Dolar (USD)
35.18
Euro (EUR)
36.53
Gram Altın
2966.40
BIST 100
9724.5
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE

Yeni kültür değerini oluşturuyor

Sıklıkla ifade ettiğim tez şudur: Kurumsal din(ler) insanların küresel sorunlarıyla başa çıkma noktasında başarısız olduklarından, postmodern eklektik karakterli bir kültür kendisini oluşturmaktadır ki, bunun pagan niteliği giderek daha çok aşikar olmaktadır.

Şimdi bu tezi besleyecek ek tezleri analizlerle birlikte sunalım öncelikle. Birincisi, günümüzde sosyal medya dünyası ciddi takip edildiğinde “temizlenme”, “arınma” vb. seanslarının dinsel bir ayin havası içinde yapıldığını ve hatta bazı terapilerin bu duruma getirildiğini görmekteyiz. Anahtar kavramları “enerji” (evrene enerji göndermek, kendi enerjisini tazelemek gibi) terapi, aktifleştirme gibi kavramlar etrafında döndüğü anlaşılan bu seremoniler sosyo ekonomik durumlara bağlı olarak yeni arayışlar şeklinde kaydedilebilir. Üstelik bu arayışların muhafazakar şeklinde isimlendirilen kesimler de de ciddi karşılık bulması söz konusudur.

İkincisi, bu arayışların çoğaldığı dikkate alındığında kurumsal dinlere olan ilgisizlik ya da ondan ümit kesişlerin sebebi de belki anlaşılabilir. Üçüncüsü, özellikle kişinin sosyal çevresinin küresel boyutlara genişlemesi karşısında yaşanan belirsizlikler, artan sorunlar ve ıstıraplar karşısında kurumsal dinlerin tekabüliyetsizliklerini belirtmeliyiz. Bunun en temel sebebi, kurumsal dinin adalet, emek, sömürü vb. gibi insanlığın asıl sorunlarına dair söylemlerinin zayıf kalmasıdır.

Dördüncüsü, giderek yaygınlaşan postmodern eklektik dinsellikler yeni bir kültürellik oluşturmuş görünmektedir. Yogadan başlayarak yukarıda zikrettiğimiz meditasyon ve terapiler gerçekte seküler karakter taşımakla birlikte dinsel bir form kazanmış görünmektedir. Tam da bu sebeple çok farklı dinlerden “alıntı”lar taşımakta, kolaj yapılarak sunumlanmaktadır. Giderek trend haline gelmekte, bunun karşısında dinlerin ibadet ve ritüelleri geride kalmış “esatir-i evvelin”e çevrilmektedir.

Meselâ; arınma dinlerin en merkezi kavramlarından birisidir. İnsanlar dünyada yaşadıkça kirlendiklerini düşünmekte, günah işlemekte ve arınma talep etmektedirler. Aslında çoğu zaman mutsuzluklarını da işledikleri günahla ilintilendirmektedirler. İslam’da arınma, ibadet, dua, tevbe gibi direkt Allah (CC)’a yönelerek gerçekleştirilen bir şeydir.

Günümüzde insanların öncelikle mutsuzluk, başarısızlıkları üzerinden “seküler arınma”ya kapı açılmakta, onlardaki mahrumiyet duyguları derinleşmektedir. Diğer yandan zaten postmodernitenin getirdiği parçalanma, belirsizlik, yalnızlık işte seküler dinselliği de beslemektedir.

Post/modern zamanların temel iddiası dinin ve Tanrı’nın artık temel belirleyiciliğini kaybedeceği yönünde idi. Nitekim Donald Walsh gibi yazarlar “Yarının Tanrısı”nın bir şey emreden, ibadet isteyen bir Tanrı olmayacağını belirtirler. Bugünkü manzaraya bakıldığında gerçekten bu içeriği kuvvetlendirecek gelişmelerin adım adım oluştuğunu görmekteyiz. Peki tüm bunlar karşısında “günümüzde din düşüşte” diyebilir miyiz? Kesinlikle hayır.

Burada bir başka tezi dillendirmeye geçebiliriz: “Aslında dindar olmayan kimse yoktur.” Eliade Kutsal ve Dindışı isimli eserinde “dindışı insanın modern zamanların bir kurgusu” olduğunu belirtir. Esasen insan aşkınla bağlantılı özellikler taşıdığından, aşkın ve kutsala sürekli referans yapmaktadır. Peki günümüzde ne olup bitmektedir? Aslında din zayıflamamakta fakat dinsellik seküler formlarda yeniden görünür olmaktadır. Bir başka deyişle seküler kutsallar şeklinde isimlendirilen fenomenal bir durum işlemektedir.

Bu durum toplumumuzda ve bilhassa genç nesilde yeni bir kültürellik oluşturuyor görünmektedir. Şimdi yükseltilen bu kültür kendisine ait mekanlar üretmekte, yeni yaşam tarzları oluşturmakta, sosyal medyada dolaşıma sokularak bir eğilim haline gelmektedir. Fakat daha da önemlisi, değerini de kendinden menkul kendisi üretmektedir.