Yerel Seçimlere Dair Tahminim…Şimdiden!..
Cumhurbaşkanı Erdoğan, AK Parti adaylarının bir kısmını açıkladı, hayırlı olsun.
Bugün Pazar ya, “mahmurluk” havasında gider, biraz dağıta dağıta ilerleyelim:
Demokrasi, her memleketi fena halde yoran bir sistem, en istikrarlı dönemlerde bile neredeyse yılda bir “çok önemli seçim” oluyor.
Her seçim “bir dönüm noktası”.
“Bu seçim bugüne kadarki seçimlerin en önemlisidir!”
“Demokrasi” denilen “düzen”in değiştirilmez, değiştirilmesi teklif dahi edilemez hükmü böyledir.
Her seçim öncesi yeni heyecanlar, dört bir yanda aday adayları, koltuk kapma, olmadı “aday adaylığı üzerinden kariyer oluşturma” arayışları…
Kavga, çekişme, gıybet, vaat, sevilene sevilmeyene gülücükler, göz teması önemli, mutlaka el sıkılacak, mümkün mertebe öpülecek!..
Adayları destekleyenler de, parmaklarıyla tuttukları balı seçim sonrasında “yalamanın” hesaplarını yapacak.
Eski dostların karşıt, eski karşıtların da dost olması “demokrasi”nin “güzellik”lerinden!..
Her yer “güzel”leşir bu süreçlerde…
Yerel seçimlerde köylerde de şenlik vardır; “toplu taşımalar” yapılır “demokrasi” aşkına…
“Hediyeler” dağıtılır, bir kısım “uyanık seçmen” de oy verme taahhüdünde bulunduğu muhtelif adaylardan hediyeler alır, “İki kulplu kazan, tut bir ucundan sen de kazan” dünyası!..
Bir de bu işlere tevessül etmeyenlerin dünyası var…
O da:
“Kavanoz dipli dünya!”
Ne büyük iddialar…
Demokrasinin “güzelliği”; her aday adayı kendisinin aday yapılması halinde “memleketinin” neler kazanacağından bahseder, her aday adayı bu iş için “yaratılmıştır” adeta.
Bu “iç” çekişmeler sürer gider, sonuçta bir yere bağlanır işler ve “hayati seçim” işine, bir başka “hayati seçime” kadar ara verilir.
Bu arada bir şeyler kazananlar kazanmıştır, seçim ekonomisi, güzel giydirmeler.
Yeni (veya yenilenmiş) “başkanlar”, yeni “meclis üyeleri”, “muhtarlar”…
Eski kadrolar gider, yenileri gelir.
Yenileri “hayırlı olsun” dileklerini kabul eder, teşrifat faslı epeyce sürer, bu arada “yeni”ler başına geldikleri alanı tanımaya çalışır, böylece bir süre geçer.
Sonra…
“Olabilenlerin” işleri “olamayanlar” tarafından bozulmaya çalışılır çoğu vakit, dedikodu, tezvirat…
Kimi haklı, kimi haksız bir dolu eleştiri…
Geçilen seçimin sonuçlarına göre “erken seçim” talepleri gündeme gelebilir ya da gelmese de seçimlerin zamanında yapılması çok nadirdir…
Memleket evlâtları, ‘batı medeniyeti’ tarafından “sunulmuş” bir “nimet” olan demokrasinin “yeni güzelliklerine” erişmek için bir başka “en önemli” seçime doğru yol alır.
“İç”teki seçimler “dış”taki işleri de fena halde etkiler, bu da demokrasinin “yan etki”lerinden…
Hangi “devlet” bize saldırıyorsa, o devletin önünde mutlaka bir seçim vardır.
“Politikacılar” daha fazla oy alabilmek için Türkiye’ye hücum eder.
Türkiye’ye hücum etmek caziptir çünkü, “Soykırımcı Ermeni”, “İşgalci Siyonist”, “gözü dönmüş Evanjelist” lobilerinin desteğini alabilmenin yolu, Osmanlı Varisi’ne saldırmaktan geçer.
Pazar yazısı, biraz dağıtmışsak da kusura bakılmaz.
Memleketimize dönecek olursak…
İşte yerel seçimlere hazırlanıyoruz.
Hep beraber, büyük bir azimle.
Ortam ısınmaya başladı, “Recep Tayyip Erdoğan devrilsin de memlekete ne olursa olsun!” cephesi yine alevlenmekte…
Bir “organize” olabilseler işi halledecekler de, “milliciler, ulusalcılar, FETÖcüler ve PKK’lılar” nasıl olacak da “takım oyunu” oynamayı başaracak, orası zor mesele.
