'Yeşil Vatan'da yanan sadece ağaç değil...
Bir tarafta dünyayı esir alan yeni tip Koronavirüs (Kovid-19)...
Bir tarafta
Elazığ’ı, Malatya’yı, İzmir’i yıkan depremler...
Bir tarafta Karadeniz’i,
Doğu Anadolu’yu vuran seller...
Bir tarafta
Afrika’yı andıran kuraklık...
Bir tarafta
Marmara’yı istila eden müsilaj (deniz
salyası)...
Bir tarafta PKK...
Bir tarafta “küresel haydutlar” tarafından
başlatılan kirli savaşın piyonu olarak üzerimize sürülen milyonlarca mülteci...
Bir tarafta dezenformasyon terörü...
Bir tarafta
28 Temmuz’da Antalya’nın Manavgat ilçesinde başlayan ve bir türlü
durdurulamayan orman yangınları, cehennem ateşi gibi sadece “yeşil vatan”ımızı değil, ciğerlerimizi
kavuruyor.
*
Fatih,
Yavuz, Oruçreis, Barboros Hayreddin
Paşa’yı karşılarında gören “korsan devletler”
bir kaşık suda fırtınalar kopartarak bizi “Mavi
Vatan”ımızda denizimize olta atamayacak hale getirmek için her yolu denedi.
Başaramadılar.
Fakat bugün
adına ne derseniz deyin; ister “küresel
ısınma”, ister “ateşin çocukları”,
isterse “tedbirsizlik”. Vak’a net; “Mavi Vatan”ın sahillerindeki “Yeşil Vatan”da 187 noktada 9 gündür “küçük kıyamet” yaşanıyor. Yangın fırtınasına tutulan Antalya,
Mersin, Hatay, Adana, Muğla, Aydın, Denizli ve Isparta’da bir anda “cehennem” ateşinde küle dönüyor.
Bir dönem
güvenlik problemi yüzünden “olağanüstü hâl”
uygulamasının yerini bu defa afetlerin artmasıyla “afet bölgesi” ilanı alıyor.
Zor günler geçiriyoruz...
Tam da “turizmin sezonu”nun zirve yaptığı, ülke
ekonomisinin iyi sinyaller verdiği bir dönemde. Bütün bu hadiseler yaşanırken
sosyal medya trolleri organize olup, “Help
Turkey/Global Call –Türkiye’ye yardım et / küresel çağrı” başlığı altında “halk arasında endişe, korku ve panik
oluşturmaya, devleti ve hükümetini aşağılamaya” çalışıyor.
Hani Taksim
Gezi Olayları sırasında birileri kalkıp, “Mesele
ağaç değil, hâlâ anlamadınız mı?!..” manipülasyonu yaparak sokakları kan
gölüne çevirmişti, bu vandallar yine aynı oyun peşinde... Fakat zor zamanlarda
“Anadolu İrfanı”nı kuşanan bu millet
bir kez daha ferasetiyle kirli oyunu gördü. Yangına körükle gidenlere fırsat
vermedi, vermeyecek...
*
Gün, “Yeşil Vatan”da seferberlik günüdür...
Gün, denizde
mayo ile yangını seyretme günü değil...
Gün, yangını
söndürmek için hortumu sırtlanmış şalvarlı kızlar gibi seferberliği omuz verme
günüdür...
Gün, “bu yangını söndürmeden uyku bize haram!..”
diyenlere dua etme günüdür...
*
“Yeşil Vatan”da yanan sadece ağaç değil;
Envâ-ı âlemimiz...
Ciğerpârelerimiz....
Yüreklerimiz...
Rızkımız...
Emeğimiz...
Ekmeğimiz...
Aşımız...
Hayvanâtımız...
Anılarımız...
Tarihimiz...
*
Büyük bir imtihandayız...
“Her nefis
ölümü tadacaktır. Sizi bir imtihan olarak hayr ile de şer ile de sınıyoruz.
Ancak bize döndürüleceksiniz.” (Enbiyâ Sûresi, 35)
Madem
sınanmaktayız...
O halde
saymakla bitiremediğimiz nimetlere nankörlük niye?!..
Bu kavga
niye?!..
Hiç değilse
üzerinde yaşadığımız bu topraklara bir vefa gereği gelin önce içimizdeki, sonra
ormanlardaki yangını söndürelim...
Siyaha
bulanmış umutlarımızı hep birlikte yeşertelim...
Tıpkı Tokyo
2020 Olimpiyatları’ndan Hindistanlı Lovlina Borgohain’e ringi dar ederek finale
yükselen Millî Boksör Busenaz Sürmeneli’nin, “Yangınları çıkaranlara söylüyorum, biz bir ölürüz, bin diriliriz.
Türkün öyle bir gücü var, hiç merak etmesinler. Burada altın madalya alıp
yangınla mücadele eden ülkemizin içine küçük bir su serpmek istiyoruz...”
sözleriyle ne demek istediğini ancak vatanını sevenler anlar...
Tıpkı
teröristlerin izini sürerken şehadet şerbeti içen 15’lik Eren Bülbül gibi...
İyi ki varsın Eren...
Tıpkı “yeşil vatan seferberliği”ne katılarak cehennem
ateşini söndürmek için kendini ateşe atan 25’lik Şahin Akdemir gibi...
İyi ki varsın Şahin....
Umutların
azaldığı bir anda Âkif’in tarif ettiği “Âsımın
Nesli” çıkar ortaya, göğsünü siper eder canından aziz bildiği vatanına...
Biz bir
ölür, bin diriliriz...