Yetemedim kimseye, yetişemedim kendime
Dünya sebepler
yeri, biz sonuçların derdiyle yoruyoruz kendimizi. Seferden sorumluyuz derken
zaferin kar hesabını güdüyoruz. Kendimize zulmederken Yaradan’a güvenmiyoruz.
Rahmetin matematik formülünden muaf olduğunu unutarak takdiri hiçe sayıyoruz.
Bunlarla beraber gereksiz yüklerin altında ziyadesiyle ruhumuzu yoruyoruz.
Sanki yorulmak
için gelmişiz dünyaya. Yaşamak değil de yorulmak olmuş tek gayemiz. Sorumluluk
ile yorgunluk arasındaki farkı ıskalamışız. Sonrasında ise yorgunluktan
şikâyetle geçen bir ömür, kar olarak yazılmış hayatın veresiye defterine.
Bu kadar yorgunluğun
nihayetinde dinlenmeye muhtaç halde göçüp gidiyoruz dünyadan ve dinlenmeyi
dileniyoruz hayattan.
Yaşam, yüklerinden
arınarak hafiflenilmesi gereken bir alan olması gerekirken her yükün altına
gönüllü giren hamallar kıldı bizi. Suçluyu içimizde aramadığımızdan beri bütün
günahların müsebbibi şeytan, bütün hataların sorumlusu yaşam diyerek
geçiştirdik ömrümüzü. Geçiştirirken de kendimizin bir bando takımı misali
dünyanın tören alanından uygun adım geçip gidişimizi eğlenceli hale getirme
gayretine sevk ettik düşüncelerimizi. Ki düşünce, tesellisi değil midir bütün
yanılmışlıkların, yanlışların!
Herkesin ruhunun kaldırabileceği
tonaj belli iken daha fazlasına talip olmak ruha em büyük eziyet oluyor. Kantarın
topuzunu kaçırdık. Şikâyetlenmeyi, isyanı seçtik sonrasında. Başımıza gelen her
ne ise, kendi yapıp ettiklerimizden dolayı olduğunu unuttuk.
İnsan, yaşarken
yüklerinin hafiflemesi gerekirken, gün be gün ağrısı artan yoğun bakım
hastasına dönüştürdük kendimizi. Bu kadar yoğunluk kaderin neticesi mi yoksa
kendi hamallığımız mı? Öyle ya, şikâyet etmek her şeyin en kolayı! Her yükü
üstlenen insanoğlu, suç yükünü yükledi başkalarının omuzuna. İnsanlar
sokaklarda omuzlarında başkalarının suçlarıyla yürüyor. Herkes birbirinin suç
yükünü görürken kendindeki yüklerin varlığından habersiz yaşıyor.
Kimsenin de
yüklerinden kurtulmak gibi bir derdi yok. Yüklerden kurtulmak bir yana her gün
yenisini yüklüyor sırtına insan. Gücüm yetene kadar dersin, insanlar yükünü yükledikçe
sırtına, dayanabileceğinden fazlasına talip olmaya başlarsın. Yüküyle
inatlaşananın kamburu kaçınılmazdır.
Rabbim, kimseye taşıyabileceğinden
fazlasını yüklemez, Zalim olan insandır ve insan en büyük zulmü kendine yapar.
Ki Yüce Kitabımızda da Rabbim böyle buyuruyor: “Allah, istediğiniz şeylerin
hepsinden size verdi. Eğer Allah’ın nimetlerini saymaya kalkışsanız
sayamazsınız. Şüphesiz insan çok zalimdir, çok nankördür.” İbrahim
Suresi, 34. Ayet
Bir ayetin
hakikatine sığınmadığımızdan beridir dinlenmekten yoksun, sürekli yorulma hali
üzre yaşamaya devam ediyoruz. Ölüme koşar adım giden maraton koşucusuyuz lakin
mesafeyi ayarlamakta o kadar mahir değiliz.
Kim bilir, ‘dahası’
denen arzular yumağıdır bu halimize sebep. Yetinmediğimiz için yetemedik, kim
bilir! Her şey benim olsun derken nefsin ruhumuzu âma edişini göremez olduk.
Gücümüzün yeteceğinden fazlasına talip olduğumuzdan beri üzerimize düşenleri
yapmaktan beri durduk. Sonra da üzerimize düşenleri yapmadıklarımızın altında
ezildik. Dengeyi kuramadık.
Yükün fazlaysa
sorumlusu Allah değildir. Bilakis insan kendine karşı zalimdir. Belki de,
ruhumuzda gizli bir büyüklenmenin esiri olarak bütün yüklere talip oluyoruz.
Her yükü kaldırabileceğimize ihtimal veriyoruz. Bazen geri durmak gerektiğini
unutuyoruz.
Aşinası olduğumuz
ve ‘Amenerresulü’ diye bildiğimiz ayette bize söyleneni ne çabuk unutuyoruz. “Allah
kişiye ancak gücünün yeteceği kadar (yük) yükler; kazandığı iyilik lehine,
ettiği kötülük de aleyhinedir. Rabbimiz! Eğer unutacak veya yanılacak olursak
bizi sorumlu tutma. Rabbimiz bizden öncekilere yüklediğin gibi, bize de ağır
yük yükleme. Rabbimiz! Bize gücümüzün yetmeyeceği şeyi taşıtma, bizi affet,
bizi bağışla, bize acı. Sen Mevlamızsın, kâfirlere karşı bize yardım et.”
Bakara Suresi, 286. Ayet
Sizden bir tane daha
yok. Kendinize bu kadar zulmetmeye de hakkınız yok. Başkalarının sizin
üzerinizde hakkı olduğu gibi kendinizin de sizin üzerinizde hakkı var.
Taşıyabileceğinizden fazlasını size yüklemeyeceğini Yüce Allah bildirmişken bu
kadar yükün gönüllü hamalı olmanın gayesi nedir?
Yarın “Yetemedim kimseye, yetişemedim kendime...”
pişmanlığını yaşamamak için bugün size kambur olan yüklerden kurtulmayı deneyin
ve biraz dinlenmeye niyet edin. Ne güzel demiş Zarifoğlu:
“Dinlen ey Zarif bilatedbir
çok söz açtın / Bu kırık akılla ne cürettir yaptığın.”
Vesselam.