Yıkılmadık Ayaktayız
Deprem sonrası tefekkür, tezekkür...
Enkaz altında kalan canlar bizim canlar...
Kırk binin üzerinde canımız gitmiş. Bunlar da bir gün sonra
okula gidecekti, işe gidecekti, araba almaya, iş görüşmesine gitmeye, gelin
görmeye gidecekti. Pazara, tarlaya çapa vurmaya gidecekti. Esnaf olan kepenk
açmaya gidecekti. İşçi olan fabrikaya gidecekti. Belki de hastaneye gidecekti.
Soğuk almıştı. Olmadı, soğuk bedenleri hastaneye gitti. Bazılarının hala cansız
bedeni de çıkarılamadı. Bazılarının cenazesi hastaneye götürüldüğünde hastane
de yıkılmıştı.
Depremin "-zedeleri" olarak sarsıntılardan, sallantılardan,
baş dönmelerinden kurtulduğumuz gibi sağa sola yardıma koşuyoruz. Deprem
bölgesinde çoğu arkadaşımızı korka korka arıyoruz. Telefonun tuşları bir başka
oluyor, dram, trajediye dönüşüyor. Hakikatle uyanıyoruz telefon araması
sonrasında kiminin on, kiminin yirmi ve üzeri cenazesi varmış. Kiminin kimsesi
kalmamış.
Sorumlu, baş sorumlu, sorumlu yardımcısı arıyoruz günlerce.
Parası olanın kârlı işi olarak giriştiği, başka hiç bir işte dikiş
tutturmamışların mesleği haline geldi müteahhitlik, inşaat işleri.
Ne ilginçtir ki karşılaştığım, tanıştığım müteahhitlerin hiç
biri kendilerine unvan olarak kullandıkları kelimeden-kavramdan habersizdiler.
Hele inşaat kelimesinin "düz yazı-nesir" anlamı olduğunu
söylediğimizde de "ne alakası var, nerden çıktı bu?" dediklerini
duyuyor gibiyim. Müteahhit, size bir işi taahhüt eden kişidir. Bunu yaparken
sizinle ahitleşir, yani sözleşir. Ve böylece bir sorumluluk alarak işi
yüklenir. Aranızda bir akide oluşur. Hatta Osmanlı döneminde postaya verilen
bir mektubun veya eşyanın yerine varmasını sağlayan kişiye de müteahhit
(müteahhid) denilirdi.
Geçtiğimiz gün Sebilürreşad dergisi vesilesiyle tanıştığım
Mimar Mehmet Osmanlıoğlu 6 Şubat 2023 Kahramanmaraş depremi sonrasında
"Şehir ve Düşünce Kurulu" çalışmasına fakiri de davet eden bir mektup
göndermişti. Mektubun içeriğinde deprem sonrası yeni yerleşim merkezlerinin
teşekkülü arifesinde kent ruhsuzluğundan sıyrılmış güncel şehir modeli
konularında farklı disiplinlerde bilimsel çalışma, çalıştay ve saha
araştırmaları yapmak ve ortaya çıkacak sonuçları merkezi ve mahalli idarelere
sunarak uygulanabilir politikalara dönüştürmek amacıyla kurulmuş gönüllü bir
teşekkülden bahsediyordu.
Sanırım kıymetli mimarımız, bizden şehir edebiyatı ve inşa
dili üzerinden çalışma yapmamızı beklemektedir. Taahhüt, akide, söz vermenin
medeniyetimizde karşılığını inşaat fakültelerinde anlatmalıyız. Doktorların
Hipokrat yemini gibi inşaatçıların- müteahhitlerin de bir yemin metnini
oluşturmalıyız. Ayrıca yakın zamanda yüksek sesle dillendirdiğim ve
Moderncilerin şehir kelimesine karşılık kullandığı "kent" kelimesi
eski Farsçada-Soğdçada köy anlamındadır. Bu gün Azeri Türkçesinde hâlâ köy
anlamında kullanılan "kent" kelimesinin "şehir" kelimesine
karşı kullanılamayacağını dile getirmek isterim. Evet, bugün Modernciler
"kent" kelimesini betonarme alanlar, yüksek binalar kısacası metropol
için kullansa da bu kelime köy anlamındadır.