Yeniden eğitime başlamak
Koronavirüsü salgını eğitimi etkiledi. MEB’de okulları 1 Martta yeniden açmayı planlıyor. Üniversiteler ise YÖK’ten gelecek haberi bekliyor. YÖK ise Sağlık BakanlığıIndan konu ile ilgili görüş istemiş durumda.
Öncelikle şu hatırlayalım: Koronavirüsü önlemleri kapsamında Milli Eğitim Bakanlığı (MEB) ve Yükseköğretim Kurulu Başkanlığı (YÖK), okulların/üniversitelerin, 16 Mart'tan itibaren tatil edildiğini duyurmuştu. Yine o tarihten sonra eğitim online/uzaktan eğitime başlanılmış ve öğrenciler üniversiteye/okula gelmemişlerdi.
Yaklaşık 1 yıldan beri öğrenciler yüz yüze eğitimden uzak. Şimdilerde ülkemizde ve birçok ülkede okula/üniversiteye yeniden dönüş (return to universty/ return to the classroom) veya üniversitelerin yeniden açılması (reopen universty/school) tartışılmaktadır.
Konu aktif veya pasif olarak milyonları ilgilendirmektedir. Salgın süresince eğitimde yaşanan tecrübeler öğrenci, eğitmen, eğitim-öğretim programları (müfredat) ve okul boyutu olarak iyi değerlendirilmelidir. Bu sistemle ilgili iyi bir geri bildirim olabilir.
Bu yazıdan önce üst yönetimlerin niçin geribildirim almadığı konusunda serzenişte bulunurken, YÖK’ün uzaktan eğitim konusunda anket çalışması başlattığı duyuruldu. Bu isabetli bir çalışmadır.
Uzaktan eğitim uygulamaları konusunda bir akademisyen olarak geri bildirim niteliğindeki ve yeniden ders başı yapılması konusundaki düşüncelerimi öğrenciler, eğiticiler, müfredat ve okul/üniversite boyutlarında irdeleyeceğim:
Öğrenciler
Ülkemizin genç nüfusu ve üniversitede öğrenci sayısı oldukça yüksektir. YÖK istatistiklerine göre, farklı kademelerde ülkemizde 8 milyona (7.740.502) yaklaşan üniversite öğrencisi mevcuttur. Üniversite altı eğitimde ise 17-18 milyon öğrenci bulunmaktadır. Koronavirüs gençleri daha az etkilediği düşünülse de bu büyüklükte bir öğrenci kitlesini sınıflara döndürmek özen gerektiren bir meseledir. Hele hele üniversitelerin açılması konusunda daha dikkatli olunmalıdır: Seyahat ve barınma önemli sorundur.
Bazı uzmanlar; online derslerin sınıf öğreniminin yerine geç(e)mediğini iddia etmekteler. Bu sorun büyük ölçüde –derslerin kaydedilmiş videolar veya ödevler aracılığıyla öğretilmeye çalışılması nedeniyle– sınıf tartışmasının yapıl(a)mamasından kaynaklanmaktadır. Ayrıca uygulamalı bilimlerde de önemli sorunlar vardır. Mühendislik, meslek liseleri, hemşirelik, hekimlik vs bazı bilim ve sanatta dallarında yüz yüze ve tatbiki dersler yapılması zorunludur. Bu bilimlerde uygulamaları online yapmak imkansıza yakındır.
Online eğitimde en önemli sorun öğrencilerin motivasyonlarının düşük olmasıdır. Ayrıca %10 oranında öğrencinin teknik donanımı yoktur.
Eğitimciler
Bu süreçte eğitimciler fedakârca çalışma göstermiştir. Yeni sisteme adapte olmaya çalışmışlardır. Ancak, her kademedeki eğitimcilerimizden az da olsa bir kısmının dijital okur-yazarlık konusunda adaptasyon ve beceri sıkıntısı yaşadığı gözlenmiştir. Eğitimcilerimiz yaklaşan yeni eğitim yöntemlerine hazırlanmalıdır.
Müfredat
Eğitim kurumları salgını sürecinde online öğretimde yüz yüze eğitimdeki derslerin aynen (içerik olarak bile) işleme eğilimi söz konusudur. Müfredata yeni dersler eklenme veya içerikleri güncellemek önemli bir zorunluluktur. Dijital okuryazarlık, uzakta eğitim kitleri veya setleri geliştirilmelidir.
Okul/Üniversite
Okullar açılırken, etkin bir izleme sistemi kurulmalı, enfeksiyonların yayılmasını kontrol etme için laboratuvar, amfi vd. yerler fiziksel uzaklık planlanmalıdır. Bunların yanında online eğitim sonrası uygulamalı birimlerde telafi programına yer verilmelidir. Yeni dönemde okulun/üniversitenin online alt yapısının yenilenmeye ihtiyaç olduğu ortaya çıkmıştır.
Elbette bu süreçte dikkat edilmesi gereken başka hususlarda vardır. Bu yaşanılanlar gelecekte eğitimin nasıl olacağının ip uçları niteliğindedir.
Son söz: Sancısız doğum olmaz!