Dolar (USD)
34.45
Euro (EUR)
36.04
Gram Altın
3008.46
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
26 Mart 2023

​Yeniden Refah Partisi'nin Cumhur İttifakı'na katılmasına niçin destek verdim?

Öncelikle, “Hayırlı Olsun” diyelim.

*

Yeniden Refah Partisi’nin Cumhur İttifakı’na katılmasının faydalı olacağını üç yıldır söylüyor ve yazıyordum malûmunuz.

Üç yıl önce Cumhur İttifakı tarafında “Nasılsa seçimi kazanacağız, Yeniden Refah Partisi gibi yeni kurulmuş bir partiyle birlikte hareket etmeye ne gerek var?” havası hâkimdi.

HDP ve ortakları da, Yeniden Refah’ın Cumhur İttifakı’nda olması işlerine gelmediği için hedef alıyorlardı bizi.

Yeniden Refah Partisi’nin çeşitli kademelerinden de, “İktidarın bunca yıl boyunca yaptıklarına ortak mı olalım yani!” yollu tepkiler yükseliyordu.

*

Böyle bir ortamda, “merkez” denilen medyanın “doğruya doğru yanlışa yanlış demeye çalıştığınız için” size kısıtlama uyguladığı bir vasatta, derdinizi nasıl anlatacaksınız?

Milyonların “sosyal medya” denilen bataklıkta çırpınıp durduğu ve paylaşım bombardımanı altında düşünemez hale geldiği bir ortamda, “ürkütmemeye, incitmemeye çalışarak” vereceğiniz mesajları kaç kişi alabilecek?

Ve ne kadarını alabilecek?

*

Siz, etraftaki ateş çemberini görüyorsunuz…

Türkiye’nin nasıl bir felâkete sürüklenmek istendiğini çok iyi biliyorsunuz…

Arz-ı Mev’ud Projesi’nin “etnik farklılıkları” istismar ederek nasıl ilerlediğini, halkı Müslüman devletlerin teker teker nasıl düşürüldüğünü üzüntüyle izliyor ve bir şey yapamıyorsunuz.

Anlatamıyorsunuz!..

*

Memlekette güzel işler de yapıldığında elinizden geldiğince destek veriyorsunuz elbette.

Olmuyor mu güzel işler?

Kahreden bağımlılığa dair nice haber yapmış, yazı kaleme almış bir vatan evlâdı olarak, “Milli Savunma” alanındaki dev hamlelerden dolayı elbette büyük mutluluk duyuyorsunuz…

Bunlara destek vermeyi görev biliyorsunuz mesela…

Ayasofya’nın ibadete kapalı olması içinizde büyük yara.

Bir vakitler “Mümkün mü cami olarak ibadete açmak, dünyayı başımıza yıkarlar” derdi hemen herkes.

İşte oldu, açıldı.

Nasıl olur da “Şükürler olsun” demez siniz?

Nasıl olur da sevinmez siniz?

Liste uzun, birçok “güzel iş” var yapılan.

*

Ne var ki, “Güzel işler yapılsa da biz muhalefette olduğumuz için iftira atar, çirkin olduklarını söyleriz!” kafası epeyce güçlü…

Yerli ve Milli Savunma Sanayii alanındaki düşman çatlatan atılımları bile hedef alanlar var…

Ve birleşmiş,daha doğrusu birleştirilmiş durumda.

*

Öte yandan, çok sıkıntılı alanlar da çekiyor dikkatinizi…

Kültür erozyonu hızlanıyor…

“Sanatçı” (!) diye olur olmaz tipler karşımıza çıkartılıyor…

Kimisine “yerli ve milli etiketi” yapıştırılıyor, hayatları kayık şahısların.

