Yerel Seçimler ve AK Parti
AK Parti Aday Tanıtım Toplantısı’nı izlemek üzere erkenden geldiğimiz Ankara Spor Salonu’nun giriş kapısında etrafımızı saran partililer, “yerel seçimden nasıl bir sonuç çıkacağına” dair tahminde bulunmamızı istediler.
Bizi uzun yıllardır takip ettiğini söyleyen okuyucularımızdan biri “Bugüne kadarki seçimler öncesinde yaptığınız bütün tahminler tuttu, bakalım bu kez bilebilecek misiniz?” diyerek “ağır sorumluluk yüklemeyi” ihmal etmedi.
Biz de alınca bu “gazı”, başladık konuşmaya:
Efendim, malum seçime hayli vakit var, yolda ne gibi gelişmelerin olacağını sağlıklı olarak tahmin edebilmek imkânsız, hele Türkiye gibi her günü yıllara bedel bir ülkede yaşıyorsanız…
Seçim tahmin meselesi
Olsa olsa bugünkü havayı değerlendirebiliriz, “Seçime günler kala tahmin meselesine yine gireriz.” kaydını düşerek.
Öncelikle, şu sosyal medyaya fazla takılmamak gerektiğinin altını çizmek isterim.
Sosyal medyaya bakacak olursanız, AK Parti bugüne kadarki bütün seçimleri açık ara kaybetmişti!..
Orası bambaşka bir dünya, o dünyada “muhafazakâr takımı” epeyce zayıf kalıyor…
Sayın Erdoğan’a destek verenlerin oranı yüzde 50’nin üzerinde ama sosyal medyadaki AK Parti ağırlığının en fazla yüzde 20 olduğunu söyleyebiliriz.
Bunun çeşitli sebepleri olabilirse de, o sebepler üzerinde durmak bu yazının meselesi değil, neticede bir “zayıflık” durumu var sosyal medyada, bu açık şekilde görülüyor.
Bundan dolayı da, “seçim tahmininde” bulunurken sosyal medyaya gereğinden fazla önem verenlerin yanılma ihtimalleri daha fazla oluyor; “sanal dünya”dan “gerçek dünya”yı okumaya çalışmanın faturası!..
İkincisi…
AK Parti seçmeninin genellikle “konuşmamayı” tercih ettiğini görüyoruz.
Kimi “yorgunluktan dolayı” susmayı tercih ediyor, kimi de “Amaaan, kim ne derse desin, ben yapacağımı bilirim, AK Parti’ye değil de bu haldeki muhalefete mi oy verecem Allah aşkına!” havasında.
Gereksiz tartışmalara girmez
“Gereksiz buldukları” tartışmalara girmiyorlar, karşı tarafın “öfkesine” ve “hakaretlerine” hedef olmaktansa, sakin sakin “sandığı beklemeyi” tercih ediyorlar.
Çokları kendi içlerinde “muhasebe” yapıyor ve “dost” ortamlarında AK Parti’ye sert eleştirilerde bulunuyor ama bu durum “oy tercihlerine” çok da fazla yansıyacak gibi değil zira, hemen hepsinde kesin olarak “Alternatif yok!” yargısı hâkim durumda.
Muhalefetten yükselen tehdit dolu sesler, “kin, nefret, öfke” yüklü bakışlar ve mesajlar, çok geniş bir kesime, “Allah bu memleketi bunların eline düşürmesin!” dedirtiyor.
Bazı işlerden memnun olmasalar da, AK Parti’nin çeşitli kademelerindeki “kibirlenmişlerin” oranının gittikçe arttığını söyleseler de, günlük yaşamlarına dair zorlukların artığını dile getirseler de…
“Memleket bunların eline düşerse Suriye’den beter oluruz, üstelik bizi kabul eden de bulunmaz!” söylemi, kafalarda yer ediyor.
