Yerel Para ile ticaret kolay mı?
Türkiye, Rusya ve Çin Halk Cumhuriyeti, ısrarla yerel para ile ticaret yapmanın zarureti konusunda dünyada kamuoyu oluşturmaya çalışıyorlar.
Aslında sıradan bir gözle baktığımızda bunun bir sorun olmaması lazım. Altın değeri baz alınarak karşılıklı kupon değeri (para) ile ticaret yapılabilir.
Ne var ki yapacağınız ticareti size yaptırmazlar. Çünkü, mevcut ekonomik sistemin çarklarının arasına taş koyuyorsunuz demektir. Bu da egemen güçlerin üzerinize çullanması demek.
Nasıl mı? İzah etmeye çalışayım:
Amerika Birleşik Devletleri, Birinci Dünya Savaşı'nda askeri bir güç olduğunu birkaç test ile gördü. Ancak bu askeri güç olma, global anlamda diplomasi ve ekonomik bir güçle pekiştirebilirdi. II. Dünya Savaşı'na kadar Amerika Birleşik Devletleri, Ticaret ve diplomasi konusunda kendini oldukça geliştirdi. Sermaye birikimini çok güçlü hale getirdi. Amerikan ticaret gemileri, Kuzey Denizi'nden Endonezya açıklarına kadar Tüm dünyada fink atıp bu sahada da güçlü konuma geldiler.
Almanların aptallık sınırlarını da aşan "emperyalizm hayalleri uygulamaları", Sovyet yayılmacı hayalleri ile İngiliz emperyalizm duvarına çarptı.
Birleşik devletler, bu savaşa askeri cephede katılmayıp ekonomik ve siyasi olarak aktif bir rol üstlendi. Bir yandan İngiltere'ye lojistik ve mühimmat yardımı yaparken, diğer yandan özel sektör üzerinden Nazi Almanya'sına yardım ediyordu. Örneğin, 1980'lerin sonlarına kadar Dünyanın her tarafında yayılan ITT şirketi, Hitler Almanya'sının telekomünikasyon iletişim ve haberleşme hizmetlerini yaptı.
Aynı Şekilde Sovyet Rusya'ya da İngiltere üzerinden ciddi katkılar sundu.
Kısaca, uzun yıllar (dört yıl) boyunca dünyanın büyük güçlerinin birbiri ile kapışmasını izlemekle kalmayıp, ekonomik siyasal, askeri ve sosyal psikoloji olarak adım adım egemenliği eline aldı. Savaşın son yılında Yorulan Sovyet, İngiliz ve Alman imparatorluklarını tamamen kontrolü altına almayı başardı. Bu başarının ürünü olarak Yalta Anlaşması ile kurumsal hale getirdi.
Yalta Anlaşması, dünyanın Amerikan emperyalizmine İngiliz ve Ruslar tarafından altın tepsi ile sunulması olarak da görülebilir. ABD, bu sömürü düzeninin devam etmesi ve halkların uyanmaması için Rusları "düşman" bloğa konumlandırırken, İngilizleri yedeğine aldı. Her zaman olduğu gibi aptalca ve ahmakça hırslarının kurbanı olan Alman imparatorluk hayallerini tasfiye etti. Almanya'yı Ruslarla birlikte ikiye böldü. Kendi yanına aldığı Almanya'nın silahlanmasını ve büyük çapta ordu kurmasını uluslararası anlaşmalarla yasakladı.
Tabi, Çin'i yerle bir eden ve tufan gibi Asya'da yayılmaya çalışan Japonya'yı da üzerine çekerek insanlık tarihinin en iğrenç ve en saldırgan silahı olan Atom Bombası ile dize getirerek kontrolüne geçirdi.
ABD, kurduğu bu siyasal sistemin ekonomi ayağını da tamamen kontrolüne aldı. Böylece kendi parası olan Amerikan Doları'nı uluslararası ticarette tek geçerli para haline getirdi.
O günden bu yana ABD, kendi parası dışında herhangi bir para ile ticaret yapmaya çalışan tüm ülkeleri terörist, o ülkelerin liderlerini de terörizme destek veren olarak suçladı. Kendisine boyun eğmeyen ülkelerde de meşhur askeri darbeler ve iç isyanlar çıkarttı.
ABD, Sovyet rejimi ile yapılan tüm ticaretleri de kendi Dolar'ı üzerinden yaptırdı. Sözde Sovyetler Birliği ve Varşova Paktı özgürdü ama fiili olarak özgür olduğunu söylemek imkansız. Çünkü bu ülkelerin tümü, dış ticaretlerini Amerikan Doları üzerinden yaptılar.
Ta ki 1960'larda Latin Amerika ülkelerinin bu sisteme isyan etmelerine kadar. Bu süreçte de söz konusu olan Latin Amerika ülkelerinin tamamında terör eylemleri, askeri darbeler, devlet ve hükümet başkanları ile bakanlar kurşuna dizildiler. Amerika adına en son kurşuna dizilen şahıs, Şili Devlet Başkanı Allende'yi kendini bağlı olan Şili Genelkurmay Başkanı Agusto Pinochet'ye öldürttü. Pinoche, Türkiye'deki Fetullahçı generaller gibi kalben ve ruhen ABD'ye bağlı idiler.
ABD, kendisine zaman zaman baş kaldırmayı deneyen müttefiklerini de vurdu. Türkiye'de onlarca darbe yaptı. İtalya'da, Yunanistan'da darbeleri fiili olarak yönetti ve yönlendirdi.
Türkiye'de de Erbakan, kendi paraları ile ticaret yapmayı ve ortak teknoloji üretmeyi hedefleyen D-8'i kurmasından sonra başta Erbakan olmak üzere, D-8'e katılan tüm ülkelerde darbeler ve iç savaşlar oldu.
Erdoğan da 2010'dan beri Milli para ile ticaret söylemini ısrarla dillendiriyor. O günden bu yana Gezi, FETÖ terörist darbesi, PKK çeteleri gibi envai çeşit darbe teşebbüslerine maruz kaldı.
Katar da bu sistemin dışına çıkmaya çalışınca onu da kendi kardeşlerinin eli ile boğduruyor.
Çin'de her türlü terör faaliyetleri yürütüyor. Rusya'da da öyle.
Bu yaşadıklarımızı dikkate alınca, milli para ile ticaret yapmayı hayal eden ülkeler öncelikle ordularını güçlendirsin