Yer sarsıldı, biz sarsılmayalım!
6 Şubat 2023 gecesi geldi asrın felaketi. Adana, Osmaniye, Hatay, Kilis, Gaziantep, Kahramanmaraş, Adıyaman, Şanlıurfa, Diyarbakır ve Malatya’yı içine alan ve birçok ülkeden daha büyük bir alanı, 108.812 kilometrekareyi doğrudan vuran deprem 13.500.000 (on üç buçuk milyon) kişiyi etkiledi. Hiroşima’da patlayan atom bombasının 40 katına eş değer büyüklükte enerji yayan depremin etki alanı 1.200.000 (bir milyon iki yüz bin) kilometrekareydi. Binlerce canımızı verdiğimiz, binlerce yaralımızın olduğu bu depremde Lübnan’da evler hasar gördü, Mısır’da halk panikle kendisini dışarı attı, İran’da ve Irak’ta evler sallandı. Türkiye’nin üç metre yer değiştirdiği deprem, karada olan en büyük depremdi.
Bir STK’nın, bir kurumun, bir belediyenin,
bir ülkenin altından kalkabileceği bir deprem değil, topyekûn dünyanın el
birliği ile yaraların sarılabileceği bir felaket bu. Bu topraklarda yaşayan
herkesin maruz kaldığı bir felaket. Bizden öncekiler yaşadı, biz yaşadık, bizden
sonrakiler de maruz kalabilecek. Çünkü bu toprakların altından fay hattı
geçiyor. Musibetlere karşı, şehirler yıkılınca gösterdiğimiz hassasiyeti
şehirleri kurarken de göstermemiz gerektiğini bir kez daha ağır bir bedel
ödeyerek gördük.
Bu felaketten birlik
çıkarmalıyız. Bu acıdan kanaat, fikir, zikir, adalet çıkarmalıyız, ibret
almalıyız. Bu depremden güvenli gelecek çıkarmalıyız. Acının etrafında birleşen
toplumumuz iyi günlerde de bir araya gelebilmeli. Gerçi biz acı günlerde de
birleşemez olduk ya. Cenaze anında miras kavgasına düşenler gibi ‘acaba bu
felaketten nasıl nemalanırız?’ hesabını yapanlar enkazın üzerinde
altındakilerini düşünmeden siyasi hırslarının peşinde koştular. Sosyal medya
fenomenleri aslında hiçbir şey yapmadan, algıları yönlendirerek çok şey
yapıyormuşçasına, devletten daha güçlüymüş imajını sergilediler utanmadan.
Musibetler üzerinden dini
çıkarımlar yapmak yerine birlik içinde musibetlerin üstesinden gelmeliyiz. Aziz
milletimiz yurdun her yanından malıyla canıyla koştu deprem bölgesine. Cumhurbaşkanı
ile, bakanları ile, milletvekilleri ile, vatandaşı ile, yediden yetmişe herkes ilk
dakikadan itibaren cansiperane çalıştı. Canından can vermeye adadı kendini. Bu
deprem turnusol kâğıdı gibi herkesin bezini pazara, oy hırsızlarını gün yüzüne,
mal hırsızlarını el yüzüne çıkardı.
Bu deprem dünya hırsını terk
etmemiz gerektiğini göstermiştir. Bu deprem siyasi kavgalarımızdan vaz geçmemiz
gerektiğini göstermiştir. Bu deprem nefsani hırslarımızı alt etmemiz
gerektiğini göstermiştir. Bu deprem ucuz hesapların yerine ebedi muhasebeye
yönelmemiz gerektiğini göstermiştir.
Bu felaket gözü kör eden bir
felaket. Bu felaket çocuklarımızı yetim bırakan bir felaket. Bu felaket
Türkiye’ye bel bağlayan bütün İslam dünyasını yasa boğan bir felaket. Bu
felaket fırsatçılarla ihtiyaçlıları aynı çadırda buluşturan bir felaket. Bu
felaket aziz milletin ferasetini de içimizdeki hainleri de bir kez daha
gösteren bir felaket.
Bundan sonra ne yapacağız. Bu
çocuklara nasıl ders anlatacağız. Bu gençleri nasıl yetiştireceğiz. Bu anneleri
nasıl teselli edeceğiz. Bu babaları nasıl hayata bağlayacağız. Bu toplumu nasıl
yönlendireceğiz. Bu şehirleri nasıl imar edeceğiz. Bu ülkeyi nasıl kadim
medeniyetin yoluna sokacağız. Bu dünyayı nasıl yöneteceğiz. Bu insanlığı nasıl
aydınlatacağız. İki cihan saadetini nasıl kazanacağız. Çok işimiz var çok.
Fiilî dua zamanı. Devletimiz ve aziz
milletimiz yaptı, yapıyor. Yaraları sarmak için gecesini gündüzüne katıyorlar.
Kavli dua zamanı. “Allah yâr
ve yardımcımız olsun.”