Yeni kültür değerini oluşturuyor
Sıklıkla ifade ettiğim tez şudur: Kurumsal din(ler) insanların küresel sorunlarıyla başa çıkma noktasında başarısız olduklarından, postmodern eklektik karakterli bir kültür kendisini oluşturmaktadır ki, bunun pagan niteliği giderek daha çok aşikar olmaktadır.
Şimdi
bu tezi besleyecek ek tezleri analizlerle birlikte sunalım öncelikle.
Birincisi, günümüzde sosyal medya dünyası ciddi takip edildiğinde “temizlenme”,
“arınma” vb. seanslarının dinsel bir ayin havası içinde yapıldığını ve hatta
bazı terapilerin bu duruma getirildiğini görmekteyiz. Anahtar kavramları
“enerji” (evrene enerji göndermek, kendi enerjisini tazelemek gibi) terapi,
aktifleştirme gibi kavramlar etrafında döndüğü anlaşılan bu seremoniler sosyo
ekonomik durumlara bağlı olarak yeni arayışlar şeklinde kaydedilebilir. Üstelik
bu arayışların muhafazakar şeklinde isimlendirilen kesimler de de ciddi
karşılık bulması söz konusudur.
İkincisi,
bu arayışların çoğaldığı dikkate alındığında kurumsal dinlere olan ilgisizlik
ya da ondan ümit kesişlerin sebebi de belki anlaşılabilir. Üçüncüsü, özellikle
kişinin sosyal çevresinin küresel boyutlara genişlemesi karşısında yaşanan
belirsizlikler, artan sorunlar ve ıstıraplar karşısında kurumsal dinlerin
tekabüliyetsizliklerini belirtmeliyiz. Bunun en temel sebebi, kurumsal dinin
adalet, emek, sömürü vb. gibi insanlığın asıl sorunlarına dair söylemlerinin
zayıf kalmasıdır.
Dördüncüsü,
giderek yaygınlaşan postmodern eklektik dinsellikler yeni bir kültürellik
oluşturmuş görünmektedir. Yogadan başlayarak yukarıda zikrettiğimiz meditasyon
ve terapiler gerçekte seküler karakter taşımakla birlikte dinsel bir form
kazanmış görünmektedir. Tam da bu sebeple çok farklı dinlerden “alıntı”lar
taşımakta, kolaj yapılarak sunumlanmaktadır. Giderek trend haline gelmekte,
bunun karşısında dinlerin ibadet ve ritüelleri geride kalmış “esatir-i
evvelin”e çevrilmektedir.
Meselâ;
arınma dinlerin en merkezi kavramlarından birisidir. İnsanlar dünyada yaşadıkça
kirlendiklerini düşünmekte, günah işlemekte ve arınma talep etmektedirler.
Aslında çoğu zaman mutsuzluklarını da işledikleri günahla
ilintilendirmektedirler. İslam’da arınma, ibadet, dua, tevbe gibi direkt Allah
(CC)’a yönelerek gerçekleştirilen bir şeydir.
Günümüzde
insanların öncelikle mutsuzluk, başarısızlıkları üzerinden “seküler arınma”ya
kapı açılmakta, onlardaki mahrumiyet duyguları derinleşmektedir. Diğer yandan
zaten postmodernitenin getirdiği parçalanma, belirsizlik, yalnızlık işte
seküler dinselliği de beslemektedir.
Post/modern
zamanların temel iddiası dinin ve Tanrı’nın artık temel belirleyiciliğini
kaybedeceği yönünde idi. Nitekim Donald Walsh gibi yazarlar “Yarının
Tanrısı”nın bir şey emreden, ibadet isteyen bir Tanrı olmayacağını belirtirler.
Bugünkü manzaraya bakıldığında gerçekten bu içeriği kuvvetlendirecek
gelişmelerin adım adım oluştuğunu görmekteyiz. Peki tüm bunlar karşısında
“günümüzde din düşüşte” diyebilir miyiz? Kesinlikle hayır.
Burada
bir başka tezi dillendirmeye geçebiliriz: “Aslında dindar olmayan kimse
yoktur.” Eliade Kutsal ve Dindışı isimli eserinde “dindışı insanın modern
zamanların bir kurgusu” olduğunu belirtir. Esasen insan aşkınla bağlantılı
özellikler taşıdığından, aşkın ve kutsala sürekli referans yapmaktadır. Peki
günümüzde ne olup bitmektedir? Aslında din zayıflamamakta fakat dinsellik
seküler formlarda yeniden görünür olmaktadır. Bir başka deyişle seküler
kutsallar şeklinde isimlendirilen fenomenal bir durum işlemektedir.
Bu
durum toplumumuzda ve bilhassa genç nesilde yeni bir kültürellik oluşturuyor
görünmektedir. Şimdi yükseltilen bu kültür kendisine ait mekanlar üretmekte,
yeni yaşam tarzları oluşturmakta, sosyal medyada dolaşıma sokularak bir eğilim
haline gelmektedir. Fakat daha da önemlisi, değerini de kendinden menkul
kendisi üretmektedir.