Yerli malı yurdun malı
Türkiye, tarihi kırılma noktalarından birinden geçiyor.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun dediği gibi "Ya hep birlikte kardeşçe yaşayacak ve ileriye bakacağız ya da bizi lime lime ederek parçalayacaklar."
***
Sadece 70 yıllık karanlık darbeci geçmişle değil aynı zamanda 30 yıllık kirli bir iç savaş geçmişiyle de mücadele ediliyor.
Hem büyüyen ekonomisiyle Avrupa'nın bugüne kadar "Müreffeh Batı" diye idealize edilen ülkeleri ile yarışmaya çalışıyor Türkiye hem de demokrasisini geliştirmeye uğraşırken normalleşme sancıları çekiyor.
***
Hem ekonomik hem politik hem demokratik hem de güvenlik çerçevesinde büyük bir savaş veriyoruz.
Terörü, cuntacı zihniyeti, ekonomik gerilemeyi ve demokratik geri kalmışlığı aynı anda bitirmeye çalışıyoruz.
Bugün öyle bir noktadayız ki, Batılı ülkelerin bir tek "ekonomik krizle" bile mücadele edebilmek için odaklanma güçlüğü çektiği bir dönemde biz dördüyle birlikte mücadele ediyoruz.
Bu dördünün üstüne bir de Suriye, Irak, İsrail gibi çatışma ve gerilimin derinleştiği bir hinterlantta dış politika yürütüyoruz.
***
Bütün gelişmelerin üst üste bindiği eşine zor rastlanır bir tarihsel dönemdeyiz.
Tüm yaşananların şifresi ise şu: Gelişmeler tamamen "yerli malı!"
Belki de ilk kez birilerinin dayatmadığı, arka planda bir yabancı ülkenin olmadığı, yüzde yüz "yerli" bir zihinle kendi söküğümüzü dikmek için uğraş veriyoruz.
İç ve dış medyada yer alacak operasyonel bir haber veya süreci boşa düşürecek bir provokasyon karşısında sağduyuyu kaybetmemek gerekiyor.
***
Sabotaj girişimlerine aklıselim yaklaşan milletin kırılganlık eşiğinin yükseldiğini gördük.
Aynı hassasiyeti siyasilerden de beklemek hakkımız.
Durduğu yer neresi olursa olsun.
Siyasilerden de gelişmeler karşısında duygusallıktan uzak rasyonel refleksler bekliyoruz...Türkiye, tarihi kırılma noktalarından birinden geçiyor.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun dediği gibi "Ya hep birlikte kardeşçe yaşayacak ve ileriye bakacağız ya da bizi lime lime ederek parçalayacaklar."
***
Sadece 70 yıllık karanlık darbeci geçmişle değil aynı zamanda 30 yıllık kirli bir iç savaş geçmişiyle de mücadele ediliyor.
Hem büyüyen ekonomisiyle Avrupa'nın bugüne kadar "Müreffeh Batı" diye idealize edilen ülkeleri ile yarışmaya çalışıyor Türkiye hem de demokrasisini geliştirmeye uğraşırken normalleşme sancıları çekiyor.
***
Hem ekonomik hem politik hem demokratik hem de güvenlik çerçevesinde büyük bir savaş veriyoruz.
Terörü, cuntacı zihniyeti, ekonomik gerilemeyi ve demokratik geri kalmışlığı aynı anda bitirmeye çalışıyoruz.
Bugün öyle bir noktadayız ki, Batılı ülkelerin bir tek "ekonomik krizle" bile mücadele edebilmek için odaklanma güçlüğü çektiği bir dönemde biz dördüyle birlikte mücadele ediyoruz.
Bu dördünün üstüne bir de Suriye, Irak, İsrail gibi çatışma ve gerilimin derinleştiği bir hinterlantta dış politika yürütüyoruz.
***
Bütün gelişmelerin üst üste bindiği eşine zor rastlanır bir tarihsel dönemdeyiz.
Tüm yaşananların şifresi ise şu: Gelişmeler tamamen "yerli malı!"
Belki de ilk kez birilerinin dayatmadığı, arka planda bir yabancı ülkenin olmadığı, yüzde yüz "yerli" bir zihinle kendi söküğümüzü dikmek için uğraş veriyoruz.
İç ve dış medyada yer alacak operasyonel bir haber veya süreci boşa düşürecek bir provokasyon karşısında sağduyuyu kaybetmemek gerekiyor.
***
Sabotaj girişimlerine aklıselim yaklaşan milletin kırılganlık eşiğinin yükseldiğini gördük.
Aynı hassasiyeti siyasilerden de beklemek hakkımız.
Durduğu yer neresi olursa olsun.
Siyasilerden de gelişmeler karşısında duygusallıktan uzak rasyonel refleksler bekliyoruz...