Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
29 Aralık 2014

Yeni yıl efsaneleri

Hurafe ise, aslı dinden olmayıp dindenmiş gibi gösterilen her yanlış amel ve düşüncedir. Hem efsanelerin, hem de hurafelerin en benzer özelliği yüzyıllardan beri ağızdan ağıza dolaşarak günümüze kadar ulaşmasıdır. Günümüzde şahit olduğumuz hurafelerin ne bilimsel, ne de dinsel kaynağına ulaşmak mümkün değildir.

Çünkü hurafeler, insanların duygularını istismar etmek isteyen kişilerce öne sürülmüş ve zaman içerisinde adetleşerek batıl inanca dönüştürülmüştür. Bidat ve hurafeler farkına varılmadan doğru yoldan uzaklaştırıcılıkları sebebiyle Müslümanlar için büyük tehlike arz etmektedir. Sağlıklı bir dinu00ee yaşayış için bilgi en önemli kaynaktır. Bu kaynakların menbaı ise Kur'an ve sünnettir.

Aksi takdirde ağaca çaput bağlayarak, haftanın bazı günlerini uğursuz sayarak, nazar boncuğu takarak, duvarlara hayvan kellesi asarak, kabristanda mum yakarak, türbelerde adak adayarak vs. gibi hurafelerin içinde kendimizi bulmamız kaçınılmazdır.

***

Mesela Aralık ayını Ocak ayına bağlayan gecede saatler 24:00'ı gösterdiğinde uğur getirdiğine inanılarak yapılan batıl "yılbaşı çılgınlıkları"ndan birkaç örnek verelim...

Bol bol kahkaha atılırsa; neşeli bir yıl geçirilirmiş. Bir ağacın etrafında dans edilirse; mutluluk ve bereket getirirmiş. Boş bir bavul alıp evin içinde gezilirse; yeni yılda bol bol seyahat edileceğe işaretmiş. Dış kapıda nar kırılırsa; şans, bolluk ve artmaya sebep oluyormuş. Yeni yıla dolaplar, cepler ve cüzdanlar boş girilirse; iki yaka bir araya gelmezmiş.12 tane üzüm yenilirse; gelecek yılın 12 ayı mutlu geçermiş. Kırmızı çamaşırlar giyilirse; yeni yılda daha hırslı, atılgan, başarılı ve kazançlı olunurmuş. Kapitalizmin soytarısı olan Noel Baba; bacalardan çocuklara birbirinden güzel oyuncak bırakıyormuş. Mış da mış!.. Hurafelerin listesi uzayıp gidiyor. Ayrıca Noel safsatası uğruna katledilen milyonlarca çam ağacı da cabası.

***

Efsanelerle ilgili akımın detayına inecek olursak, bizi şaşırtacak binbir verinin karşımıza çıktığını görürüz. Efsaneler, daha çok Helenistik ve Ortaçağ anlayışının ürünüdür. Çünkü İslam'dan önce dünya; çeşitli inanç, felsefe, efsane ve evhamlarla doluydu. Hakla batıl, dinle hurafe, efsane ile felsefe adeta birbirine karışmıştı. Batı dünyasında uzun bir süre kilisenin tasarrufunda kalan tarih; papazların efsane arşivine dönüşmüştür.

Oysa bu envalde İslamu00ee bilincin tarihin ilmu00ee bir disiplin olarak algılanmasının gerekliliğine dair bütün verileri kullandığı gözlenmektedir. Dolayısıyla, Müslümanlar olayları mesnet göstererek tespit eden ilk tarihçilerdir. Batılıların efsanevu00ee anlayışına karşın, Müslümanlar tarihu00ee olayların sınırlarını genişleterek hükümde doğruluk ve saflığı vazgeçilmez kılmışlardır. Tarihi, efsane arşivciliğinden kesin çizgilerle ayıran İslamu00ee tarih tasavvuru, Batı merkezli "dünya tarihi" tasavvurundan daha tutarlı ve geçerlidir. Batı, tarihini efsanelerle besleyerek diğer milletlerin tarihine baskı kurarken, Doğu tam tersine tarihu00ee disiplinden ödün vermeyerek olayları birebir yansıtmıştır. Tarih kelimesi, kökünü Arapçaya dayandırırken, Yunancada; "Historia"yle ifade edilmeye çalışılan, kelimenin karşılığı "menkıbe" veya "efsanevu00ee hikaye"yle açılım kazanmıştır. İşte iki kutup, işte iki anlayış... Doğru ve yanlışlar bütün çıplaklığıyla gözlerimizin önünde her şeyi tarif etmektedir.

***

Efsanenin, tarihin en belirgin unsuru olduğu Batı düşüncesinde, gerçekler araştırıldığında, tutarsızlıklar bir bir gün yüzüne çıkmaktadır. Eski Yunan ve Roma döneminde özellikle Septikler, Stoacılar ve Epikürcülerle toplumlara aşılanan dinsizlik dogmalarıyla "hurafe inanç"ın uzantısı olarak efsane tarihine temel oluşturulmuştur.

Dolayısı ile efsane hurufatına dönüştürülen din; bütün kutsallıklarıyla yeryüzünden tecrit edilmiştir. Batının efsanevu00ee din anlayışı da aydınlanma silüetinde zuhur eden, dinsiz bir yapıya dönüşmüştür. Bu gelişmelerin sonucu olarak laikleşen bilim, kendi doğrularını(!) üretmiştir. Bunun doğal sonucu olarak da vahiy anlayışından yoksun efsaneler meydana getirilmiştir. Batı kaynaklı efsane kültürünün özet verileri bunlar olunca gidilecek noktayı tarif etmeye gerek var mı?

***

Sonuç olarak; hem hurafenin hem de efsanenin temelinde gerçekle bağdaşmayan olgular yatmaktadır. Doğru kaynaklardan beslenmeden bu konularla hemhal olmak insanların dağarcığında yanlış yönelimlere sebep olmaktadır. Sağlam bir neslin efsane ve hurafelere değil; kendi dininin amentülerini, örf, adet ve geleneklerini öğrenmeye ihtiyacı vardır. Bu mesele en az anne sütü kadar elzemdir.

SABRİ GÜLTEKİN

[email protected]