Yeni Zelanda’dan Sonra…
Müslümanlar Y. Zelanda’da meşum bir saldırıya uğradı. 22 yıl önce Filistin’in El Halil kentinde buna benzer bir saldırıda camii içinde onlarca Müslüman şehit edildi, yine ibadet esnasında. Benzer saldırılar tarih boyunca yaşandı. Biz şehit edilirken bile maalesef hakkımızda anti propaganda yapılıyordu. Haklıyken bile kendini savunamama durumu mevcuttu. Bu, neyin göstergesi, hangi tespitleri, hangi sonuçları çıkarmamız gerekiyor:
- Süreç yönetimi, algı yönlendirme vb. siyasal mühendislik taktikleriyle âlem-i İslam sürekli mevzi kaybı yaşamaktadır. Çünkü biz İslam’ı doğru okuyamadık. Doğru okuyamadığımız için doğru yaşayamadık, dolayısıyla doğru bir şekilde rol model olunamadı ve doğru tebliğ edemedik.
- İslam, varlık dairesinde neşvünema bulduğundan beri mazlum oldu, mazlumun yanında bulundu. Ama aslolan mazlumken, zulme uğramamak. Mazlumken mescitlerimizi, evlatlarımızı koruyabilmek.
- Yeni Zelanda’daki bu vakadan sonra Yeni Zelandalı yetkililerin olayı nasıl karşıladığı, nasıl sahiplendiği, nasıl yönlendirdiği konusu ise ayrıca değerlendirmeye değer. Sahiplenmekten kasıt, kendi ülkelerinde gerçekleşen bir terör olayının ve bu aşırı uçların onları temsil etmediğine dair verdikleri imtihan gayet olumluydu.
- Yeni Zelandalılar ülkelerinin tanıtımından, ülkelerinin turizminden en masum insani reflekse kadar dünya kamuoyuna, özellikle İslam âlemine karşı sempatik bir duruş sergiledi.
- Yeni Zelanda devleti ve istihbaratı şehit edilen Müslümanlardan devlet olarak sorumludur, çünkü onları koruyamayan Yeni Zelanda devletinin bizatihi kendisidir. Lakin İslamafobiye prim vermediler ve süreci akıllıca yönetme kabiliyetini gösterdiler.
- Yeni Zelanda başbakanından, Yeni Zelandalı polis memuruna ve Yeni Zelandalı vatandaşlara kadar iyi niyet sezmemek, kötü niyetli olmaktır. İslam’a ve Müslümanlara gösterdikleri sempatik ve sahici yaklaşımlar takdirin üzerinde.
- Düşünün! İbadethanenizde çocuk-yaşlı öldürülüyor, şehit ediliyorsunuz ve sizi koruyamayan bir devlet ortada iken, siz Müslümanlar olarak o devletin insani yaklaşımına teşekkür ediyorsunuz. Bu müthiş bir süreç yönetimidir. Bu durum olağanüstü bir aklın ürünüdür.
- Biz Müslümanlar kitabımızdaki emre sarılıp, ‘‘akletmeyi’’ yeniden kavramalı ve ona göre davranmalıyız.
- Çıkarmamız gereken bir diğer hayati ders de şu ki: Müslümanlar olarak İslam’ı, İslam’ın tek yüzü olan aydınlık çehresini fark etsek, tanısak ve buna göre yaşamaya gayret etsek, sadece bir tek güzel davranışla bile milyonlarca gayrimüslime dinimizin ne kadar barış, esenlik ve bahtiyarlık dini olduğunu pekâlâ gösterebiliriz.
- Müslümanların asla ama asla şiddete başvurmadığını, başvurmaması gerektiğini, nefsi müdafaa durumunda kalınırsa bile meşruiyet sınırlarımızın olduğunu öğrenmeli ve öğretmeliyiz. Bu durumda, gerçeğimiz olan huzur, dirlik, esenlik ve adaletin yegâne umdemiz olduğunu bütün dünyaya haykırma yolları bulmalıyız. Bu da:
- Müslümanın Müslüman gibi yaşaması gerektiğini, Müslümanın İslam gibi yaşaması gerektiğini öğütler. Aslolan budur.