Öte yandan, “şer odaklarının değirmenlerine doğrudan su taşıyan” tipler var, onlar da yükseldikçe yükseliyor…

Hatta ve hatta “en yerli ve en milli” denilen yapımlarda bile en havalı, en paralı roller onlara veriliyor…

Televizyondaki birçok program, milli kültüre saldırı için üretilmiş adeta!..

Anadolu’yu yıkmak, perişan etmek için üretilmiş!..

Ve bakıyorsunuz, birkaç “tepki açıklaması” yapmanın, birkaç “tespitte” bulunmanın dışında yapılan bir şey yok.

RTÜK’ün görevi ama, yok, oraları “özel mesajlarla” ikaz etseniz de sadra şifa bir şey çıkmıyor!

Eğitim…

Malûm..

İçler acısı, yürek yarası!.,.

Ve biz “Gençler de hakikati göremiyor azizim!” diyerek “kabahati” başka taraflara atıyoruz!..

Bu işte zerre sorumlulukları, kabahatleri olmayanların üzerlerine yüklüyoruz!..

Aile meselesi malûm…

Yıkılması için neler gerekiyorsa, hepsi uygulamada!..

*

Eşcinsellik propagandası iyice artıyor, meşruiyet kazanıyor adeta!

Erkek erkeğe, kadın kadına “evlilikler” (!!) kanunileşmesin diye hayata geçirilemeyecek “Anayasa Maddesi” bile hazırlanıyor, kapının dibine dayanmış tehdit, o kadar yani!..

Her yerde bu tip bireyler, özellikle televizyonlarda…

Anadolu Ailesi’ne topyekûn saldırı var, bunu görüyoruz…

Nice “hassas” sivil toplum örgütü ikaz ediyor; “Şiddeti cinsiyete ayırmayın, bu tuzaklara gelmeyin… Hem kadını, hem erkeği, hem çocuğu koruyan güzel düzenlemeler yapalım, eğitimimizi güzelliklerle dolduralım!” diyor…

Yok!..

Biz “Yerli ve milli kanunlar yapmaktan aciz miyiz?!” diye soruluyor…

Cevap yok!

“Her kesimden” Anadolu Ailesi karşıtı oluşumlar çok daha etkili, çok daha baskın…

Ve kültürel iktidardan çok uzaktaki siyasi iktidarı da “yönlendirme” gücüne sahip!...

*

Öte yandan, “ilahiyatçı” kisvesiyle (sinsice) Kuran ve Sünnet karşıtlığı yapanların etkinliklerinin gittikçe arttığını görüyoruz…

Zemini kaydırıyorlar alenen!..

Bir de “yerli ürün (etiketli) filmler” ekleniyor buna…

Kaba, hoyrat, sevgiden anlamaz, kafayı yemiş, fırsatçı, menfaatçi, zevkçi Müslüman” tiplemeleri...

Bir vakitler İnek Şaban oyunu oynanmıştı. O günden bugüne çocuklarına Şaban ismini koyanların sayısı çok azaldı. O güzelim Şaban ismi –hâşâ- aptalca işleri, aptal tipleri anlatmak için kullanılır oldu! Yalan mı, ‘Oğlum şaban mısın nesin!” dendiğinde ne geliyor aklınıza?

Bunun devamını da getirdiler malûm, evlâtlarımıza verilmesi makbul olan nice ismi “özellikle” karaladılar, en manyak tiplemelere vermek suretiyle!

*

Eğitim, Kültür, Aile…

Beka meselesi!..

Ekonominiz sarsılabilir, bugün fakir olabilirsiniz yarınsa zengin..

Bunlar halledilebilir…

Ama bu üçü;

Eğitim, Kültür ve elbette Aile…

Bunlarda sıkıntı olursa, zemininiz kayar!..

Ülkenizi işgale yeltenen düşmana “hoş geldiniz efendim” diyen tipler yetiştirirsiniz, Allah muhafaza!..

*

Biz bir yandan bu konularda uyarılarda bulunuyoruz, diğer yandan da “etrafımız ateş çemberi” diyerek “Aman Ha!” mesajları veriyoruz ya..

