarla haşır neşir eder. Sözü daha fazla uzatmadan bu şiire yer verelim:

Ey dide nedir uyku, gel uyan gecelerde / Kevkeblerin et seyrini, seyran gecelerde (Uykuyu bırak, geceleri uyanık ol da Hakk'ı zikreyle. Gökyüzündeki yıldızların ihtişâmında Hakk'ın âyetlerini seyreyle.)

Bak heyet-i âlemde, bu hikmetleri seyret / Bul Saniini, ol ana hayran gecelerde (Kâinât kitâbını oku da hikmetlerini tefekkür eyle ki onları yaradan Allah'ın kudretini anla.)

Çün gündüz olursun nice ağyar ile gafil / Koy gafleti dildârdan uyan gecelerde (Gündüz insanlarla haşır neşir olur, Allah'ı unutursun. Hiç değilse geceleri uyukuyu terk eyle de Allah'ı hatırla. )

Âşıklar uyumaz gece, sen hem uyuma kim / Gönlün yüzüne görüne canan, gecelerde (Hakk'a âşık olanlar geceleri uyumaz, Zikrullah ile meşgûl olur. Gecelerin karanlığı baş gözlerinin görmesine mâni' olurken kalb gözlerinin görüşünü keskinleştirir.)

Dil beyt-i Hudâ'dır anı pâk eyle sivâdan / Kasrına nüzûl eyler o sultân gecelerde (Gerçek beytullah yani Allah'ın evi gönüldür yani kalb tecellîgâh-ı ilâhîdir. Öyleyse kalbini Hakk'ın tecelliyâtına mazhar olmaya lâyık eyle yani temizle. Eğer kalbini mâsivâ(O’dan ayrı her şeyi terk etmek) kirlerinden arındırırsan Cenâb-ı Hakk'ın nice feyzine mazhar olursun, bu tecelliyât en çok gece vâki' olur.)

*Nihad Sami Banarlı, Şiir ve Edebiyat Sohbetleri, İstanbul 1982, s .295