Dolar (USD)
32.37
Euro (EUR)
34.95
Gram Altın
2324.22
BIST 100
9097.92
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

12 Eylül 2019

Yenilir yutulur olmayan bu laflardan sonra okullar neden kapatılmaz?

Yeni eğitim sezonunu açmış bulunuyoruz. Herkes kendince meselenin önemli gördüğü kısımlarına dikkatleri çekmeye çalışıyor. Kadıköy'deki Atatürk Fen Lisesi'nde düzenlenen Yapımı Tamamlanan Okulların Ortak Açılışı ve 2019-2020 Eğitim Öğretim Yılının Açılış Töreni'ne katılan Cumhurbaşkanı Erdoğan iktidarları döneminde yapılan hizmetleri sıraladıktan sonra ‘bunların hepsi çok değerli ve önemli ancak artık eğitimde kalite artışına yoğunlaşmamız gerekiyor’ dedi. Erdoğan konuşmasında birkaç yıldır eğitim faslında tekrar ettiği hususları yeniden gündeme getirdi: ‘asıl önemli işimiz, bundan sonra başlıyor. Artık hep birlikte eğitimde kalite artışı gibi daha fazla emek ve zaman isteyen meselelere yoğunlaşmamız gerekiyor. Eğitimde niteliği yakalamanın günübirlik bir konu olmadığını hepimiz gayet iyi biliyoruz. 'Alışkanlıklar değiştirmek atomu parçalamaktan daha zordur' diye malum biz söz var. Eğitimde cumhuriyet tarihimiz boyunca bize özgü bir gelenek oluşturamadık. Böyle bir sistemi maalesef kuramadık. Hukukta, idari düzende, bürokrasi de olduğu gibi eğitimde de Batı'yı kopyalamayı tercih ettik. Açıkçası ne kendi kadim değerlerimizi ne Batı kültürünü öğrencilerimize layıkıyla aktarabildik. Sonuçta kendi değerlerine bigâne kalan, aslını inkâr eden, Batı kültürüne hayranlık duymanın ötesinde katkısı olmayan kayıp nesiller yetiştirdik.’

Sözün bittiği yerdeyiz. Cumhurbaşkanı ‘Bu eğitim sisteminde nitelik problemi var’ diyor. Bu eğitim sistemi ‘kendi değerlerine bigâne kalan, aslını inkâr eden ‘kayıp nesiller üretiyor’ diyor. Bunu ana muhalefet partisi lideri söylemiyor. Bunu muhalif bir STK yetkilisi de söylemiyor. Bu ülkenin Cumhurbaşkanı söylüyor. Peki, aynı programda Cumhurbaşkanı’na eşlik eden MEB Bakanı bu söyleme itiraz ediyor mu? Veya bu söyleme katılıyor mu? Devam edelim, bu tespitlere MEB ne diyor? Pek de yenilir yutulur olmayan, olmaması gereken bu sözler karşısında suskunluğuyla maruf kamuoyumuz ne diyor? Bu suskunluk cehenneminde yakıcı sorularla biraz daha yol almaya çalışalım. Yürütmenin başındaki isim olan Cumhurbaşkanı bu tespitleri yaparken yani Cumhuriyet’in başından beri yürürlükte olan ve bu milletin varlığına kastettiğini belirttiği düzenek ile ilgili acaba ne tür tedbirlerin alınmasına veya yürürlükte olan sistemin hangi taraflarının düzeltilmesine refakat ediyor? Eğitim sistemine ilişkin yukarıdaki tespitleri ve değerlendirmeleri yaptıktan sonra değiştirilmesi mümkün değilse hiç olmazsa yenisi oluşturulana kadar behemehâl kapatılması lazım gelen bu düzenek ile ilgili ne tür çalışmalar yapılıyor? MEB ne tür radikal değişikliklere gitti, gidiyor? Hangi cesur adımları, atılımları gerçekleştirdi, gerçekleştiriyor? Kayıp nesillerin oluşmaması için, değerlerine bigâne kalmayan, aslını inkâr etmeyen nesillerin oluşması için ne tür varoluşsal hamleler yaptı, yapıyor? ‘Cumhuriyet’in başından bu yana sistemde paradigmatik değişiklikler olmamıştır, teknik ve tali düzenlemeler yapılmıştır’ diyen kişi de uzun yıllar MEB müsteşarlığı yapmıştı. Kendileri niye paradigmatik bir değişikliğe gitmediler? Gitmeye gerek mi görmediler? Gerek gördüler de paradigmatik değişiklik denilen şeyin nasıl yapılacağını mı bilemediler? Öyle ya, işin bir de bu kısmı var. Olandan memnuniyetsizliğinizin anlamlı ancak yeterli olmadığı malum. Bunu istemediğini bilmek başka bir şey, neyi niye istediğini bilmek ise bambaşka bir şey!

Sayın Cumhurbaşkanı’nın tespitleri üzerinden tekrar MEB’e geri dönelim. MEB şu an neyi yürütüyor ki biz de ‘çok şükür kayıp nesiller oluşmuyor, çocuklar değerlerine bigâne kalmıyorlar, asıllarını inkâr etmiyorlar’ diyebilelim. Bunun için Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin başlangıcından bu yana açıklanan birinci ve ikinci 100 Günlük Eylem Planı’na mı bakalım? 2023 Eğitim Vizyonu Belgesi’ne mi bakalım? Yoksa yeni açıklanan 11.Kalkınma Planı’nın eğitim bölümüne mi bakalım? Acaba hangisinde Cumhuriyet’in başından bu yana gelen sisteme, sistematiğe dönük bir rezerv var? Acaba hangisinde Cumhuriyet’in başından bu yana Cumhurbaşkanı’nın işaret ettiği üzere kendi varlığına kasteden, kendi varlığının, iddialarının, inançlarının aleyhine işleyen bu düzeneğin yapısal bir değişiklik geçirdiğine ilişkin bir iz, bir ima var? Ne söylediğimizi, söylediğimizin şeyin ucunun nereye vardığını kestirebiliyor muyuz? Söylediğimiz sözler ile yukarıda belirttiğim uygulama metinleri arasında bir bağ, bağlantı var mı? Varsa o bağ ve bağlantı söz konusu metinlerin neresine gizlenmiş? Gören, duyan, bilen var mı?

Şunu yeniden ve yeniden açık yüreklilikle yazmak ve kayıtlara geçirmek mecburiyetindeyim: Eğitim bahsinde kolektif bir kandırmaca hüküm sürüyor. Atalarımızdan bize miras kalan ve sözüm ona memnun olmadığımız bu sistemin başına halel gelmesin diye var gücümüzle çalışıyoruz. Sistemi ayakta tutacak, ifsat edici bir düzenek olarak yarınlara taşıyacak ne gerekiyorsa onları yapmaktan imtina etmiyoruz. Cumhurbaşkanı’nın yukarıdaki değerlendirmesinden sonra MEB 100 yıldır yapageldiklerini yapmaya devam edebilir mi? Yapmaya devam edegeliyorsa bunda bir gariplik yok mu? Bu yenilir yutulur olmayan laflar söyleniyor, bu yenilir yutulur olmayan sorular soruluyor da herkes de hiç bir şey yokmuş gibi davranıyorsa o zaman meselemiz eğitimden ziyade niteliği ve varlığı meçhul o herkestir.

 
ABONE OL
Deniz feneri detay
Deniz feneri detay
Kızılay 160x600
TDV ramazan