Birileri de…

“Her şeyi şer odaklarına yüklüyorsunuz, her şeyi dıjjjj güçlere yüklüyorsunuz!” mesajlarını üreten dışarıdaki merkezlerin ağzıyla çıkıyor karşımıza…

Hayır elbette dış güçlere yüklemiyoruz her şeyi!”

Yüklemiyoruz da…

Nasıl anlatacaksınız bunlara?

Bir yanda goygoycular var, maddi menfaatleri için her şeyi alkışlayan, duruma göre şerbet döken!..

Diğer yanda düşmanlar var, memleket için yapılan güzel işlere karşı çıkan…

Ve büyük kitleler de, medya bombardımanından, ekonomik sıkıntılardan dolayı şaşkın şaşkın dolaşıyor…

Ve elbette…

“Yerli ve milli olmayan eğitim modeli”nin karanlık koridorlarında kaybolanlar…

Çok büyük sıkıntı bunlar, çok.

*

Güzel işler var, amma yukarıda bir kısmından bahsettiklerimiz de var.

Ve elbette “Helal rızık” anlayışından gittikçe uzaklaşma da var!..

*

Sayın Cumhurbaşkanı, bazen bizim birçok yazımızda işlediğimiz “Kültürel İktidar” sıkıntısına vurgu yapıyor…

Bazen “Ömerlere” duyduğu özlemi dile getiriyor…

Hasbiliğin” önemine dikkat çekiyor..

“Yalnızlıktan” şikâyet ediyor…

Amma velâkin…

Bir şeyler de bir türlü olmuyor işte!..

Yine, “Allah Allah, bunun oralarda işi ne?” dedirten simaları görüyorsunuz…

Eğitim, kültür ve elbette “Aile” alanlarındaki sıkıntıların gittikçe arttığını görüyorsunuz…

Ve yine…

“Her işe Cumhurbaşkanı mı koşacak?” şikâyetlerini işitiyorsunuz…

*

İşte bu noktada, Cumhur İttifakı’nın olumlu işlerine destek verecek, olumsuz işlerine de karşı çıkabilecek…

“Hayra Motor Şerre Fren” olabilecek bir siyasi oluşum arayışına girişiyorsunuz…

Sağınıza, solunuza bakıyorsunuz…

Ve “Görebildiğimiz kadarıyla, en uygunu Yeniden Refah Partisi ve Sayın Fatih Erbakan” diyorsunuz…

Güzel işlere destek veren, yanlış işlere ise, kırmadan dökmeden, “maksat bağcıyı dövmek” dedirtmeden engel olmaya çalışan bir siyasi hareket…

Bir sigorta mı desem, ne desem yanlış olmaz acaba?

*

Peki…

Yeniden Refah Partisi, böyle bir yerde olacaksa…

Acaba?

İttifakın dışında mı, yoksa içinde mi daha etkili olurdu?

Düşünceler muhtelif…

Ben “ittifakın içinde” olmasının daha faydalı olacağını, umutları yarınlara taşımak noktasında çok daha verimli bir karar olacağını düşündüm.

Ben dışarıdayım tabii, bir vatandaş olarak görüşümü arz ediyorum.

Yeniden Refah Partisi’ne emek vermiş olup da, benim gibi düşünenler olduğu gibi, farklı görüşler dile getirenler de var.

Elbette her iki tarafın görüşlerine de saygı duyuyorum.

Sonuçta, kararı verecek olan Parti Yönetimi’dir.

Genel Başkan Sayın Fatih Erbakan Cumhur İttifakı’na katılmama kararına açıkladığında da, katılma kararını açıkladığında da, aynı şeyi söyledik:

“Bizim şer gördüğümüzde hayr, hayr gördüğümüzde şer olabilir.

Biz bilmeyiz, Rabbimiz bilir.”