Yeryüzü insanlar için yaratılmıştır
Bismillêhirrahmênirrahîm…
Muhterem Milat
Gazetesi okuyucuları… Bu haftaki Cuma Sohbetimizde, Rabbimizin bize bahşettiği
yeryüzü nimetinden bahsedeceğiz.
Bütün yeryüzü ve tüm doğal çevremiz biz insanlar için
yaratılmıştır.
Rabbimiz Kur’ân-ı Kerim’de bu gerçeği Casiye Suresi’nin 13. Ayetindeşöyle açıklıyor:
“Allah, göklerdeki ve yerdeki bütün varlıkları
kendi lütfundan sizlerin emrine/hizmetine verdi. İşte bunda aklını kullanıp
düşünen insanlar için (Yaratanın gücüne, rahmetine delalet
eden) nice belgeler
vardır.”
Mülk Suresi 15. Ayetti de şöyle
buyurulmaktadır:
“Şu yeryüzünü size boyun eğdiren de Allah’tır. Dağlarında,
ovalarında gezin dolaşın (denizlerinde seyredin), ve yeryüzünün rızıklarından yiyin
ama unutmayın, yeniden yaratılacak ve iradeli hayatınızdan ötürü Rabbinizin
huzurunda sorgulamaya çekileceksiniz.”
GÂVURLAŞAN BİLİM DİLİ!
Geçen günlerde bir televizyon
kanalında insanı meydana getiren hücreler ve hücreler içindeki genler konusunda
bir program izledim. Yarım saat kadar dinledim, dinledim ama devamını getirmeye
tahammül edemedim.
Sonra da “Gâvurlaşan
bilim dili” başlıklı bir makale yazdım. Çünkü hücrenin
ihtişamından söz ediliyor ama onun bir planlayıcısı ve yaratıcısı yokmuş gibi
konuşuluyordu. Üstelik doğal çevresiyle insan arasında bir ilişki yokmuş; bu
çevre insan için yaratılmamış gibi bir izlenim veriliyordu.
GERÇEKLERE GÖZ ATALIM
Meselâ, güneş muhteşem bir ateş ve
ısı kaynağı. Biz onu top kadar görüyoruz ama o, yeryüzünden 1.3 milyon kez
büyüklükte. İçinde yaşadığımız yeryüzü (dünya), güneşin çevresinde saatte 105
bin kilometre hızla seyrediyor. Gel gör ki güneşin dünyamıza verdiği ısı ve
ışık, insanların hayatını idame ettirecek şekilde akıllara durgunluk verecek
düzen içindedir.
Şimdi burada şu soruyu soralım:
Güneş ile yeryüzü ve insan arasındaki ilişki tesadüf müdür?
Elbette ki hayır. Yaradan’ın
planlaması…
Toprak ve deniz ürünleriyle vücudumuzun ihtiyaçları arasındaki
bağlantı tesadüf müdür?
Tabîi ki hayır, çünkü bu doğal
çevre bizim için yaratıldı.
Yeryüzünde insana zarar vermek için
harekete geçecek hiç bir varlık da yoktur. Kasırgalar, hortumlar, seller,
depremler bunlar bile rastlantı değil. Kobralar, balinalar, filler, akrepler
hepsi bizim için ve bir amaçla yaratıldı ve yaratılıyor.
Tâhâ Sûresi’nin 50. ayetinde müthiş
bir bilgi verilir bize. Bu ayete göre Allah, yarattığı her bir varlığa; hayatı
ve görevi ile alâkalı hayati bilgileri kodluyor.
Eğer insanoğlu kendisi için
yaratılan varlıklara zarar vermezse, hiç bir varlık insana zarar vermez,
veremez. Çünkü her varlık insan için yaratıldığından insanı tanır.
Dağlar tanır mı?
Elbette tanır.
Taşlar tanır mı?
Elbette tanır.
Akrepler tanır mı?
Elbette tanır.
Aslanlar tanır mı?
Tabii ki tanır.
İNSANOĞLU HADDİNİ BİLMELİ
Eğer insanoğlu haddini bilmez, kendisi için yaratılan varlıkların
yaradılış düzenine olumsuz bir şekilde müdahale ederse, işte o zaman zarar
verirler. Onun için bir hadis-i şerif’te şöyle buyrulur:
Bir insan bilinçle, inanarak “Allah’ın adıyla” der / varlıkların
yaratılış düzenine müdahale etmeksizin atılım yaparsa yeryüzünde hiçbir varlık
ona zarar veremez.
Hülâsa bizler de yaşadığımız doğal
çevremizde Yaradan’ın mahlûkuyuz. Doğal çevre de kullukla yükümlüdür, biz de
kullukla yükümlüyüz. Hayatımızı kulca yaşamaya çalışırsak hem dünyamıza
istikrar hem de ahiretimize mutluluk sağlamış oluruz.