CHP zihniyetinin yeri
CHP zihniyetinin, “dindar” ve “muhafazakar” anlayışlı seçmenlerin nazarındaki yeri belli, geçmişin çok acı hatıraları var…
Daha geçtiğimiz günlerde, Kastamonu’nun bir köyünde elini öptüğümüz bir amca, “Evlat, o günleri unutturmayın Allah aşkına, bu köylerde Ezan okuduğu için içeri atılan hocalar oldu!” derken, “Bunlar değişmez, kesinlikle değişmez!” yargısını yapıştırıverdi.
Bazı CHP vekillerinin, çocukların camiye gitmesini bile “tehdit” olarak göstermesi, bunun gibi tavırlar, “Bunlar asla değişmez!” kanaatinin pekişmesine sebep oluyor.
Öncelikle uzun yıllar boyunca iktidarda bulunmanın yol açtığı “aşınmışlıktan” dolayı AK Parti’de büyük zorluklar var, çarşı pazarda durumlar parlak değil, esnaf zorluk çekiyor, geçim sıkıntısı artıyor ama bütün bunlar, vatandaşın “CHP-HDP İttifakı”na yönelmesine sebep olabilir mi veya ne kadarının yönelmesine sebep olabilir?..
CHP’nin ruh sağlığı!
Benim gözlemim, “ruh sağlığı” iyi sinyaller vermeyen, karmakarışık, gergin, (Eyüp örneğinde olduğu gibi) “genel huzuru tehdit eden” iç çatışmaların yaşandığı CHP’nin, bu ülkeyi sağlıklı bir şekilde yönetebileceğine inananların oranı artmıyor, gittikçe azalıyor!..
“Bazı AK Partililere ders verelim de kendilerine gelsinler!” söylemi var ama AK Partililer çok büyük hatalar yapmazlarsa, sırf bundan dolayı “tercih değiştireceklerin” oranının yüksek olmayacağını düşünüyorum.
Bu arada, Sayın Erdoğan’ın önderliğinde başlatılan “yeni süreç”te, siyasal iktidarın “farklı kesimlerle” diyaloğa ağırlık vereceğini görüyoruz.
İktidar Partisi, bu yöndeki mesajlarını etkili bir şekilde verebilirse, “Seçimlerden sonra gerilim iyice düşer!” yargısını oturtabilir.
Bu durum da…
“AK Parti yerel seçimde yara almasın ki, bu süreç devam etsin, aksi takdirde yıkıcı muhalefet gerginliği iyice arttırır!” kanaatinin yerleşmesini sağlar.
Ben, “gerilim”in AK Parti’ye kazandırmayacağını, aksine gerilimi kademe kademe düşüren “yapıcı” tutumların AK Parti’ye yarayacağını düşünüyorum.
Koltuk koruma sevdası!
Bir başka gözlemim de şu:
CHP’de Kemal Kılıçdaroğlu’nun sürekli olarak gerilim üreten, “koltuğu korumaktan” başka bir amaca hizmet etmeyen “agresif tarzı” gittikçe daha fazla tepki topluyor.
Kemal Kılıçdaroğlu’nun altındaki koltuk hızla kayıyor.
Mustafa Sarıgül ve Metin Feyzioğlu’nun tavırlarını dikkatle takip etmekte, CHP’deki iç kaynamanın gerçek sebeplerini anlamaya çalışmakta fayda var.
Her geçen gün artan sayıdaki CHP’li “Bu yolun yol olmadığını, bu tavırlarla sonuç alınamayacağını” görüyor…
Bu gözlem de bir kenarda dursun.
Efendim, sonuç olarak…
AK Parti’de durumlar parlak değilse de, muhalefetteki durumlar çok kötü.
Bu da bizi döndürüyor döndürüyor “alternatifsizliğe” götürüyor.
Vatandaş kızar ama işin sonunu da düşünür…
CHP-HDP ittifakının neresinden ne bekleyecek vatandaş?..
Sırf kızdığı için ülkesine ve kendisine zarar verir mi?..
Mesele burada!..