"Yerli ve Milli Sanatçılar Nerede?
Film Festivali’nde yaşananları ibretle izledik.
“Sanat”ın
gücü, etkisi kullanılarak neler neler yapılmak istendiğini…
Ve kimlerin olan bitene nasıl tepki
verdiğini, birilerine nasıl da kol kanat gerdiğini…
Konuyu “sansür” kavramına hapsederek,
nasıl da algı operasyonu yürüttüğünü!..
Kara propaganda yaptığını!..
Türkiye’de özellikle gençlik üzerinde
etkili olan, büyük kitlelere hitap eden,
koca koca sosyal medya hesapları olan nice “sanatçı etiketli” zat var.
Bu zatların her milli meselede nasıl
tavır aldıklarını hepimiz biliyoruz.
Devletimiz sınır ötesi terörle
mücadele operasyonuna giriştiğinde hangi tutumları takınıyorlar?
Sapkın akımlarla mücadele edenleri
nasıl hedef alıyorlar?
“Ağaç, çiçek, böcek” maskesiyle
başlatılan ve kendilerinin de ilan
ettikleri üzere bunlarla hiç alâkası olmayan eylemlerde, milletin
ambulanslarını, itfaiye araçlarını, otobüslerini parçalayan, yakanlara…
Etrafı savaş alanına çevirenlere…
“Çok
büyük holdinglerin” desteklerini alarak “küçük esnafı” perişan edenlere
nasıl da kol kanat geriyorlar?..
Bunların her şeyleri sahte…
Bu ülkenin değerlerine karşı oldukları
gerçek.
Atatürk’ü de sevmiyorlar aslında,
bakmayın söylemlerine…
Eylem lâzım bana, eylem!..
Disney Plus, çok sevdiklerini, izinde
olduklarını öne sürdükleri Atatürk’e çatır çatır ambargo koyarken…
Bunlar, “ortada kuyu var, yandan geç!”
oyunu oynadılar!..
Uzatılan mikrofonlara, “Konuya
girmeyeyim, polemik yapmayayım” filan dediler!..
Meselenin “tamamen duygusal” olduğu malûm, bunların Atatürkçülükleri de,
menfaatlendikleri yere kadar.
Menfaatlerine öylesi geldiğinde,
unutuveriyorlar Atatürk’ün hatırasını
bile!..
x
Bunların hepsini, okuyucularımız çok
yakından izliyor…
Okuyucularımız, özellikle
belediyelerde olan bitenleri de çok yakından takip ediyor…
Birçok belediyenin millete hizmet için
tahsis edilen kaynaklardan koca dilimleri “konser
konser” bunlara verdiklerini üzüntüyle görüyor, tepkilerini sosyal medyada
dile getiriyor, sesini yukarıya duyuramadığı için kahrediyor kıymetli okuyucum!
Bunlardan bazılarına hem de “yerli ve milli denilen” dizilerde bile
ne “ballı” roller verildiğini de üzüntüyle görüyor okuyucum…
Kızıyor, söyleniyor ama bir şey
yapamıyor…
Ne yapsın sokaktaki vatandaş, bizler
aracılığıyla sesi biraz yükselebiliyor ama o ses bile maalesef yukarılara
ulaşmıyor.
Aradaki birçok “faktör” sesleri duyulmaz hale getiriyor!
Sokaktaki vatandaş böyle…
“Sanatçı etiketli” zatlar da öyle…
Peki ya…
Benim bu yazıda esas dikkat çekmek
istediğim:
“Yerli ve Milli” etiketli sanatçılar ne yapıyorlar?
Sayıları çok galiba, yüksek yüksek mevkilerde
niceleri ağırlanıyor…
İltifatlar ediliyor…
Amma velâkin…
Mesela…
Bu Altın Portakal tartışmaları
sırasında kaçının topa girdiğini gördünüz?
Ben, gözümden başkaları kaçmadıysa bir
Tamer Karadağlı’nın, bir de İsmail Hakkı’nın tepkisini gördüm.
Devlet Tiyatroları Genel Müdürü Tamer
Karadağlı “Bakanlığın tavrını desteklediklerini” açıkladı…
Bunu görevi gereği yerine getirdi ama,
Tamer Karadağlı, öyle inanıyorum ki, o görevde olmasaydı da, tavrını ortaya
koyardı.
Daha önce, bunun örneklerini gördük
zira…
Bir de İsmail Hakkı.
O da…
Bakanlığın “festivalde yaşananlara”
dair tepkisini dile getirdiği mesajı
paylaşmış ve üzerine de aynen şöyle yazmış:
“Sen 20 küsûr yıldır sanat namına tırnak ucu
kadar gayret etme, adam yetiştirme, sanata (…..!) nazarıyla bak, ‘yetişmişleri de itele kalaka!’
Sonra, küstük oynamıyoruz.
Konuşunca da ‘çok konuştu’ oluyoruz.
Olur, tamam, görürsek söyleriz.”
X
Ortada tartışılması gereken birçok
mesele var.
Sen boşluk bırakırsan eğer, o
boşlukları bir güzel (!) doldururlar!..
Sadece “sanat” işlerinde değil..
Birçok işte yaya muhafazakâr takımı…
Mesela…
Yargıtay’dan “hoşlanmadıkları” bir
karar çıktı diye, ortalığı nasıl da birbirine kattı malûm zihniyetli
hukukçular!..
Peki, o zihniyetin mağdur ettiklerinin
içlerinden çıkarttığı hukukçular ne yaptılar?
“Ferdi tepkilerden” bahsetmiyorum..
Onların dernekleri, vakıfları, “2 numaralı” baroları ne yaptı?
Bakın, bakalım ne yapmışlar?!
Bu hep böyle oluyor…
Birileri, memleketin terörle mücadele
operasyonlarını bile hedef alan bildirilere imza atarken…
Muhafazakârlar, pek de oralı olmuyor…
Acaba ne düşünüyorlar?
“Günün
birinde şartlar değişirse, sıkıntı olur, en iyisi göze batmayalım” diye düşünmüyorlardır
herhalde!
X
Şimdi bunları yazıyor, “dost” ikazlarında
bulunuyor, “ilgili sivil toplum örgütlerini” görevlerini yerine getirmeye davet
ediyorum ya…
Bunların kahir ekseriyeti bana
kızacaktır…
Hep yaptıkları gibi, küsecektir hatta…
Ya, kızmayın bana…
Küsmeyin de…
Bakın, memleketin başında onca sıkıntı
var…
Onca “zararlı” organizasyon var…
Oralara bakın biraz…
Bana kızmanın, küsmenin memlekete ne
faydası var!