Yenileşmek mi yineleşmek mi?
12 Haziran…
12 yıl önce bugün (2011)Türkiye’de
milletvekili genel seçimleri yapıldı.
2007’de 367 dayatmasıyla
cumhurbaşkanı seçtirmeyen vesayet odakları baskı ve yıldırmalara hiç ara vermediler.
12 yılda, 11 seçim yapıldı.
Buna 16 Nisan 2017’de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi referandumu
da dahil.
Bu sistemin uygulanmasına ise 24
Haziran 2018 geçildi.
14-28 Mayıs seçimleriyle yeni sistemin ikinci dönemi başladı.
Tarihî bir seçimdi, bu...
Eski hal, muhal…
Gerçi, “Suriye Demokratik Güçleri”
adı altında siyaset üretmeye kalkanlar, Türkiye’de de “Demokrasi Bileşenleri”ne
bel bağlamışlardı…
Her şey istedikleri gibi “güzel”
olacaktı.
Hevesleri kursaklarında kaldı.
“Değişim/yenileşme” son umutları…
Mümkün mü?
Zor değil,
İmkânsız…
Çok karakterlilik en büyük handikap
12 yılın olayları bile her şeyi
açıklamaya yeterlidir.
Belki 12 asırda yaşanabilecekler,
12 yılda yaşandı.
12 Haziran 2011 Genel Seçimler sonrası:
TBMM’de yemin boykotu…
28 Aralık 2011 Uludere’de FETÖ’nün
34 vatandaşı katletmesi…
Yaklaşık 40 gün sonra;
7 Şubat 2012…
MİT Müsteşarı Hakan FİDAN’ı
ifadeye çağırma bahanesiyle tutuklayıp Başbakan ERDOĞAN’ı da şüpheli
durumuna düşürmek ve akabinde onu da tutuklama girişimi…
1 Aralık 2012 ile 14 Nisan 2013
tarihleri arasında İstanbul'da sahnelenen 'Mi
Minör' adlı tiyatro oyunuyla Gezi’nin
birebir provasının yapılması,
22 Şubat 2013’te Başbakan, Gebze
Otoyol İhalesini iptal edilmesi sonrası…
11 Mayıs Hatay/ 2013; Reyhanlı’da bombalı saldırı…
Ve
27 Mayıs 2013 Gezi Darbe Kalkışması…(27 Mayıs 1960’tan 53 yıl sonra…)
3 gün sonra,
1 Haziran, Kadıköy’de
mitingi iptal edilip
kalabalığın Gezi’ye yönlendirilmesiyle olayların zıvanadan çıkartılması…
Ekim ayında FETÖ’nün ABD’de yaptığı
toplantılarla açıktan saldırı kararı alması…
14 Kasım 2013’te dershanelerin
kapatılması çalışmalarını bahane ederek saldırıya geçmesi,
17-25 Aralık…
Ocak 2014 MİT tırlarına saldırı…
Haziran’da DEAŞ’ın Musul
Başkonsolosluğu çalışanlarını rehin alması…
6-8 Ekim olayları…
Aralık 2015 hendek- çukur terörü…
15 Temmuz 2016 Darbe Girişimi…
Suriye, Irak, Libya operasyonları mecburiyeti…
Şer ittifaklarının ekonomik ve
politik saldırıları…
Emperyalist dergi gazete ve sosyal
medyanın hezeyanları…
Türkiye, büyük badireler atlattı.
Bundan sonrası elbette sütliman olmayacak.
Çünkü şeytan “görevde”dir.
Kendini güzel göstermek için sevgi
pıtırcıkları dağıtmak, helalleşmek ister.
Darbelere karşı görüntü verir, en
adil olduğunu söyleyebilir.
Ama
27 Mayıs 1960’ta…
Millî Birlik Komitesinin: " İktidar Partisi
idarecileri tarafından Anayasa'nın çiğnenmesi, Türk Milletinin bütün fert
ve insanlık hak ve hürriyetlerinin ve masuniyetlerinin ortadan kaldırılması,
muhalefet murakabesi işlemez hale getirilerek tek parti diktatoryası kurulması suretiyle Türkiye Büyük Millet
Meclisi fiilen bir parti grubu durumuna düşürülmüş ve meşruluğunu kaybetmiştir.
Ordu Dahilî Hizmet
Kanununun 34 üncü maddesi ile " Türk Yurdunu Ve Teşkilatı Esasiye Kanunu
ile tayin edilmiş olan Türkiye
Cumhuriyetini kollamak ve korumak" vazifesi kendisine verilmiş olan Türk Ordusu, vatandaşı birbirine düşürmek
suretiyle Türk Vatanını ve millî varlığı tehlikeye koymuş olan eski iktidara
karşı bu mukaddes kanuni vazifesini yerine getirmek ve Hukuk Devletini yeniden
kurmak için Türk Milleti adına harekete geçerek, Milleti temsil vasfını kaybetmiş olan Meclisi dağıtıp iktidarı, geçici olarak, Millî Birlik Komitesine emanet
etmiştir." bildirisini bugün de dilendirebilmesi, 15 Temmuz’a
“tiyatro” diyerek ihaneti perdelemesi kimliğini açık etmektedir.
Gaflet, ihanettir.
Ve
Yineleşenler yenileşemezler…