Dolar (USD)
34.33
Euro (EUR)
36.31
Gram Altın
2827.59
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
14 Eylül 2024

Yeniden doğmak

1979’un bir kış günüydü. Üniversitenin 2. sınıfındaydım. Ankara Ulus’ta MTTB yurdunda kalıyordum. Yurt, şehrin en merkezi yerinde, Büyük Postane’nin hemen arkasındaydı. Ayrancı semtinde, Türkiye Büyük Millet Meclisi’nin hemen arka kısmında da bir yurt vardı.. Arkadaşlar davet etmiş, Aşağı Ayrancı Yurdu’na onları ziyarete gitmiştim.

Uzak bir yere gittiğimizde mutlaka erken çıkar, akşam karanlığına kalmazdık. Çünkü bütün mahalle ve sokaklar parsellenmiş, kurtarılmış bölge ilan edilmişti. Nereyi hangi örgütün kontrol ettiğini bilirdik. O gün de erken çıkıp Ulus’a dönmek istiyordum ama sohbete dalıncı çıkışım azıcık uzadı. Dönüşe geçtiğimde hava yeni yeni kararmaya başlamıştı.

Ana caddede otobüs durağında beklerken yanımdan birkaç delikanlı geçti. Şüpheli şüpheli bakıyorlardı. Endişelenmiştim. Birkaç dakika sonra iki apartman arasından çıkan 5 – 6 genç etrafımı sardı. Kollarıma gidip beni sorgulamaya başladılar. Maocuydular. İlk soruları “Ülkücü müsün?” oldu. Birisi mırıldandı, “Ülkücü isen buradan sağ dönemezsin!”

***

MTTB yurduna geldiğimi söyleyince tatmin oldular. “Biz onlara onlar da bize karışmıyor” dedi birisi. Arkadaşımdan kalınca bir kitap almış, pardösümün altına yerleştirmiş, cebimdeki sağ elimle tutuyordum. Biri düğmelerimi açmaya başladı. Yardım edeyim derken şöyle bir dağıldılar. “Korkmayın silah yok, kitap” deyince diğeri diklendi: “Biz mi senden korkacağız, sen mi bizden?

O yıllarda üniversitede okumak ölüme meydan okumakla eş değerdi. Bütün okullar, semtler, mahalleler parsellenmişti. Her akşam yapılan silahlı baskınlarda birkaç delikanlı hayata gözlerini yumuyordu. MTTB’li olmak hayatımı kurtarmıştı. Aksi takdirde kafana bir kurşun sıkıp iki apartman arasına atıyorlardı.

Bir başka akşam yurda dönerken yine bir Maocu militan Büyük Portane’nin duvarına slogan yazıyor, diğeri elinde makinalı tabanca ile yolun karşısında onu kolluyordu. Silahın önünden geçip geçmemekte tereddüt ederken bir polis minibüsü gözüktü. Polisler militanları gördüğü halde müdahale etmedi. Ben de ondan cesaret alarak namlunun önünden geçip yurda ulaştım.

***

O yıllarda her an hayatla ölüm arasında gidip geliyorduk. Okumamız kolay olmadı. Gençlik ikiye ayrılmıştı, polis de… Devletin tüm kurumları da… Sistem bozulmuş, devlet çarkı dönmez olmuştu. Generaller ise darbe yapmak için olayların daha da büyümesini ve yapacakları darbe için zemin oluşturmasını bekliyorlardı. 12 Eylül’le ilgili yazacak o kadar çok şey var ki…

O gün adeta yeniden doğmuştum. Bugünkü mevlit kandili bana ölümle yüz yüze gelip hayata yeniden döndüğüm o anları hatırlattı. Gençlerimizin şanslı olduklarını anlamaları için yakın tarihimizde yaşananları bilmelerinden fayda var. Ben daha üniversiteye kayıt yaptırırken birçok baba durumun vahametini kavrayıp evladını alıp geri dönmüştü.

Daha birkaç yıl öncesine kadar Doğu Anadolu’nun dağlarında kontrolü teröristler sağlıyordu. Şimdi o dağlardan değerli madenler, doğalgaz ve petrol fışkırıyor. Avrupa Birliği bile, tarım ve hayvancılık yapacak olanlara karşılıksız (hibe) şeklinde altı yedi bin dolar destek veriyor. Her tarafı çiçek kokan ülkemde arıcılık, hayvancılık ve tarım yapacak olanlar sıraya girmiş durumda. O yüzden gelecekle ilgili karamsar değilim.

Bugün özel bir gün/gece. Peygamber Efendimizin doğum günü. O yüce Peygamberin dünyamızı ve kendisinden sonraki tüm çağları aydınlatmaya başladığı “mevlit” gecesi… Bir daha o tehlikeli günlere dönmemek duasıyla mevlit kandilinizi tebrik ediyorum.