Dolar (USD)
32.55
Euro (EUR)
34.89
Gram Altın
2444.11
BIST 100
0
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

09 Nisan 2015

Yeniçağ çocukları

Yaş kemale erdikçe geçmişi yad etmek bir alışkanlık halini alıyor. Yerli yersiz, söze fırsat bulunan her an, dinleyicilerin etrafımızı sardığı her mecliste; "Hey gidi günler." diye başlayan cümleler kurmak için uygun vakti kollar olduk.

Aynaya bakmaya gerek yok. Su gibi akıp gidiyor zaman. Değişimi yaşadığımızı gözlerimizle gördük, dünyanın yaşadığı çalkantılara belki de en fazla şahit olan talihsizler arasındaki yerimizi aldık. Elimizden oyuncağımızı alıp, teknolojinin o akıl alıcı parıltılı dünyasını bıraktıklarında avuçlarımıza, çok geçti artık bazı şeyler için. Kapitalist bir kıskaçtaydık ve her gün biraz daha boğuluyorduk dişlilerin arasında. Bütün oyuncaklarımız birer antika, sokak oyunlarımız bir masal ve "Birimiz hepimiz içinu2026" diye başlayan sokak savaşlarımız da maziden bir yaprak olarak tozlu kitap aralarındaki ve yıpranmış zihnimizdeki yerlerini almıştı.

Yaşadığımız modern çağ, hepimizi oyuncağı elinden alınmış kalbi kırıklar yaptı. Bu çağ bir bir elimizden aldı bizim olan her şeyi. Bunu öyle bir ustalıkla yaptı ki içimizden uçup gidenlerin acısını bile hissetmeye vaktimiz olmadı. Her şeyimiz suni her şeyimiz sahte oldu. Bir söğüdün dalından yaptığımız düdüğün çıkardığı tatlı nameyi hiçbir süslü mızıkada bulamadık. Kırlarda çevirdiğimiz bir çemberin dönüşündeki ahengi, uzaktan kumandalı oyuncakların evin ortasında, ayakaltında dönüp durmasında bulamadık. Büyük bir sevinç ve heyecanla çevirdiğimiz topacımızın çıkardığı inlemeyi, pilli şarjlı, ışıklı topaçlarda duyamadık. Bile bile ele verdik kendimizi ve oyuncağı elinden alınan masum çocuklar olduk.

Çocuklarımızı avutacak masallarımız da kalmadı artık. Uzun kış gecelerinde, yanan sobanın etrafına dizilmiş masal dinleyen çocuk fotoğraflarına Hayat Bilgisi kitaplarında bile rastlayamıyoruz. Çocuklarımızı avutacak ışıltılı oyuncaklar aldıkça, çocuklarımız biraz daha uzaklaştı bizlerden. Barbi bebekler, savaş arabaları, şarjlı u2013uzaktan kumandalı arabalar girdikçe evlerimize daraldıkça daraldı odalarımız. Daracık odalarda, çocuklarımız çok uzağımızda kaldı, oyuncakların ışıltıları kamaştırdı gözlerimizi.

Tahta kılıçlarımızla savaş hazırlıkları yapsak da yenileceğimiz apaçık ortada. Bir söğüt dalından, rengarenk bilyelerden, küçük bir çakıdan, tahta arabalardan medet umsak da yangın başladı bir kere. Bizi içine alan bu yangın her gün biraz daha hızını arttırıyor.

Sokaklarda "Kahrolsun!" diye bağırdığımız emperyalizmin oyuncakları çoktan çocuklarımızı esir aldı. Pervasızca tükettiğimiz bol yıldızlı oyuncakların bir mermi olduğu gerçeğini unutarak, kabul etmeyerek, yeni sürprizler yaptık çocuklarımıza. Açılan her sürpriz kutusu, bir bomba oldu evimizin saadetini dağıtan.

Sizler şanslısınız mı demeli çocuklarımıza, yoksa bizden uzaklaştıklarını gördükçe biraz daha sıkı sarılmalı mıyız onlara? Bizim çocukluğumuzda bunlar yoktu deyip her gün yeni bir yalancı mutluluk mu getirmeliyiz onlara, yoksa elinden tutup kırlara mı açılmalıyız güneşi selamlamak için?

Her şeye çok çabuk ulaştığını gören ve bunu yaşayan çocuklarımızın karışan zihinlerini açmak için güneşle uyandırmalı onları, masallar okumalı, duayla büyütmeli, bol bol sevmeliyiz. Bahar bütün renkleriyle dayandı kapımıza. Yeşilin bin bir tonunu hissetmek için toprağa biraz daha yaklaşmalı ayaklarımız. Salkım saçak söğüt dallarının altında gölgelenmeli, yenileceğini bilse de tahta bir kılıç yapıp, bir söğüdün dalından at verip altına, salmalıyız cenge çocuklarımızı. O zaman belki gazamız mübarek olabilir.