Dolar (USD)
35.19
Euro (EUR)
36.68
Gram Altın
2954.14
BIST 100
9626.56
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
10 Şubat 2018

Yeter ki görelim

Dostlar her şey su yüzüne çıkmış. Görenlere ne mutlu. Körler sağırlara hala inat etse ve minareyi çalanlar kılıfı hazırlasa da her şey ayan beyan ortada. Ülkemiz dün olduğu gibi bu günde kem gözlülerin ve kötü niyetlilerin proje alanı olmaya devam ediyor.

Ancak dün tamamlayamadıkları yarım kalmış projelerini bugün de akamete uğratarak heveslerini kursaklarında bırakıyoruz. Tüm kızgınlıklar ve kalleşliklerin ana sebebi de bu duruşumuz olsa gerek. Dün kulaklara fısıldananlarla darmadağın ettikleri Osmanlı ruhu bugün aynı fısıltılara ve hatta daha beterine rağmen çok şükür giderek daha canlı.

Geçen yıl güney sınırımızda gerçekleştirdiğimiz başarılı Fırat Kalkanı Operasyonu ile çölde vaha haline getirerek gerçek sahiplerine hediye ettiğimiz bölgelerde yaşayan insanları televizyonlarda izliyoruz. Aynı durum Zeytin Dalı operasyonu bittiğinde de güney batı sınırımızda tekrarlanacak. Burasıda çölde vaha gibi barış bölgesi olacak.

Yerli ve yabancı gavurlar böyle bir durumu elbette istemeyecekler. Acı, zulüm devam etsin ki, kan emici kafirler biraz daha yaşasın. Ancak biz nerede ise 40 yıldır bu gavurlukları ve entrikaları yaşayarak görerek tarihin canlı şahitleri olduk. Artık aldanmak gibi bir lüksümüzün de olmadığı bir gerçek.

Hem aldatmayacağız hem de aldanmayacağız. Söz olarak ağızdan ne çıktı ise onu gerçekleştirerek sözü başka yerlerinden çıkanların tüm oyunlarını bozacağız. Bu inançla yaşamaya devam ettiğimiz sürece yese kapılmaya gerek yok. Hakk'ın olduğu yerde batılın yaşaması mümkün olamaz.

Mazlumların ve mağdurların güneşi olabildiğimiz sürece kafirlerin yaktığı mumlara kimse itibar etmez ve de etmiyor.

BM gibi kökü sapı bozuk tefessüh etmiş bir kurum bile Amerika gavurunun KUDÜS kararını hükümsüzdür diyerek reddetmedi mi?

Onlarca yıl güney sınırımızda havadan karadan at oynatan çekiç gücün yediği herzelerin bugün sıkıntısını hala çekiyoruz. Biraz daha çekelim heveslilerinin ipi ile kuyuya inilmeyeceğinin birçok örneği hafızalarımızda kazılı duruyor.

Dün Amerika, PYD güçlerini vuran Esat askerlerini havadan bombalayarak bize sanki 'kızım sana söylüyorum gelinim sen anla' kabilinden bir mesaj vermeye çalıştı. Ey alçak. Bizim kim olduğumuzu hala anlamamakta inat mı ediyorsun? Barış dini olan İslam ümmetinin topraklarını çeşitli entrikalarınla işgal ettiğin yetmezmiş gibi şimdi de bize mi göz dağı veriyorsun?

Sonun, cami avlusuna yaklaşan mahluklar gibi olacak. Biz ne İran ne Arabistanız. Biz Türk milletiyiz ve tarihimizde ne soy kırım ne de başka bir rezillik yok. Rezillerle tarih boyu hep savaşıp durmuşuz. Hainimizin çokluğuna güvenerek yeni projeleriniz de bu saatten sonra pek işe yaramaz.

Yeter artık dedik. Bundan sonrası Rabbimizin yardımı ile daha güzel olacak. Bu saatten sonra bu milletin onaylamadığı hiçbir projeyi bu topraklar üzerinde uygulayamazsınız.

Yanlıştan dönülsün

Sayın Sağlık Bakanım ve sayın müsteşarım, halkın içerisinde mesleğini icra etmeye çalışan bir hekimim. Yazmak gibi de bir görevim olması nedeni ile acil servislere, hastanelere hatta eczanelere vatandaş olarak uğrar ve nabız yoklarım.

Bazı ilaçlar için şubat başında reçete düzenlenmesi ile ilgili uygulamanız yerinde bir karar. Daha önce başka ilaçlarla ilgili reçete zarureti gibi kararlarda olumlu sonuçları ile halkımızın lehine oldu sanırım.

Ancak acillerle ilgili son alınan kararların ülkemizdeki aciller meselesini çözeceği kanaatinde olmadığımı belirtmek zorundayım. Sorun personel ve donanım sorunundan çok öte bir mesele. Tıpkı İstanbul'umuzun trafik sorunu gibi.

Trafiği çözmek için devletimiz nasıl yeraltını keşfedip oralara ağırlık vererek meseleyi kökten halletmeye gayret ediyorsa, bakanlığımızın da alt yapısını sağlam oluşturduğu aile hekimliği müessesini kullanarak meselenin çözüm yolunu açması mümkün.

Yapılacak işte aslında çok basit. Aile hekimlerini reçete memuru olmaktan çıkartmalı. Aile hekimlerinin görev tanımında olan sorumlulukları ile sistemin aksaklıkların azaltılmalı. Onlara birer hekim gözü ile bakılarak halkımız üzerindeki itibarları da artırılmalıdır.

Acilleri işgal eden acillik olmayan hastalardan da katkı bedeli alınarak buralar da gereksiz birikim engellenerek, gerçek acillik olanlara hizmet etmeli. Bu basit uygulama ile fuzuli birçok ilaç tetkik ve tahlil yolu kapanmış olur. Maddi ve manevi kayıplarımız da asgariye inmiş olur. Sağlık ve mutluluk dileklerimle.