Yetim evladı
Yıl 2016…
Temmuzun on beşi…
Günlerden Cuma…
Darbeci zihniyetin kendi halkına silah doğrulttuğu kara gün…
Milletin meydanları ve caddeleri “Çanakkale” belleyip savunduğu gün…
251 güzel insanın şehadet şerbetini içtiği gün…
Ensar Vakfı 15 Temmuz’un yıldönümü münasebetiyle bu yıl düzenlemiş olduğu şiir yarışmasında jüri başkanlığı görevini şahsıma tevdi ettiğinde işin doğrusu heyecanlanmıştım. Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Yönetim Kurulu Üyesi Şair Metin Ekrem, Edebiyat Sanat ve Kültür Araştırmaları Derneği Başkanı Şair - Yazar Şerif Aydemir, Anadolu Vakfı Danışma Kurulu Üyesi Şair - Yazar Bestami Yazgan, Cumhuriyet Üniversitesi Rektörü Şair- Akademisyen Alim Yıldız, Türkiye Yazarlar Birliği İstanbul Şube Başkanı Şair - Yazar Mahmut Bıyıklı, İstanbul Kültür Elçileri Derneği Danışma Kurulu Üyesi Şair - Yazar Aziz Erdoğan ve Türk Edebiyatı Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Şair ve Akademisyen Bahtiyar Aslan’dan oluşan jüri yarışmaya katılan 300 civarındaki şiiri inceleyip derecelendirmesini yaptı. Birinciliğe PUSLU ÇERAĞ şiiriyle Gökhan Kefal, ikinciliğe UÇUN EY GÜVERCİNLER başlıklı şiiriyle İbrahim ŞAŞMA ve üçüncülüğe ise İSTİKLÂL GECESİ başlıklı şiiriyle Mustafa Sade uygun görüldü.
Her şiiri okurken 15 Temmuzu bir kez daha yaşadım ama beni en çok etkileyen;
“Geldim başına yine,
Bak toprak kokuyor burası,
Yağmur sonrası.
Çok severdin bu ince kokuyu,
Çok severdin toprağı.
Buluştun nihayet,
Geldiğin yere hicret ettin varlık sebebim.
Sen gideli çok gün oldu,
Sayamadığım kadar çok…
Kaybetmek ne acıymış meğer
Silgisini kaybetse ağlardı küçük kızın,
Şimdi seni kaybetti, söyle ne yapsın?
Senin gittiğin günü anlatayım mı tekrardan?
Dinler misin beni?
Sıcak bir Temmuz günüydü,
8 yaşındayım daha,
Annem, baban iş için gitti, demişti o gün.
Tüm gece bekledim seni kapıda,
Aç, susuz, soluksuzca.
Yine geleceksin de, boynuna atlayacağım diye,
Bekledim saatlerce,
Bekledim, bekledim, bekledim…
Dışarıda silah sesleri,
Bağırışlar, çığırışlar.
Küçüğüm ya, korkmuştum ben de,
Kulaklarda yürek yakan feryatlar,
Sesleri çatlak haykırışlar.
Ahmetler, Mehmetler, Ayşeler…
Bu yapılır mıydı?
Kıyılır mıydı o canlara?
“ Mehmet !” diyordu bir ses.
“Mehmet’i vurdular.”
Annem de duymuştu,
Anında gözleri doldu.
Kimdi Mehmet?
O benim babamdı,
Canımdı, kanımdı, o benim kahramanımdı.
Annem aldı kollarına beni,
Dışarı çıkma diye tembihledi.
Seni kaybetmeye dayanamam,
Dedi ve gitti.
Saatler geçti, geçti, geçti…
Haykırışlar duruldu.
Bir kapı tıkırtısı.
Aniden gelen hafif kan kokusu,
Ve annem.
Kanatlarının altında ben.
Bir şeyler olmuştu, anladım.
Anlamak istemiyordum ama anladım.
Haki yeşil gözyaşları sel oldu.
Annem ağladı, ben ağladım.
Sanki tüm ülke ağladı.
Ne oldu? Dedim,
Cevabı hep gözyaşı.
Anne… Dedim
Annem gözyaşı.
Anladım, bundan sonra baktığım her yer gözyaşı.
Birkaç gün geçti,
Evimizde alabildiğince insan,
Cennet gibi giyinen abiler.
Yine sordum, ne oldu?
Kızım, canım kızım dedi annem.
Baban, sonra yutkundu zar zor,
Senin baban bu toprak için şehit oldu,
Yani baban, yok artık.
Sımsıkı sarıldı bana.
Zorla ayrıldım kollarından,
Koştum baktım etrafa.
Koltukların arkasına,
Halıların, yorganların altına,
Bahçeye, salona…
İşte o zaman anladım
Saklambaç oynamadığını,
İşte o zaman anladım
Artık var olmadığını.
Kocaman bir kutu var gözlerimin önünde,
İçinde sen.
Kocaman bir boşluk evrende,
İçinde ben.
Yapmayın dedim,
Nefes alamaz orada,
Sevmez karanlığı,
Kalamaz bizden uzakta.
Zorla tuttular beni,
O şehit oldu dediler,
Anladım ki
Vatan için asker oldu,
Vatan için şehit oldu babam.
Babam, geleceğimizi kanlarıyla kurtaran,
O yüce adam” dizelerinden oluşan Tuana ASKAN’ın YETİM EVLADI şiiri oldu.
Bir daha o acı günleri yaşamamak ümidi ile tüm şehitlerimize rahmet, gazilerimize sağlıklı ömürler diliyorum.