Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.20
Gram Altın
2987.24
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
03 Şubat 2020

Yeniden Türkün ateşle imtihanı

İdlib kırsalında kendi vatanından uzak komşu ülkedeki kardeşlerinin barış ve huzur ortamında yaşamasına katkı sağlamak adına orada olan gencecik askerilerimizin 4 şehit 9 yaralı verdiğini duyunca şu cümle döküldü dudaklarımdan; “Türkün Ateşle İmtihanı!”

Halide Edip Adıvar’ın Kurtuluş Savaşı yıllarını anlattığı ve tarihe ışık tutan bir eserin adıdır; Türkün Ateşle İmtihanı”

Halide Edip esasında koca kitabı belki de şu mısralarla özetlemiş; “Anlatacaklarım basit şeylerdir. Türk’ün ateşle imtihanı esnasında, o mücadelede yer almış olan Türklerin ve düşmanlarının gençliği, gelecekte bunu okudukları zaman, birbirlerinin kanına girdiren düşmanlık perdesini yırtacak, göz göze gelecek, o eski kin ve nefret harabesinin üstünde bir insanlık ve barış dünyası kuracaklardır.”

Bugün hemen yanı başımızda olan olaylarda tarihin bu tekerrüründen ibaret değil mi?

Irakta, Yemende, Suriye de, Libya da ve daha birçok İslam ülkesinde olan da aslında aynısı değil mi?

Yıllar sonra bu ülkenin gençleri bir araya geldiklerinde yaşanan olayların gülünçlüğüyle bir birlik kuracaklar elbette.

Ama olan bugün bu ateş çemberinin içinde yananlara olacak.

Oyun bahçelerinde salıncakta sallanması gerekirken babasının kollarında mezara giden Mehmetlere Ayşelere yazık olacak.

Abdülhamit Han İttihat ve Terakki Ordusu İstanbul’a vardığında; ”Ben ülkesinde kardeşkanı akıtan devlet başkanı olmam” diyerek tahtı terk etmedi mi?

Bugün İslam Ülkelerinde akan kana baktığımızda siyasi iktidar hırsı ile gözü kör, batı uşaklığına soyunmuş tarafların başrolde olduğunu görüyoruz.

İçimize atılmış kin ve nefret tohumları yıllar sonra bölgenin çocuklarınca nefretle anılacak.

Türkiye büyük bir emek ve para harcayarak komşu ülkemizde var olan yangını söndürmeye, halkın batılı emperyalistlerce sömürgeleştirilmesine mani olmaya çabalamaktadır.

Bunun karşılığında sırf bir iktidar hırsı uğruna bugün İdlib kırsalında barış ve huzur ortamı için bulunan askerlerimizin şehit edilmesini hazmedemedim.

Ve aklıma hemen Araf Suresi 155. ayeti kerime takılıverdi; “… İçimizdeki beyinsizlerin işledikleri yüzünden bizi helâk edecek misin?...”

Türkiye elbette duygusallıktan uzak bu hain saldırıya gereken karşılığı anında verdi ve verecektir.

Cumhurbaşkanımız Sayın Erdoğan; “Rejimi bu yönde cesaretlendirenlerin tek amaçlarının da Suriye'deki bu durumu daha uzun sürmesini sağlamak olduğu açıktır. Biz Suriye'nin istikrarını istiyoruz bunun için de askeri güç kullanmak dâhil ne gerekiyorsa yapmaktan çekinmeyeceğiz.” Diyerek Türkiye’nin kararlılığını ortaya koydu.

Doğrusunu söylemek gerekirse Türkiye’nin başkaca yapabileceği bir şeyde yoktur.

Ya askeri çözüm dâhil müdahale ederek bölgede ki varlığını sağlamlaştıracak ya da olaylara sessiz kalarak bir gün sıranın kendisine gelmesini bekleyecek.

Türkiye yüzyıl sonra bölgesinde yeniden sınırların belirlenmesiyle karşı karşıya geldi. Kurutuluş savaşında verdiği sınavı nasıl başardıysa bugünde bu sınavın üstesinden gelmeyi başaracak güç ve kudrete sahiptir.

Göreceksiniz Türkiye Fırat Kalkanı, Zeytin Dalı ve Barış Pınarı Harekâtlarında olduğu gibi İdlib Bölgesinde yapacağı İstikrar Harekâtında da başarılı olacak ve emperyalizme karşı aldığı zaferlerinden birini daha elde edecektir.

Yurtta Sulh Cihanda sulh parolasıyla sınırları içerisine hapsedilen Türkler artık uyandı. Bölgesinde akan kanı durdurmaya niyetli.

Kara sınırlarına vekâlet savaşları ile denizden enerji ittifakları ile çevrelenmek istenen Türkiye yaptığı hamlelerle satranç masasında avantajlı konuma geldi.

Elbette hiçbir şey bedelsiz olmayacaktır. Bu topraklar nasıl kanla alındıysa aynı şekilde kanla ıslanmadıkça savunulamayacaktır.

Kudüs’ü, İstanbul’u atalarının elinden aldığınız milletler uyamadıklarını bir kez daha gösterdiler. Türkün ateşle imtihanı yeniden tarih sahnesinde

.

Ancak bu kez bir noktayı gözden kaçırıyorlar. Uyuyan dev uyandı. Artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacak. Gidin emperyalizme söyleyin; “Muhammedi’n Ordusu geri döndü!”