Yetersiz bakiye
Fakir bir babanın oğlu olarak yokluğun, yoksulluğun ne demek olduğunu iyi bilirim. Seksenli, doksanlı yıllarda doymuş olarak günü tamamlamak büyük bir başarı idi bizler için.
Çok krizler gördük ondan sonra. Krizler üzerinden büyük rant devşiren, darbeler üzerinden zenginleşen patronları ve onların artıklarıyla beslenen gazetecileri, sanatçıları ve siyasetçileri de gördük.
Bugün hepsi “ülkede kriz var, derhal seçim olsun” naraları atıyor.
Hakkını teslim etmek lazım, 2001’de bir enkaz devralan AK Parti, ülke ekonomisini düzlüğe çıkaran bir partidir. Benim gibi bünyesi yokluğa alışkın halk kesimleri belki de hayatlarında ilk defa refah denilen şeyi deneyimledi.
Parası değerlenen insanlar mal, mülk sahibi olmaya başladı. Doların Türk lirasına eşitlendiği bu dönemde gelir seviyesi arttı ve bir orta sınıf oluştu. Toplumun zenginleşmeye başladığı bu dönemlerde de AK Parti girdiği her seçimden galip çıktı.
Bugün 1 Bulgar Levası’nın, 8 Türk Lirası olduğu, Amerikan parasının 14 Lira seviyelerinde gezindiği, alım gücünün gittikçe düştüğü, marketlerde “yetersiz bakiye” ikazlarının duyulmaya başlandığı zor günlerden geçiyoruz.
Dün refahı deneyimleyen geniş halk kesimleri bugün eski yoksulluk günlerini yaşamaya başladı. Bu kadim bir travmadır. Byung-Chul Han, depresyondan çıkamayan, sürmenaj olmuş insanın durumunu “yorgunluk toplumu” olarak adlandırmıştı.
Toplum olarak bu anlamda bizde de yorgunluk hakim. Toplum yorulursa enerjisi, motivasyonu, şevki, heyecanı düşer. Böylesi zor zamanlarda onları harekete geçirebilecek tek şey, paralarını kıymetlendirmek ve enflasyonu düşürmektir.
Varlığa alıştırılan bir toplum hızla yokluğa doğru yol almışsa burada ciddi bir sorun var demektir.
Medya organlarına bakacak olursak oralarda hala gelip geçici, derinliği olmayan saçma politika dedikoduları yaptırılıyor. Toplumun gerçekleriyle medya organlarının ve siyasetçilerin gerçekliği birbirinden kopuk vaziyette…
“Bütün fikriniz vatan olduğunda çağınız sizi yer bitirir” diyor İsmet Özel son yazısında. Bu çağ Nietzsche’yi de çıldırtmıştı. O yüzden elinde çekiçle, modern çağın tüm putlarını tek tek kırmaya çalıştı.
Çünkü aydınlanma çağının doğurduğu büyülü bilimin, rasyonalizmin ve pozitivizmin insanlığın başına nasıl bir çorap öreceğini öngörmüştü.
İşte modern ulus devletleri de inşa eden bu güçler, aynı zamanda tüm insanları tefeci bir sistemin potansiyel kurbanları haline getirdi.
Öyle ki yüz yıldır bankerlerin tesis ettiği faizci ekonomik sistemin tahakkümü altındayız. Dünyada 1 milyarın üzerinde insan, günlük 1 doların altında gelirle yaşama tutunma çabası gösterirken, dünyanın en büyük 50 bankasının toplam varlıklarının büyüklüğü, 187 ülkenin bir yılda ürettiği gayrisafi yurt içi hasılaya denk geliyordu.
Doları, yağmanın ve sömürünün aracı haline dönüştüren ve onu bir silah olarak kullanan bankerler, bugün de distopik film senaryosunu andıran gelişmelerle tüm dünya insanlarını Platon’un mağarasına hapsetmeye çalışıyor.
Ve nasıl olduysa dün inşa ettikleri faizci düzenin bugün geçerliliği olmadığını düşünerek yeni bir ekonomik rejim öneriyorlar.
Covid-19 için yaptıkları simülasyonlarda alınacak kısıtlama tedbirlerinin ve yasakların mevcut ekonomik sistemi krize sokacağını zaten öngörmüşlerdi. Covid-19 pandemisini tam da bu geçiş dönemi için kullandılar.
Covid sonrası planlanan yapay kıtlık bu sefer de iklim krizine mal edilecek ve asıl vurgun da oradan yapılacaktır.
O yüzdendir ki bizler yurtdışından fonlanan hainler olarak yaftalanmayı göze alarak başından beri alınan kısıtlama tedbirlerinin ülkeyi ekonomik krize sürükleyebileceği uyarılarını yapmaktan geri durmadık.
O günlerde bu tür uyarıları yapanlara hakaret edenler, aşağılayanlar, esnafın sorunlarını ağzına bile almayanlar ve kısıtlamaları ölesiye savunanlar bugün yaşanan ekonomik buhran karşısında çaresizliklerini gizleyemiyorlar. Oysa bu tuzağın önceden görülüp tedbir alınması gerekiyordu.
Olan yine yoksul halka oldu ve bugün marketler yetersiz bakiye ikazlarıyla inliyor. Bu durumu görmezden gelmek yerine tersine çevirmek gerekiyor. Bunun için de önce üstten başlamak suretiyle ciddi tasarruf tedbirlerine ihtiyacımız var. Ve stokçulara nefes aldırmamalıyız.
Bugüne kadar her türlü olumsuzluğa göğüs gererek vatanlarına sahip çıkan fedakâr Anadolu insanını stokçulara karşı ezdirmemeliyiz.