Efendim…
Herkes her türlü heyecanı duyabilir, ben bu seçimlerin gidişatını “meslek icabı” takip etmek durumundaysam da, sonuçlara dair “fazla bir” heyecan taşımamaktayım.
Yani…
Bugünkü şartlarda çok çok büyük değişiklikler olmazsa, seçim sonuçlarının “gidişat” üzerinde fazla etkili olmayacağını düşünmekteyim.
Bazı hesaplar var, o hesaplar yürüyor, bunlar seçim sonuçlarından bağımsız, gayet bağımsız ve gayet “ilginç bağlantıları” olan hesaplar, geçelim!..
Ve…
Efendim:
İstanbul ve Ankara’yı AK Parti kazanır, buna dair bir şüphem yok, hali hazırdaki “şartlara” baktığımda bunu görüyorum.
“Cumhur İttifakı”nın katkısıyla “devam”da karar kılınır.
AK Parti seçmeninde “kırıklıklar” varsa da, bu durum, tutup da “başa belâ olacak” oluşumu “buyur” etmeye kadar gitmez.
Ekonomide “makro” verilerin iyiye gittiği söyleniyor, İktidar Partisi bunun “hane halkı”na yansıması için de gerekli atılımları hiç şüphesiz yapacaktır.
“Efendim, hiç sokağa çıkmıyorsun galiba!”
Yok, ben hep sokaklardayım.
Ben “file”yle pazara çıkan aile babalarındanım.
Vatandaşın sıkıntıları var, büyük sıkıntıları var…
Bu doğru da, o sıkıntıları kim çözecek, Kemal Kılıçdaroğlu ve saz arkadaşları mı?.
AK Parti elbette rehavete düşmeyecektir, elbette sonuna kadar asılacaktır.
Karizmatik Lideri Recep Tayyip Erdoğan, kampanyanın son anına kadar yapacağı etkili konuşma ve müdahalelerle, sonucu önemli ölçüde etkileyecektir.
Adayların kimler oldukları elbette mühimdir ama büyük resimde “makro görüntüler” daha fazla etkili olacaktır.
Her seçim öncesinde “Bu sefer tamam!” diyenler, bugüne kadar hayal kırıklığına uğradılar…
Uğramaları kaçınılmazdı çünkü, “o taraf”ın “ontolojik” problemleri var.
Bir araya gelişlerinin tek sebebi “Recep Tayyip Erdoğan’ı devirmek”; ne kadar aksini söylerlerse söylesinler, kamuoyu algısı bu şekilde olacaktır.
Memleketimizi hedef almış bunca dış düşmanın “Erdoğan’ın devrilmesi için ellerinden geleni yaptıkları” kanaati, seçmenin büyük bölümünde yerleşmiş durumdadır.
Cumhurbaşkanı’nı alaşağı etmek için bir araya gelenlerin büyük handikapları vardır.
Devirebilmek için “legal görünümlü illegal” Parti’den destek alma mecburiyeti bunlardan yalnızca biridir.
28 Şubat’ın mağdurları ile zalimlerinin bir araya gelişlerinden nasıl bir sonuç elde edilecektir?..
“Kızgınlık, kin, nefret ve kuyruk acısı…”
Bunlar seçim kazanmak için yeterli midir?..
Öte yandan…
Seçime girecek “rakip”lerin “lider” dedikleri, son derece “etkisiz” zatlardır…
“Örtülü ittifaka” dahil olanların her biri “kaptanı belirsiz gemi” misali, hangi limana gitmek istediğini bilmeden seyretmektedir!..
“Bu sefer tamam, kızdım vermem, ahan da vermem, artık vermem!” gibi söylemlerin bir bölümü elbette gerçeği yansıtmaktadır ama…
AK Parti ile MHP bu seçimden de “gerekli mesajları” almış olmakla birlikte “zafer olarak sunulabilecek” bir sonucu elde etmiş olarak çıkacaktır.
Bu kardeşiniz ise…
Bu seçimden çıkacak sonuç ne olursa olsun…
“Seçim kazanmanın” yeterli olmadığını vurgulamaya…
“Kültürel iktidar”a sahip olamayan “siyasal iktidar”ın akıbetine dair “uyarılarda” bulunmaya Allah’ın izniyle devam edecektir…
Bugünden görünen bu, yarın şartlar değişir mi?..
Onu bilemem, değişmezse sonuç değişmez!