Yeniden yapılanma
Geçen yazımızda seçimin genel değerlendirmesini yapmıştık. Şimdi ise öncelikle AK Parti üzerinden ve yeniden yapılandırma bağlamında kimi sorunlara ve neler yapılabileceğine dair analizlerde bulunalım.
AK Parti 2002 yılından bu yana altıncı genel seçimden başarılı olarak çıktı. Daha önceki seçimlere oranla biraz oy kaybına uğradı. Ama 1980'li ve 1990'lı yılar düşünüldüğünde, hala yüzde 40'ların üzerinde durması ve en yakın rakibinden iki kat önde olması üzerinde durulması gereken bir durumdur. Üstelik 16 yıllık icraatları sebebiyle iktidarın belirli bir yıpranmışlık içinde olduğunu da hesaba katarsak, yüzde 40'ın üzerinde oy oranı oldukça yüksektir.
Bu başarının bazı sebeplerine değinmek lazımdır. Birincisi, hiç şüphesiz lider faktörüdür ki, sayın Tayyip Erdoğan'ın buradaki rolü kilit önemdedir. Erdoğan, karizmatik bir şahsiyet ve lider olup, karizmatik şahsiyetin özelliği kendisinde olağanüstü vasıfların olduğuna inanılmasıdır. Erdoğan, ayrıca, devlet işleri konusunda daha ciddi bir görüntü vermektedir. Üçüncü ve önemli bir nokta da, Erdoğan'ın yıllardan beri kitlelerin duygularını ve psikolojilerini dikkate alarak davranışlarıdır. Dördüncü bir nokta da, Erdoğan'ın "topluma hakim olmak" şeklinde kavramsallaştıracağımız Türk devlet ve siyaset geleneği içerisinde yer alan toplumu yönlendirme işini de yapabilmesidir.
Türkiye'nin yönetim ve liderlik kodlarında kültürel olarak hala işleyen unsurları Farabi'nin açıkladığını düşünüyorum. Buna göre, bedende hakim uzuv olan kalp, toplumda da lider hayati derecede öne çıkar.
AK Parti'nin bu başarısında bir nokta daha önemlidir. Türkiye'nin çevresindeki ülkelerde varolan istikrarsızlık ve bunun olumsuz yansımalarından duyulan endişedir. Dolayısıyla bunun Türkiye'deki seçimlerde en rasyonel göstergesi, hala etrafında bir kitleyi barındıran AK Parti olmuştur.
seçimleri AK Parti kazanmıştır ve bundan sonra yapılacak tartışmalarla yeniden yapılandırma ve revizelerde politikaya düşünsel katkılarda bulunmak, bu ülkenin tüm vatandaşlarının görevi olmalıdır. Ama özellikle bu işle ilgilenen ve yazıp çizenlerin hem sorumluluk hem de görevi.
Bu minvalde sayın Erdoğan'ın seçim öncesi benim önemli gördüğüm üç vaadini burada hatırlamak gerekiyor. Bunlar daha çok özgürlük, daha çok demokrasi ve bağımsız yargı. Bunların her birini haklarını vererek köşemde tartışmak istiyorum.
Önce şöyle bir noktadan başlamanın hayati derecede önemli olduğunu düşünüyorum. Daha önce, toplumda bir kutuplaşmanın varlığından bahsetmiş ve bunun dini düşünce alanındaki handikaplarını analiz etmiştik. Öncelikle bu kutuplaşmanın giderilmesi gerekmektedir. Bu kutuplaşmanın nasıl çıktığı ve kimlerin çıkardığı konusunda suçlu aramak yerine, bunu gidermenin yolları üzerinde kafa yormalıyız.
Ak Parti 2002 yılında ilk defa iktidara geldiğinde, onun beğenilen ve taktir edilen düşünce ve pratiği, toplumda yaşayan farklılıkların "rıza"sını aramasıydı. Politika bir anlamda "rıza" üretme işidir. Ak Parti'nin öyle veya böyle toplumda yeşermiş olan kutuplaşmayı gidermek üzere harekete geçmesi öncelik arz etmektedir. Türkiye'de yaşayan Türk, Kürt, Alevi, Sünni, solcu, sağcı vb. tüm farklı din, mezhep, dil, düşünce, ideolojiden insanların ortak "rıza" ve "konsensus"da bir araya getirilmeleri ile Türkiye daha çok kazanacaktır. Ortak nokta, hepimizin bu ülkede yaşayan insanlar olmasıdır. Doğrusu, ülkenin ekonomisinden, kültürüne kadar her türlü sorunun bu rıza" faktörüyle ilintili olduğunu düşünüyorum.