Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
17 Ocak 2017

Yıldız Sarayı'ndan Başkanlığa

Hürriyet istiyoruz! Hürriyet! İstibdat var, hürriyet istiyoruz! Basın susturuldu, şairler-yazarlar suskun. Kimisi takipte kimisi hapiste. Matbuat alemi baskı altında. Hürriyet istiyoruz!

Bugünü anlatmıyorum. Ancak bu sözler bugün de bir algı ile sürülmekte. Bu sözler II. Abdülhamit zamanına ait. Dönemin medyasından çıkarılan algı yönetmeye ve ortamı yönlendirmeye dönük sözler bunlar. Bu sözleri sahiplenen öyle şaşılacak insanlar vardı ki. Ne yazık ki dönemin siyasu00ee şartlarını ve Batı'nın Osmanlıya dayatmaya çalıştığı ağır değişiklikleri o dönemin aydınları tam idrak edemedi. Hep birlikte II. Abdülhamit'e saldırdılar. İstenilen şey güya hürriyetti. Masumca görünen bu talebi Türkçüsü, Batıcısı, İslamcısı fark etmeksizin dile getirmiştir. Sonuçta yıkılan, parçalanan ve savaştan savaşa sürüklenen bir devlet. O günden bugüne hala bu coğrafyada tam bağımsız ve güçlü bir devlet olabilmenin savaşını veriyoruz.

Siyasu00ee ve sosyal değişiklikler hep üsten dikta ettirilmiştir. Alman ve Fransız hayranlığı ile donanan genç subaylarımız Abdülhamit'i darbeyle indirdi. 1909'da Yıldız Saray'ı böylece yağmalandı. Bir devir kapanıyordu. Daha demokratik bir meclis ve yönetim getirilecekti. Maalesef öyle olmadı. Darbe ile biten bir devir ülkeyi savaştan savaşa sürükledi. Hasta adam, hasta sahiplerinin ihanetiyle öldürülüyordu. İşin ilginç tarafı da hastaya reçeteyi yazanlardı hastalığı aşılayanlar. İhanetin bedelini bir millet olarak çektik.

  1. Abdülhamit döneminin meşhur şairi Tevfik Fikret "Sis" ve Tarih-i Kadu00eem" şiirlerinde en ağır eleştirileri yapar ama yine de istibdat var, der. T. Fikret bu şiirlerinde kendi bedbin halini, karamsarlığını ve inançsızlığını bir tarafa bırakıp yaşadıklarını dönemin yönetimine bağlar. İslam'a, Osmanlı'ya , Abdülhamit'e ve İstanbul'a en ağır şekilde saldırır. Yine de baskı var, der.

Osmanlı yıkıldı, yeni kurulan Türkiye Cumhuriyeti umudumuz oldu. 1921, 1924,1960 ve 1982 Anayasaları ile süregelen bir çizgide hala arayış içindeyiz. Çözüm bulamadık. Hasta adam öldü. Varisler iş başına geçti. Toplumun kendi iç dinamikleri, inançları, tarihu00ee tecrübeleri, kültürü ve hayata bakışı hesaba katılmadan yapılan kanunlar ne yazık ki bize çare olmadı. Kırılmalar, derin krizler, sosyal problemler, siyasu00ee krizler, seçim sistemleri, koalisyonlar, istikrarsızlıklar vs. hepsini yaşadık, yaşıyoruz. Neredeyse her on yılda darbe veya darbeye teşebbüs ile sarsılan demokrasimiz, gasp edilen haklarımız, yok sayılan inançlarımız, esir alınan geleceğimiz, karartılan ufkumuz, bloklara ayrılan toplum ve etnik ayrışmalara sahne olan bir Türkiye'yi yaşadık, yaşattılar. Şimdi ise direnişi ve dirilişini gerçekleştiren bir Türkiye var. Bu Türkiye ise artık Batı'dan dikta ile yönetilmek istemiyor.

Geldik bugüne. "Yeter söz milletindir!" dediğimiz günden bugüne darbeler eksik olmadı. Milletin önü kesildi. Demokrasimiz kesintiye uğradı. Bugünkü çektiğimiz terör sıkıntısı, sun'u00ee ekonomik problemler, toplumsal huzursuzluk hali aslında ülkenin kendi iç dinamiklerini harekete geçirdiğinin göstergesidir. Çünkü bazı sözde aydın ve siyasetçilerimizin öne sürdükleri, "anayasa değişikliğini rafa kaldırın, OHAL kalksın, Başkanlık tartışmaları kapansın; terör azalır, bombalar patlamaz, dolar düşer" şeklindeki açıklamaları manidardır. Böyle de aydın veya siyasetçi olur mu demeyin! Bunlar II. Abdülhamit döneminde de vardı. En ağır hakaretlerle saldırmışlar ve darbe yapmışlardı. Şimdi de o darbecilerin torunları aynı görevi ifa ediyor.

Anayasa değişikliğinde turlar tamamlandı. Bu işi millet tamamlayacak. Bir işteki istikametin doğruluğunu anlamak için II. Abdülhamit'in siyasetini devreye sokmak yeterli. Türkiye'nin hamlelerinden İngiltere, Almanya, Fransa, ABD ve Batı rahatsız ise demek ki doğru yoldayız. Bir de içimizdeki piyonlara bakmak gerek. Onlar ise ABD bayraklarına sarılıp uyumaya devam ediyorlar. Millet ise asıl şimdi uyandı. Artık kimse bu milletin önünde duramaz!

Yıldız Sarayı'nda katledilen irade ve yok olan bir medeniyet tekrar ayağa kalkıyor. Uyuma ey milletim! Söz senin, karar senin!