Dolar (USD)
34.58
Euro (EUR)
36.29
Gram Altın
2985.03
BIST 100
9635.36
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
06 Ağustos 2018

Yeni Plan; 'Arap NATO'su'

Soğuk Savaş döneminde ABD, Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliğinin özellikle Orta Doğu ve Avrupa'daki yayılmacı politikasına karşı çeşitli tedbirler alma yoluna gitti. Marshall Planı ve o dönem çok ses getiren Truman Doktrini bu tedbirler kapsamında ilk adımlardı. Çekoslovak darbesinden sonra ilk olarak İngiltere öncülüğünde o dönem "Batı Avrupa Birliği" ismi ile bir ittifak kuruldu. Arkasından özellikle Almanya'da yaşanan bazı gelişmeler Avrupa ülkelerini daha fazla birlik arayışına itmeye başladı. Aynı dönem SSCB'ye karşı tedbirler üretme gayretinde olan ABD ile bu noktada bir araya gelen batı ülkeleri (İngiltere, Fransa, Hollanda, İtalya, İzlanda, Danimarka, Norveç, Portekiz, Lüksemburg, Belçika, Kanada) bugün halen NATO olarak süregelen North Atlantik Treaty Organization'u yani Kuzey Atlantik İttifakı'nı kurdu. Bu ittifak ile Sovyetler Birliği yayılmacılığına karşı etkili olundu ve aynı zamanda Doğu bloğuna karşı etkin bir Batı bloğu hayata geçmiş oldu.

Şimdi benzer bir yapılanma bu defa "Arap Coğrafyası"nda planlanıyor. Bu kez SSCB rolünde güya İran, Avrupa ülkeleri rolünde ise güya körfez ülkeleri başta olmak üzere birçok Arap ülkesi bulunuyor. Projenin resmi adı Middle East Strategic Alliance yani Ortadoğu Stratejik İttifakı, kısa adı ile MESA. Geçtiğimiz haftalarda ABD basınında yazılan bilgilere göre Trump yönetimi 6 körfez ülkesinin yanı sıra Mısır ve Ürdün'ün katılacağı bu ittifak üzerine aslında uzun zamandır çalışıyormuş ve İsrail'de bu yapılanmaya destek veriyormuş.

Beyaz Saray'ın Ulusal Güvenlik Konseyi, söz konusu projenin başta İran'ın saldırganlığı olmak üzere terörizmle ve "aşırıcılıkla" mücadele edeceğini ve Ortadoğu'ya istikrar getireceğini iddia etti. Bölge kaynakları tarafından "Arap NATO'su" olarak nitelendirilen bu ittifakın NATO olarak nitelendirilmesi belki ilk paragrafta yazdığım SSCB'ye karşı kurulan Batı ittifakına benzetilmesi açısından doğru olabilir. Ancak ittifakın farklılıklarının bölgeye barış değil kaos getireceğini öngörmek çok zor değil.

Öncelikle ABD bu ittifakı destekleyerek, hatta ortağı olarak Arap coğrafyasını mezhepsel olarak kutuplaştırmaktadır. Zira "Arap NATO'su" içerisinde yer alması planlanan ülkelerin tamamı Sünni ülkelerdir. Bu durum ABD'nin ve diğer karar alıcıların uzun yıllardır planladığı "Mezhep Savaşları" için önemli bir menfi adımdır. NATO içerisinde ağırlık Hristiyan ülkeler olsa da, bir inanç ya da etnik köken birlikteliği değil temel olarak SSCB yayılmacılığına karşıtlık ortak hedefi güdülmüştü. Burada ise her ne kadar İran yayılmacılığı hedef alınsa da zaten mevcut olan mezhepsel bir bloklaşmanın yükseltilmesi gizli hedefi mevcut. Ayrıca bu ülkelerin çoğunluğunun içerisinde azımsanamayacak oranda Şii nüfus olduğunu unutmamak gerekiyor. Bu durumda söz konusu ülkeler için ayrıca bir tehlike arz ediyor. Zira olası bir mezhepsel gerginlikte bu ittifak ülkelerinde yaşanması muhtemel iç kalkışmalarında kapısı aralanmış oluyor.

Bölgeyi daimi bir istikrarsızlık çizgisinde tutmayı hedefleyen ABD ve İsrail'in, bölgeye istikrar getireceğini iddia ettiği bir projeye liderlik etmesi ancak bir fıkradan ibaret olabilir. ABD, hedeflediği kaos ortamını size istikrar ihraç edeceğiz diyerek bölgeye pazarlarken aynı zamanda bu işten farklı noktada da karlı çıkıyor. Veliaht Prens Selman'ın etkin olduğu ilk günden bu yana Suudi Arabistan'a milyarlarca dolarlık silah satışı yapan, bununla yetinmeyip "Katar Krizi" ve "Küre İttifakı" ile de bölge ülkelerinden ciddi oranda para koparan ABD ve Trump yönetimi, sözde liderliğini yaptığı bu ittifak ile de bölgeye milyarca dolarlık yeni silah satışı yapacaktır.

İsrail'in güvenliği ve "Genişletilmiş Ortadoğu Projesi" temelli bölgesel siyaset izleyen ABD'nin "iyi niyetli" yaklaşım gösterdiği kabulü, bölge ülkelerinin kukla liderleri dahil bölge halklarını da uçuruma götürüyor. Ya uyanacaklar ya da kısa süre içerisinde çok can yakacak büyük kaoslara merhaba diyecekler.