Yetersiz olan Türkçe değil, biziz!
Aydın Düşünce Platformu Türkçenin tarihi, gelişimi, bugünkü sorunları ve bu sorunların çözümü için yapılması gerekenlerin tartışıldığı bir panel düzenledi.
Ana konuşmacı olarak bulunan AK Parti İstanbul Milletvekili ve Türkiye Dil ve Edebiyat Derneği Başkanı Ekrem Erdem, Türkçenin birçok batı dilinden zengin olduğunu, dünya üstünde anadil olarak konuşulan beşinci büyük dil olduğunu ifade ederek, "Türkçenin bilim dili olma noktasında yetersiz kaldığı eleştirilerini kabul etmiyorum. Yetersiz olan Türkçe değil Türkçeyi doğru kullanamayan ve hakkını veremeyen bizleriz. Dil kimliğin bir parçasıdır. Dil varsa biz varız" dedi.
Toplumdan talep edilmeyen hiçbir uygulamanın neticeye varamayacağının altını çizen Erdem, "Bu konuda en büyük örnek F klavyedir. F klavyeye başta itirazlar geldi. Ancak sonra o kadar benimsendi ki biz de hükümet olarak devlet dairelerinde F klavyeyi mecbur ettik. Şimdi Türk Standartları Enstitüsü'nün de çalışmasıyla bilgisayar üstündeki İngilizce kelimeli tuşlar da Türkçe olacak. Bu konuda üstünde çalıştığımız başka düzenlemeler de var. Örneğin sık sık tartışmalara sebep olan, 'şapka' dediğimiz inceltme işareti, yeni bir düzenlemeyle klavyelerde de yerini alacak. Artık 'hala' yazıp 'hala' diye okumayacağız. Bundan başka Türk Lirası simgesi de klavyelerdeki yerini alacak. Ayrıca devlete alınacak yeni memur kadroları için yüzde 70 oranında Türkçe yeterliliği arayacağız. Mevcut nüfus memurları için de bir Türkçe kursu planlıyoruz. Bu kursu başarıyla bitirenler derece alacak, başarılı olamayanlar ise başka birimlere kaydırılacak. Zira öyle soyadlarıyla karşılaşıyoruz ki, adeta hakaret gibi. Bunun en önemli sebeplerinden biri nüfus memurlarının Türkçedeki yetersizliği" dedi.
Türkçemizi korumaya ve daha iyi kullanmaya yönelik çalışmalar oldukça önemli.
Ancak güzel konuşmanın temel şartı kitap okumaktır. Ne yazık ki ülkemizde okuma alışkanlığı yetersiz seviyede.
Japonya'da kişi başına düşen kitap sayısı yılda 25, Fransa'da 7. Türkiye'de ise yılda 12 bin 89 kişiye 1 kitap düşüyor.(2015 verilerine göre)
Bu yüzden kelime dağarcığımız sınırlı.
Günde ortalama 4,5 saat televizyon izleniyor. Buna bilgisayarın başında geçirdiğimiz süreyi de ilave edersek zaten çevremizle iletişim kuracağımız zaman da pek kalmıyor. Konuşmayınca da dil gelişemiyor.
Bir diğer sebep de sınav sisteminin test biçiminde olması.
Okul sınavlarında dahi klasik sınavlar tercih edilmiyor.
Gençler, tam da okuma alışkanlığının yerleşeceği yaşlarda, uygulanan test sistemi yüzünden en kısa zamanda en çok bilgiyi almaya şartlanıyorlar ve bu nedenle kitap okumaya ihtiyaç duymuyorlar.
Bu yüzden Türkçenin kurallarını doğru kullanmaktan ziyade karşımızdaki insanla en hızlı ve en az kelimeyle nasıl anlaşırım derdine düşen nesiller yetişiyor.