Yeniden Refah Partisi'nin Şartları!
Aile Bakanı Derya Yanık’ın “çarpıcı” değerlendirmelerine bazı yazılarımızda yer vermiştik.
“Kara Avrupa’sından
bile 4-5 kat hızlı yaşlanıyoruz!” diyordu Bakan Yanık…
“İş işten geçti!”
kıvamında bir konuşma:
“Bu konuda geri döndürülemez ölçeği geçtik. Sayın
Cumhurbaşkanımızın 'en az üç çocuk' tavsiyesinin arkasında çok esaslı bir
araştırma var. Biz şu an özellikle kara Avrupası'nın 100-120 yılda yaşadığı
yaşlanma hızını 20-25 yılda tamamlayacağız. Yaklaşık 4-5 kat hızlı
yaşlanıyoruz.”
(Kaynak: Anadolu Ajansı)
Eyvahlar olsun, 28 Şubat bu konuda başarılı oldu
demek!..
Evet, nüfus plânlaması adı altında, ne projeleri
uygulamaya koymuşlardı.
Nüfus artışımızı frenlemek ve bizi “Kıta Avrupası’ndan bile 4-5 kat hızlı
yaşlanır hale düşürmek”…
“Bu
konuda geri dönülemez noktaya getirmek!” için neler neler
yapmışlardı!
*
Şimdi…
Bugün…
Sayın Aile Bakanı’nın dile getirdikleri…
Evet,
“28 Şubatçılar en önemli amaçlarından
birine ulaştı!” anlamına gelir.
Kara Avrupası’ndan bile, hem de 4-5 kat hızla
yaşlanıyormuşuz!..
Daha ne olsun?
*
Peki efendim, bu durumda ne yapmak gerek?
Sayın Bakan’ın ifade ettiği gibi “geri döndürülemez ölçeği geçmiş isek”
ne yapmalıyız?
Sayın Bakan,
“Dolayısıyla
önümüzdeki süreçte huzurevlerine, yaşlı bakım ve rehabilitasyon merkezlerine
daha çok ihtiyacımız olacak!” diyor.
Çare bu mu yani, huzurevi sayısını hızla arttırmak
mı?
*
Hızla yaşlanıyoruz ve bu iş artık geri dönülemez noktaya geldiği için huzurevi sayısını
iyice arttırmamız gerekiyor, öyle mi?
Hani, bizler “Avrupa
batıyor, Avrupa bitiyor, zira nüfusu yaşlı! Oralarda kimse evlenmek, çocuk
yapmak istemiyor! Bu gidişle 50 yıla kalmaz dağılırlar!” diyorduk ya!..
“28
Şubatçılar bizim de o noktaya gelmemiz için uğraştı!”
diyorduk ya…
Sayın Bakan’ın ifadeleri, bizim, (bu gidişle)
onlardan da kötü duruma düşeceğimizi gösteriyor.
“Bu
konuda geri dönülemez ölçeği geçtik!” cümlesi de, maalesef
acı tabloya işaret ediyor.
Peki ne yapacağız, teslim mi olacağız?
Öğrenilmiş çaresizlik sendromunun pençesinde mi
yaşayacağız?
Yuvalarımızın yıkılmasına, neslimizin kurumasına göz
mü yumacağız?
Ailemizi tahrip eden “küreselleşme” etiketli oyunlara gelmeye devam mı edeceğiz?
Batıdan ithal “yuva
yıkıcı” düzenlemelere mahkûm mu olacağız?
*
Sayın Cumhurbaşkanı “en az 3 çocuk” derken elbette boşuna demiyordu.
Bunu Sayın Aile Bakanı da vurguluyor.
Peki…
Vurgulamanın ötesinde neler yapıyoruz?
Aile meselesi “Beka
Meselesi” olduğuna göre..
Genç ve dinamik nüfusa hayati derecede ihtiyaç
duyduğumuza göre…
Boşanma sayıları hızla arttığına, evlenme yaşları
hızla ilerlediğine göre…
“İşin
yok da çocuk mu yapacaksın şekerim!” diyenlerin oranı hızla
arttığına göre…
Ne yapacağız, tükenişe seyirci mi kalacağız!..
*
Şu ana kadar yazdıklarımızın, başlıktaki “Yeniden Refah Partisi’nin şartları!”
ifadesiyle ne alâkası var?, diye soracak değilsiniz herhalde.
Yeniden Refah Partisi’nin Genel Başkanı Sayın Fatih Erbakan ve kurmayları”Cumhur
İttifakı’nda yer alma” şartlarını
açıkladı malum:
“Süresiz
nafaka uygulamasına hiçbir mağduriyete yol açılmaksızın son verilmeli.
İstanbul Sözleşmesi’nin iptal edilmesi güzel ama yeterli değil, 6284 Sayılı Kanun 'aile ve toplum yararına' tekrar düzenlenmeli.
LGBT
kapatılmalı.
Önce
Ahlâk ve Maneviyat temelli eğitim inşa edilmeli!”
Bunlara, bizim “kentsel
dönüşümle birlikte kırsal dönüşüm” olarak da nitelendirdiğimiz “tarım alanlarımıza, köylerimize sahip
çıkma” şartını da mutlaka eklemek lâzım zira, Sayın Aile Bakanı’nın
ifadesiyle “yaşlanmada geri dönülemez
ölçeği geçmemizde” bu alanda yapılan hataların da büyük hissesi var!..
*
Ben öteden beri “Sayın
Erbakan, Yeniden Refah Partisi, Cumhur İttifakı’na katılsa iyi olur!”
diyorum ya…
Boşuna demiyorum!
Yeniden Refah Partisi’nin şartlarının yerine gelmesi
için yıllardır nasıl uğraştığımızı, “hedef
haline” getirilmiş olmamıza rağmen nasıl ısrar ettiğimizi bilen bilir!..
Memleketimiz, Kıta Avrupası’ndan bile hızlı yaşlanıyorsa..
“Kıta
Avrupası'nın 100-120 yılda yaşadığı yaşlanma hızını”
20-25 yılda tamamlayacaksak…
Bütün bunları söyleyen Sayın Aile Bakanı, “Bu konuda geri dönülmez ölçeği geçtik!”
diyorsa!..
“Çare”
olarak da huzurevi sayısının artmasını öne sürüyorsa…
Ve “Gerekirse
1000 yıl sürer!” denilen 28 Şubat’ın “nüfusumuzu
yaşlandırma” hedefine bu kadar yaklaştığını görüyorsak…
Sayın Bakan’ın ifadeleri de aslında buna işaret
ediyorsa…
Daha neyi bekleyelim ki…
Ve niye bekleyelim ki?
*
Evet, İttifak’ın genişlemesi faydalı, bu gidişâtı
durdurmaya yarayacaksa eğer!..