Yeryüzünde yalnız gezen yıldızlar!
Müjdemi isterim:
Resmi rakamlara göre yalnız yaşayanlarımızın ve yaşlılarımızın sayısı hızla artıyor!..
Süper!..
Hızla çağdaşlaşıyoruz, ne mutlu bize!
x
Bizim memlekette 5.2 milyon vatan evlâdı“ tek başına” yaşamayı tercih ediyor ya da yaşamaya mecbur kalıyor resmi verilere göre…
“Evde tek başına” yaşayanların sayısı son 10 yılda yüzde 77.2 artmış!..
Süper!..
Hızla çağdaşlaşıyoruz, ne mutlu bize!..
Geniş aileden çekirdek aileye, oradan çocuksuz aileye ve şimdi de “yeryüzünde yalnız gezen yıldızlar” moduna…
“Bireyselleşme, bireyselleşme” dendi dendi…
Ve iş bu noktaya geldi!..
Sayısı her geçen yıl hızla artan milyonlarca vatandaş, sabah bülbülleri kadın programcılarının sıkça kullandıkları ifadeyle, “kendi ayaklarının üzerinde” duruyor!
Her beş kişiden birinin yalnız yaşadığı Almanya’dan biraz daha iyi durumdaysak da, yalnızlığımızın artış hızı oraya yetişmemizin fazla vakit almayacağını gösteriyor.
Hızla bireyselleşiyor, hızla çağdaşlaşıyoruz yani.
Yakında batılıları sollayacağız; “yüksek teknolojili yüksek katma değerli ürün, kaliteli eğitim” gibi bazı “önemsiz” alanlarda değilse de, bireyselleşmede hızla yetişiyoruz onlara!
X
Yalnızlık ve yaşlanma!..
TÜİK geçtiğimiz günlerde bir "müjde" daha verdi.
Rakamlar yeni, kestaneler el yakıyor.
Yaşlanma hızımız, sosyal güvenlik sistemini fena halde yamultucu noktayı aşmış durumda.
TÜİK’in açıkladığı 2023 yılına ilişkin “İstastistiklerle Yaşlılar” başlıklı çalışmadan çıkan sonuç:
“2018’de 7 milyon 186 bin 204 olan 65 yaş ve üzeri nüfus, son beş yılda yüzde 21,4 artarak 8 milyon 722 bin 806 kişiye ulaştı.”
Bir önceki Aile Bakanı, “Öylesine hızlı yaşlanıyoruz ki.. Yaşlanmanın en hızlı olduğu Kara Avrupası’nı bile 4’e hatta 5’e katladık!” demişti.
TÜİK’in ortaya koyduğu rakamlar, bu tespitin ne kadar yerinde olduğunu gösteriyor!
Bardağın dolu tarafından bakanlar, “Sağlık hizmetlerindeki gelişmeler ömrü uzattı, bundan dolayı da nüfusumuz yaşlanmanın en hızlı olduğu yerlerden bile 4-5 kat hızlı yaşlanıyor!” der.
TÜİK’in “evlenme, boşanma, doğurganlık” rakamlarını bir arada değerlendirdiğinizde ise insanımızın “evlenmeye pek sıcak bakmadığını”, “evliliği büyük bir külfet ve risk olarak gördüğünü” ya da “evlenmek istediği halde evlenemediğini” görürsünüz...
Dahası, özellikle evliliğin ilk beş yılındaki geçimsizliklerde hemen boşanmayı düşündüğünü, boşandığını…
Ve dahası, evlenenlerin de artık çocuk sahibi olmak istemediğini…
Bir, hadi en fazla “2” ile yetindiğini…
X
Bunların hepsi hızla yaşlanmayı beraberinde getiriyor haliyle!..
Hatırlayanlar vardır; 28 Şubat’ı tezgâhlayanlar, “nüfus plânlaması” denilen uygulamalara çok ağırlık veriyorlardı.
Onların propagandalarına göre “az nüfus mutlu nüfus” demekti, “Az nüfuslu ülke de mutlu ülke.”
Epeyce abanmışlardı bu işe…
Vatandaşı “beleş tarafından kısırlaştırma” işini de iyice yaygınlaştırmışlardı.
Derken derken…
“En az üç çocuk” çağrılarının yapıldığı bir döneme geldik.
Bundan dolayı da çok mutlu olduk.
Amma velâkin, TÜİK rakamları, yani CHP’lilerin “az bile bulduğu” TÜİK rakamları, nüfusun hızla yaşlandığını ortaya koyuyor.
İnsanların artık çocuk yapmak istemediğini gösteriyor!
Demek ki, başaramadık!..
Olmadı.
“Genç ve dinamik nüfuslu ülke!” özelliğimizi gittikçe ve müthiş hızlı bir şekilde kaybediyoruz!
Doğurganlık oranı Suriye’den ve diğer yerlerden gelen sığınmacılarda yüksek neyse ki…
Sokaklardaki çocuk cıvıltılarının iyice kesilmesini engelleme işini onlara mı bıraktık ne?
X
“Aile meselesi beka meselesi!”
Doğru değil mi?
Ne var ki, “Anadolu Ailesi” hızla eriyormuş, insanımız yalnızlaşıyormuş…
Evlenmeler azalıyor, boşanmalar artıyormuş…
Çocuk sahibi olma isteği gittikçe ve hızla dibe gidiyormuş…
Birçok “hayati” mesele, medyamızın gündeminde değil.
10 milyona yakın gencimizi bünyesinde oyalayan, istatistiklerin daha da bozulmasını engellen üniversitelerimiz, kendi hallerinde…
Oyalıyor ve oyalanıyor!..
Sivil toplum örgütlerimizin çoğu, politika peşinde!..
Politikacıların politikalarına ayarlı, onlardan bir şeyler bekler vaziyette!
Muhalefetin “ana”sı, kendi dertleriyle meşgul;
Ekrem İmamoğlu mu, Özgür Özel mi, dışarıdan kafa uzatıp duran Kemal Kılıçdaroğlu mu?
Diğer muhalefet partileri de bildiğiniz gibi, bizim “TABELA PARTİSİ” olmasa, muhalefet alanı iyice boş kalacak!
İktidar ise, 2028’e giden yolda, yerel seçim mağlubiyetinin en büyük sebebi olan “ekonomideki sıkıntıların” üstesinden gelmeye kilitlenmiş durumda.
Yatırım çekmenin “şartlarını” oluşturmaya çalışıyor!..
Bunun için de “ustalıklı” zemin yoklamaları yaptırıyor, müsait isimler üzerinden!..
Öte yandan..
İktidar Partisi’nde, “kadro değişimi”ne büyük ihtiyaç var ama bunu da kırmadan dökmeden yapmak gerekiyor.
Hard operasyonlarla gönderdikleriniz, rakip partilere geçebilir, sıkıntı olabilir!..
X
“Bizim Medya”ya bakıyoruz;
Kültür, Aile, Eğitim meselelerine, hızla yaşlanmanın sakıncalarına…
Bu alanları boş bırakmanın bizi ne büyük “tehlikelerle” karşı karşıya bıraktığına işaret edenlerin sayısı yok denecek kadar az!..
Bende mi bıraksam ne yapsam!
X
Hani “Beka” meselesi olmasa…
Nüfusun hızla yaşlanmasının ve yalnızlaşmasının, ülke savunmasına bile olumsuz etkilerinin olmasından endişe etmesek…
Ortada memleketin istikbal ve istiklâlini ilgilendiren meseleler olmasa…
Git, yerleş “Aşağı Maldivler”e!