Yeni müfredat hangi yaraya merhem olabilir?
Çok değil bundan beş ay kadar evvel ülkenin tüm öğrencileri bando eşliğinde, askeri düzende, uygun adım marşlarla tören yürüyüşü gerçekleştirdi. Mülki amirin bulunduğu protokol alanına geldiklerinde de sağa bakmak suretiyle bir de selamlama yaptılar.
2024 yılında böyle bir uygulamayı dünyada kaç ülkede gösterebilirsiniz? 19. yüzyıldan kalma tören ritüellerinin bundan beş ay kadar evvel ülkemizde uygulandığı bir zamanda yeni müfredatı hazırlayan akademisyenler ne yapıyordu acaba?
Akademisyenlerimizin süslü cümleleri bir tarafa ben size hakikati söyleyeyim;
Türkiye’de eğitim, yüz yıllık bir kanun olan Tevhid-i Tedrisat çerçevesinde tanzim edilmektedir. Bu aynı zamanda yıllardır eğitim aracılığıyla bireylerin tek bir anlayışa mahkûm bırakılmaları anlamına geliyor.
Yani ülkemizdeki eğitim sistemi, ideolojik, tekçi, Kemalist, pozitivist, merkeziyetçi bir anlayışla ilerler. Bu anlayış, kişinin kendini tanımasına, keşfetmesine, kendi içine doğru bir seyahat yapmasına imkân tanımayan bir eğitim anlayışı ve modelidir.
Aksi olsaydı ülkenin kaliteli şairleri, sanatçıları, bilim adamları, akademisyenleri, yazarları, gazetecileri, mimarları, mühendisleri ve düşünce adamları olurdu.
Her insanın beyin yapısı, parmak izleri gibi diğerlerinden farklıdır. Bu denli farklı özelliklere sahip olan insanları tek bir anlayışa mahkûm bırakmak/dayatmak aynı zamanda insan tabiatına yapılmış ciddi bir müdahale değil midir?
Biz yıllardır eğitim adı altında bunu yaptık.
2013 yılından beri müfredatta yapılan yüzde 35’lik bir seyreltmeyi asrın en büyük reformu olarak tanıtırsanız bu ülkenin çocuklarına haksızlık etmiş olursunuz.
Büyük laflar ederek düzelebilecek bir sistemden bahsetmiyoruz burada.
Bu ülkenin çocuklarını son elli yıldır heba eden, yeteneklerini körelten, akıl yürütme melekelerini dumura uğratan, FETÖ ve PKK gibi terör örgütlerinin ağına düşüren, ruhsuz, derinliksiz, tarihsiz, içinde “biz” olamayan, özgürlük olmayan bir eğitim sisteminden bahsediyoruz.
Türk eğitim sisteminde neden köklü bir reform düşünülmüyor? Akademisyenlerimiz boyundan büyük lafla edeceğine neden ana soruna eğilmiyor ve bu alanda düşünce üretmiyorlar?
Bu ülkede eğitim, anlayış olarak insan ve değerlerini öne çeken, ahlak, erdem, vicdan ve şahsiyet sahibi bireyler yetiştirmeyi hedef yapan bir anlayışa hizmet etmek için işlev görecekse evvela eskiden kalma kanunları revize etmekle işe koyulmalıdır.
Matematik dersinden integral konusunu çıkarmakla çözülebilecek bir sorun mu bu?
Günde ortalama yedi, haftada otuz beş saatlerini okul duvarları içerisinde geçiren ve yaklaşık on beş farklı derste en iyisi olması istenen bir okul düzeneğinde muhakeme ve analiz yetisi gelişir mi?
Bizim ülkede çocuklar yeteneklerine ve ilgi alanlarına göre değil yaşlarına göre sınıflara ayırılır.
Bu sınıflarda eğitim gören çocuklar ise, güzel şiirler yazacak, iyi resim çizecek, sporda başarılı olacak, matematik problemlerini çözdüğü gibi, en az iki dil öğrenecek ve diğer derslerde de yüz üzerinden belirlenen bir puanlama modelinde en iyi rakamı tutturacak.
Peki, böyle bir ortam çocukların doğuştan getirdiği yeteneklerini köreltmez mi? Açıkçası böyle bir okul modeli çocukların ilgi ve yeteneklerini köreltmek için var edilmiş gibi duruyor.
Üstüne bir de tekçi, ideolojik, batıcı, taklit bir anlayış ve sistemi ekleyince olan çocuklara oluyor. Sonra ne Atatürkçü olabiliyorlar ne milliyetçi ne de muhafazakâr-dindar. Ortalık deist gençlerden geçilmiyor.
Demem o ki, bizim asıl meselemiz, sorunumuz budur. O yüzden diyorum “çürük temel üzerine yeni bina inşa edilmez” diye. Eğitimin topyekûn köklü bir reforma ihtiyacı vardır.