Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
17 Ekim 2018

Yiğidin harman olduğu diyar; Yozgat

Bozulmamış tabiatıyla, ovalarıyla, kaplıcalarıyla, misafirperver, mükrim ve cana yakın insanlarıyla, misafir etme anlayışlarıyla, tarihi, kültürel, turistik değerleriyle, Türkiye'nin İç Anadolu Bölgesi'nde yer alan, Anadolu sevdalılarının görmesi gereken en eski yerleşim merkezlerimizden biridir Yozgat. Yapılan kazılarda bulunan 5000 sene öncesine ait eserlerden tarihinin ne kadar eskiye dayandığını anlamak zor değildir. Asıl adının “Bozok” olduğu, İstiklal Harbinde yabancı güçlerin işgaline uğramamasına rağmen tanık olduğu ve Kuva-yı Milliye’yi hayli zor durumda bırakan bir isyan nedeni ile ön plana çıktığı şimdilerde kimsenin umurunda değil. Her şehir gibi Yozgat’ta birçok olay yaşamış, birçok ihaneti görmüş ve birçok acıya sahne olmuştur. Muhtemeldir ki bütün bunlar insanını zamanla pişirmiş ve yiğit olmasına vesile olmuştur.

Malazgirt Savaşı sonrası Selçukluların ilk yerleştiği yerdir Bozok Yaylası. İlkbaharda açmaya başlayan kendine has ve başka yerde göremeyeceğiniz laleleri yaz boyunca Cehirlik’e apayrı bir güzellik katar. Yavuz Sultan Selim tarafından Mısır seferine giderken moloz taş üzeri düzgün kesme taş kaplama olarak yığma yapılan sivri kemerli iki gözlü ve taş korkuluklu “Karabayır Köprüsü” medeniyet tarihimizin yaşayan en güzel köprülerinden biridir. Nal sesleri duyulur derinlerde ve mehter marşları yankılanır hala semalarında.

Şehre girdiğinizde, 1908 tarihinde ilde belediye başkanlığı yapan Tevfikizade Ahmet Bey’in Mimar Şakir Ustaya yaptırdığı kare prizma gövdeli heybetli ve asırlık saat kulesi karşılar sizi. Çan şeklindeki külahla örtülü saat kulesinin şerefe gibi balkonları farklı inançların mimarilerini yansıtır adeta. Yozgatlıları bir asırdır yanıltmayan saat kulesi zamanın şartlarına karşı dimdik ayakta durur ve sessizce gelen geçeni seyreder.

Taş temeller üzerine inşa edilen Karslıoğlu Konağında yöresel ağaç işçiliğinin en güzel örneklerini görürsünüz. Sultan II. Abdülhamit döneminde yapılmış Şehir müzesinde asırlık hikâyeleri seyredersiniz tarihten kalmış malzemelerde. Her biri ayrı bir hayatı ve her biri ayrı bir acıyı saklar kıvrımları arasında. Tarihten kalan sesleri ile hapsedilmişlerdir cam fanuslarda. Birçok hastalığa iyi gelen şifalı sulara sahip Sarıkaya ilçesinin kaplıca merkezinde büyük kısımları yıkılmış, 10 gözlü ve iki katlı mermer kemerli Tarihi Roma Hamamı sizi Roma dönemine götürür. Ne kirliler yıkanmıştır burada ve ne kirler akmıştır toprağın içine. Tarihi dinlemek için kulak verirsiniz taşlarına ama bir sır gibi saklarlar tarihi katları arasında, bir belge ararsınız taşlarında ama kaybolur bakışların gözleri arasında.

İç cami Çapanoğlu Ahmet Paşa’nın büyük oğlu Mustafa Bey tarafından, dış cami kardeşi Süleyman bey tarafından yaptırılan ve şehrin her tarafından net bir şekilde seyredilen ve içinde 18 sandukanın bulunduğu Çapanoğlu Büyük Camii Yozgat’ın sembol camilerinden bir olduğu kadar tarihe ışık tutan yapılarındandır. Çapanoğlu ailesine ithafen dilimize pelesenk olmuş deyimlerimizden biri olan “Altından çapanoğlu çıkmak” sözünün de altında çapanoğlu olduğu daha nelerin bize yanlış anlatıldığının ispatıdır. Aynı algının Boğazlıyan’da da yaşandığı yaşlıların farklı anlatışlarında mevcuttur.

Çamlık Milli Parkında bulunan kır lokantasında tandır kebabı yerken aşağıda Yozgat’ı ve tepesinde Nohutlu Tepeyi seyreder, Nohutlu Tepe’de Desti kebabını yerken karşı yamaçta ülkemizin sahip olduğu zengin tabiat kaynağı olan ve sadece Yozgat’ta bulunan, içinde kartaldan şahine, kumrudan sığırcığa, kargadan serçeye, yaban domuzundan tavşana, tilkiden tarla faresine kadar her türlü hayvanın bulunduğu, Kafkas Çamı denilen ve gökyüzüne uzanan 400-500 yıllık anıt çamların şehri nasıl kucakladığını seyredersiniz.

Teröre kurban verdiğimiz asker ve polis şehitlerimizin yanında 15 Temmuz hain kalkışmasında en fazla şehit verdiğimiz ildir Yozgat. Ruhları için Fatiha okurken buğulanır gözleriniz ve bir öfke dolar yüreğinize boğmak için hainleri.

“Asker yolu beklerim” türküsü duyulur eski yapıların bahçelerinde. Bir çift durna görürsünüz semalarda süzülen. Mekteplerinde dersini alanlar ezberlerini yapar. Çöllerine ekin eker, karşısına geçer “Ben yoruldum hayat gelme üstüme” diyerek hüzünlenirsiniz.

“Var yurduyun kıymetini bil” deyimiyle memleketini, “Norüyon” sorusuyla halini, “Martta yağmur yağmasa, nisanda yağsa dinmese, mayısta sıçan siğmese, ekinim sulanır yaz olur, koyunum yayılır, yoz olur” atasözüyle bir yılını, “Abısından Öğütlü” deyişiyle bir ömrünü anlatır Yozgat.