Dolar (USD)
32.42
Euro (EUR)
34.29
Gram Altın
2492.64
BIST 100
9693.46
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE


Yeni toplumsal mefkure: Ahlaklı birey ve hukuka dayalı yönetim

İçinizden sizi hayra çağıran, iyiliği emredip kötülüğü meneden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenler ve toplumsal refahın tesisini sağlayanlar olacaktır. Ülkemizde Yeni Türkiye, yeniden yapılanma gibi söylemlerin bulunduğu bu dönemde toplumumuzun iç bağlarını oluşturacak bir mefkure ihtiyacı olduğu ortadadır.

Toplumu oluşturan her türlü grubun bir mefkure etrafında bir araya gelmiş kişilerden oluştuğu malumdur. Bu gruplar, ideolojiler, dinler, dünya görüşleri, spor, sanat vs vs gibi ortak payda oluşturabilenlerin bir araya geldiği yapılardır. Bu yapıları birbirine bağlayan bağ, bu gruplarda var olan “ortak mefkure” olmuştur. Geçtiğimiz 100-150 yıla toplumsal bağlarımız bağlamında baktığımızda; sağcı, solcu, laik, liberal, muhafazakar, milliyetçi, etnik köken odaklı, vs vs pek çok bağlar ile kitleleri birbirine bağlayan yaklaşımların topluma hakim olduğuna şahit olduk.

Gruplarda var olan bu bağlara baktığımızda iç dayanışma sağlayabilmeye elverişli ancak toplumsal bütünlüğü sağlayıcı olmaktan uzak ve hatta toplumsal kutuplaşmaya neden olan esaslar olduğunu gördük. Hatta, bu günlerde de 100-150 senedir bu coğrafyada oluşturulan toplumsal ayrışmacı yaklaşımların acı meyveleri toplumun önünde durmaktadır. Bu ötekileştirici yapılanmanın bireylere, siyasete ve hatta kamu ve özel sektör kurum ve kuruluşlarına yansıması nedeniyle oluşan zararları toplum olarak sürekli yaşadık ve yaşamaya da devam ediyoruz.

Böyle ayrıştırıcı esaslar üzerine oturmuş bir toplumda birlik, huzur, barış ve kardeşlik gibi esasların topluma hakim olması mümkün bulunmadığı için bütün paydaşların yönetişimi esasına dayalı ortak bir mefkure oluşturmak gerekmektedir. Bütün gruplarda hakim olan mefkurelere baktığımızda, dinler, inanışlar, yaklaşımlar, yaşam biçimleri vs vs her şey değişebilir, farklı olabilir. Ancak, hepsinin ortak zemini ahlaktır. Dinler farklı da olsa, ideolojiler farklı da olsa ahlak birdir. Biz her şeyden önce ahlaklı bir toplum oluşturmaya odaklanmalıyız. Gençlerimizi ahlaklı yetiştirmeye odaklanmalıyız. Bireyi, aileyi ve toplumu ahlak odaklı yaşamalı ve yaşatmalıyız. Bunu da söylemde değil, eylemde yaşıyor ve yaşatıyor olmalıyız. Ahlaksız bir sağcı-solcu-muhafazakar-vs olacağına, ahlaklı bir birey olsun. Bu ilişkiler ağının da hukuki bir zemininin oluşturulması lazımdır. Toplumu, sağcı, solcu, laik, liberal, muhafazakar, milliyetçi, etnik köken oldaklı, vs esaslarına dayalı düşünce ve eylem modelinden çıkartıp, ortak payda olabilecek hukuk ve ahlak esası üzerine yeniden oturtmak lazımdır. Hukukun ve ahlakın hakim olduğu bir toplumda emniyet, sadakat, liyakat gibi esaslar zaten hayat bulur. Doğru bir hukuki sistem kurulur, doğru ve etkin bir şekilde de işletilirse ahlak da inşa ve ihya olacaktır. Toplumsal mefkuremizi; ahlaklı birey ve hukuka dayalı yönetim modeline oturtmalıyız.

Ahlak ve hukukun topluma hakim olduğunun iddia edilmesi bugün için pek mümkün değildir. Zira, mevcut toplumsal işleyişimizde hukuk kamu hizmetleri içinde en az başarılı ve an az güvenilen durumdadır. Ahlakın da çok ciddi şekilde dejenere olduğu konusunda güçlü bir kanaat topluma hakimdir. Ayrıca, ahlak kavramının içeriğinin de görece değişen kısımları bulunsa da temel esaslarının bir olduğu göz ardı edilmemelidir.

Toplumu ahlak ve hukuk odaklı yapılandırmaya odaklanmak sistemsizliğin sistem olduğu bu dönemde atılacak ilk ve en temel adım olacaktır. Tabi her yerde olduğu gibi bu modelde de başarı; kural koyucuların veya toplumun liderlerinin de “eylemlerinde” sistemi kurma ve sisteme uyma iradesinin hakim olması ile mümkündür. Bunun dışında bir başarı şansı bulunmamaktadır. Yani iş yine, dünyadaki imtihanın esası olan “irade” konusuna odaklanmaktadır. Büyük umutların bir kere daha heba edilmemesi için yeni dönemin lider kadrosu, bu iradeyi ortaya koyabilecek kişilerden seçilmelidir…