YENİ SALDIRILAR VE FETÖ
Türkiye bütün enerjisini değerlerinden kopartılmış yeni bir ulus var etmeye harcarken kalkınmaya ayıracak ne zamanı kalmıştı ne de mecali. CHP zihniyeti zor kullanarak, manipüle ederek milletin hareket alanını daralttı. Dolayısıyla 80 yıllık bunalımdan bitap düşen Anadolu insanı bir türlü ayağa kalkacak gücü kendinde bulamadı.
Beyaz ve mutlu azınlık dışında kalan on milyonlar sefil ve perişan bir yaşam sürdürürken, meşru, hukuki yollarla seçilip, 'biz bütün millete onurlu ve müreffeh yaşam istiyoruz' diyen millet(in temsilcilerin)i darağacına gönderdiler.
Anadolu insanı Karlofça sonrası uğradığı makus gidişatı durdurmak, yeniden şahlanışa geçmek için aradığı kanı keşfettiği dönemlerde kıyama durdu. Menderes ile bunu başaracaktı, lakin NATO buna izin vermedi. Çünkü Menderes'in izlediği politika Anadolu insanını önceleyen politikaydı. Menderes milletle barışık yönetimi esas alıyordu, bu da Anadolu'nun ayakları üzerinde durmasını sağlayacaktı, bırakmadılar. Menderes canından oldu.
Rahmetli Turgut Özal da milletle barışık bir tarz-ı siyaset izlemek istedi, onun da akıbeti acıydı; aradan 23 yıl geçtiği halde ölümü ile ilgili şaibe artıyor. Rahmetli Necmettin Erbakan'ın Anadolulu oluşu Başbakanlık koltuğuna oturmamasına yetiyordu bile.
Anlayacağınız her dönem Anadolu insanı kıyam için çabalamıştır.
En son 2002 sonu itibariyle milletin iktidara getirdiği Recep Tayyip Erdoğan liderliğindeki Ak Parti Anadolu insanının değerlerine, kültürel ve tarihi mirasına sahip çıkacağını gösterdi. Bu yüzden her seçimde daha da güçlenerek çıktı. Çıktı, lakin 'birileri' envai çeşit entrikalarla Ak Partinin önü kesmek istedi. Sandıkla devrilmeyeceğini gören güçler sandık dışı yollarla Ak Partiyi devirmeye çalıştı. Darbe planları, 367, Yargıtay'ın Parti'yi kapatma davası, Parti'yi bölme oyunları, yargı, medya, bürokrasi blokajı. Anadolu halkının ayağa kalmamasına yönelikti.
Bunları aşan Anadolululara daha farklı saldırılar planlandı, içerden vurma, yani "kardeş bildiklerimiz"in saldırısı planlanmıştı.
Derin güçler, devlet içine yerleş(tiril)miş Fetullah Gülen hareketine bağ(ım)lı elemanlarla birleştirdiği diğer unsurlarını kullanarak yeni bir saldırıya geçtiler. Sandık dışılık artık farklı boyut kazanmıştı: Toplu saldırı. Anadolu insanı olup bu yapıyı Allah rızası için seven, ama ihaneti gördükten sonra cayanları istisna tutuyoruz. Lakin hala ihanet şebekesi ile çalışıp milletine tuzaklar kuranların olduğu da bir gerçek.
Bütün dini referansların bir kenara itildiği bir yapıdan söz ediyoruz. Siz bu yapıdaki insanları ayetlerle, hadislerle, ulemanın verdiği hükümlerle inandıramaz, ikna edemezsiniz. Çünkü onlara göre Fetullah'ları söyleyeceklerinin, yapacaklarının doğru ve gerekli olduğunun onayını direkt Allah'tan alıyor. Bu yüzden kimse paralelcilerin değer, inanç, ahlak konusunda dine uygun davranmasını beklememeli. Hatta hiçbir şeye uygunluğuna bakılmamalı, zira o gün, o saat, o dakika hangi kılıkta olmaları gerektiği, hangi harama, günaha bulaşmaları gerektiyse "ilerde hizmet için hayırlıdır" mantığıyla bulaşmaktan geri durmazlar.
Bunları sevk ve idare edenler Türkiye'nin geleceğini görebiliyor, böyle devam edersek 2030 yılında Türkiye büyük devlet olmayı da yeterli görmeyecek kapasiteye, vizyona, dirayete sahip olduğunu biliyorlar. Anlayacağımız, her şey süper güç Türkiye için müsait. O zaman bu Türkiye'yi nasıl ve ne ile durduracaklar?
FETÖ ile.
Hafife aldığınızı anlıyorum, lakin casusluk davasından sonra en son MHP kongre sürecinde de görüldü ki adamlar ölümüne dalış yapmaktan tek bir saniye geri durmuyorlar. Bu ölümüne dalışlarla Türkiye'nin önünü kesmeye, yetmiyorsa yürüyüşümüzü ertelemeye çalışıyorlar. Sadece bu mu?
Genelkurmay ne der, ne yapar bilmiyorum, lakin TSK içinde ciddi sayıda ve yüksek rütbelerde paralelci olduğunu hepimiz biliyoruz. Bundan 20 yıl önce Fetullah'çı olarak tanıdığımız çok kişinin TSK'da yer aldığını unutmadık. Bilmediklerimiz ise daha çok.
Önümüzdeki yaz aylarında bu paralel yapının rol alacağı yeni saldırıların planlanmakta olduğunu biliyoruz. Türkiye'de meydana gelen saldırıların artması güvenlik güçleri içindeki yapılanmanın etkili olduğunu gördük. Bunlardan her şey beklenir, ama her şey.
Daha önceki yazılarımızda örneklendirdiğimiz vak'alar dışında son aylarda meydana gelen terör saldırıları maalesef bu zaaftan kaynaklanmaktadır.
Bu konu ihmali affetmez, hükümetler bunu hafife almamalıdır.