Yeni travmalara dikkat!
Suriye'de işler Esed rejimi aleyhine döndükçe Türkiye'de de tahmin ettiğimiz tehlikeli oyunlar için provalar başladı. Batılı ve Doğulu emperyalistlerin bölgesel olarak sahnelenmesi için yırtındığı "Mezhep kavgası",Hatay ve Malatya gibi şehirlerimizde sergilenmek isteniyor.
Hatay'da "Aileviler, Sünnilere karşı silahlanın!" diye afişler asılıyor, ardından Malatya'da barutun fitili ateşleniyor.
Sosyal medya başta olmak üzere televizyonlarda da Malatya Sürgü'de yaşanan davulcu kavgası tek taraflı ve fitneyi örtmek yerine gerilimi tırmandırmak gayesi ile verildi.Medya köylülerin, "Mesele söylediğiniz gibi değil" şeklindeki sözlerini bile kameraya alıp ekranda göstermemişler! Sadece evi taşlanan ailenin fertleri, Vali ve CHP'li vekilleri duyabildik. Köylüleri maalesef işitemedik.
Yıllardır Alevi-Sünni, Türk-Kürt birlikte yaşayan köylüler, olayların medyada yansıtıldığı gibi olmadığını söylese de seslerini duyuramadı.
***
Malatyalı bir dostum Sürgüde olan olayın hiç de medyanın abarttığı gibi olmadığını söyledi.
Meselenin Alevi-Sünni kavgasıyla filan ilgisi yok. Aslında bütün mesele oruç tutmayan bir adamın cinsliği. Geçmiş yıllarda da hep davulcularla kavga etmiş. Bu kez bir Ramazan davulcusunu dövünce davulcunun akrabaları da toplanıp adamın evinin önüne geliyor. İşte bu noktada taşlama, slogan filan atarak topluluğu kışkırtanlar çıkıyor. Ama Allah'tan sağduyu hakim geliyor ve küçük çaplı bu gerilimin ardından herkes evine dağılıyor.
Ortalığı yatıştırmak için Sürgü'ye giden CHP Milletvekillerinden Hüseyin Aygün, sosyal medyadan "Evi kuşatılmış vatandaşın" evinde olduklarını yazmıştı. Provokasyonu önlemek, insanlara sağduyu tavsiye etmek için giderken bile kullanılan özensiz dil üzüyor insanı. Ne demek "Evi kuşatılmış vatandaş"? Olay bitmiş, mesele kapanmış, hala evi kuşatılmış gibi anlatmak kime ne fayda sağlar? Fakat diğer CHP'li vekillerin yatıştırıcı, kardeşliği, beraberliği vurgulayan sözleri çok iyiydi.
İnternette, şimdi Taksim'de buluşup isyan edilmez ise yarın yeni bir Sivas, Maraş, Çorum katliamıyla yüz yüze geleceğimizi söyleyenler bile vardı.
***
Maraş, Çorum ve Sivas bir kez daha dillendirilince o günleri hatırladık. 12 Eylül 80 darbesi için Çorum ve Maraş olayları gerekçe yapılmıştı.
Sivas olayları ve ardından Başbağlar katliamı ile toplumsal yapının kilit taşı bir kez daha oynatılmak istenmişti.
Sivas'ın ardından İstanbul Gazi Mahallesi'nde bir Alevi Kraathanesi'nin taranarak bir Dede'nin katledilmesi ve ardından sokaklara dökülen insanların polisle çatışması da provokasyon zincirinin devam ettiğini gösteriyordu. Gazi'de "En büyük asker bizim asker" diye Mehmetçiği kucaklayan marjinal sol örgütlerin polise karşı halkı kışkırttığını izlemiştik. Maalesef onlarca insan hayatını kaybetti orada ve Sivas'la başlayan olaylar Domino taşı gibi Gazi'de gencecik çocukları devirdi.
***
Mesela Sivas, 20 yıldır Alevilerin yaralarını kanatmayı sürdüren bir travmadır.
Ama toplumun çoğunluğunu oluşturan Sünnilerin de 20 yıldır suçluluk duygusuyla sürekli kendilerini savunma pozisyonunda olmaları da bir travmadır. Dinin kabul etmediği insan yakma gibi vahşi, gayrı insani ve İslam dışı bir eylemle ilişkilendirilmek barış dinine mensup bir Müslüman için travma değil midir?
***
Sivas provokasyonunu yapanlar özellikle travmayı toplumsallaştırmak için yıllardır birlikte yaşayan insanların psikolojisini bozdular.
Hatay ve Malatya gibi yerlerde, sağduyuyu kaybetmemek çok önemli.
Alevi-Sünni gerilimi, Suriye'de halkının silahsız ve barışçı isyanını, mezhepçi zemine çekmeyi başaran Esed'in ve destekçilerinin oyununa düşmektir. Aman dikkat!