Yeni hicri yıl ile gelen muhasebeler
“Bakın yaklaşıyor yaklaşmakta olan
“Bakın yaklaşıyor yaklaşmakta olan
“Bakın yaklaşıyor...”
Yazık, şairler kadar cesur değilim
Çocukların üşüdükleri anlaşılıyor bütün yaşadıklarımdan
Gövdem kuduz yarasalarla birazcık yatışıyor. (İsmet Özel)
İlk gençlik yıllarımda hayata ve yaşadığım zamanlara sorular sormuyorken, daha bir coşku ile mi karşılardım yeni yılı... Küçük kutlamalar mı yapardım? Şimdi hatırlamaya çalışıyorum. Köy kökenli Anadolu ailesi olarak, coşkun kutlamalar yapmazdık elbet. Ama yeni yılın heyecanı nedense hepimizi kuşatır o havaya girerdik. Belki çekirdek çitler, sabaha kadar oturur, yeni yılın gelişine şahitlik ederdik.
Sonraları ilk gençlik yıllarımda neyi niçin yaşıyorum, neden yaşıyorum gibi sorular sormaya başladığım zamanlarda yeni yılın ve yeni yıl kutlamalarının da anlamı benim için değişmiş oldu.
Öncelikle yeni yıl evet yaşanıyordu, toplumsal anlamda bir zamanı duyumsuyor, reel olarak takvimlerimizde resmi bir şekilde hicri bir takvimi yaşıyorduk. Bu takvimde kalmıyordu ne yazık. Batı kültürünün ezici etkisiyle, kendimize ait olmayan değerlerde sızıyordu yaşam karelerimize derinden derine… Ki yılbaşı kutlamaları da bize ait olmayan, bizim milli ve manevi değerlerimizle hiçbir şekilde uyuşmayan bir kutlama idi.
Reklamlara bakıyorum. Öylesine albenili öylesine hızla ve ayartan bir hızla akıyor ekranlardan. Ama en son yılbaşı kutlamaları, büyük süslü çam ağaçları, Noel babalar eşliğinde bir karnaval çılgınlığıyla yapılan hazırlıklar gözüme çarpıyor. Sonra coşkulu, tükenmez bir enerji ile haykırıyor bir ses kredi alarak bu gecenin nasıl coşkulu geçirileceğinden bahsediyor. Bu reklam defalarca yayınlanıyor. Tabi artık yılbaşına kadar sürer bu yayın. Her şeyin nasıl da birbirine karıştığını düşünüyorum. Ekranlardan, sanal alemden, internet sarmalından oluk oluk akan bir hayat sunuluyor. Bu hayat daima değiştirmek, dönüştürmek, tüketmek, israf etmek, terketmek, tahrif etmek, sahip olduğumuz tüm değerleri yok etmek üzerine kurulmuş.
Nasıl da hızla akıyor zaman ve aynı hızla değişip dönüşüyor dünyalar. Biz bu değişip dönüşen dünyalar içinde yüreklerimizde derin sızılar, ellerimiz böğrümüzde, bazen boşluğa bakan ıslak gözlerle geziyoruz sokaklarda, cami önlerinde, kalabalık caddelerde. Neyi nasıl kaybettiğimizin derdine derinden yanarak, yaralarımıza gözlerimizden akan yaşların tuzunu basarak adımlıyoruz kaldırımları, tükenmiş hayatları, bizden bir bir çekilen gençliğin dirilten temiz, saf, duru yaşantısını.
Ellerimizden kayıp gidiyor her senenin sonunda bir şeyler ve ne yazık içimize akan o sessiz ırmaklara, gözyaşımızın coşkun akışını bırakıp, geceler ve gündüzler boyu, umutla, ümitle, sırlanmış duaların tılsımıyla teslim oluyoruz. Teslim oluyoruz ve biliyoruz o an, o dakika, o saniye içimiz erirken, dualar yaralı yüreklerimize dirilten ve yeniden inşirahlara taşıyan bir nefes gibi yürürken Rabbimiz var bizim. Ve O’na teslimiz. Her şey O’nun elinde. Bizim cüzi iradelerimiz var. Bizler aciziz.
Bir muhasebe yazısı yazmaktı maksadım. 2020 yazmak kolay olmayacak. Artık çift rakamlara geçtik. Ömür hanemizden bir yıl daha eksildi. Bir yıl daha yaklaştık yaşlaşmakta olana, bir yıl daha anılarla geçmişe dönüp bakacağız ve sonra bir rüya boşluğuna dönüşecek geçen tüm yıllar. Bunu her geçen yılın sonunda mı başında mı anlıyoruz. Bunu tam olarak bilmiyorum. Ama geçiyor işte yıllar ve bizler yaklaşıyoruz yaklaşmakta olana bir adım bir adım daha.
“Bakın yaklaşıyor yaklaşmakta olan / Bakın yaklaşıyor yaklaşmakta olan” diye haykırıyor ya şair.
“Artık yaklaştı o yaklaşmakta olan. Onu Allah’tan başka ortaya çıkaracak yoktur.
Yoksa bu haberi tuhaf mı buluyorsunuz? Ağlayacağınıza gülüyorsunuz!
Ve gaflet içinde oyalanıp duruyorsunuz. Haydi artık Allah için secdeye kapanıp kulluk ediniz.” (57-62 Necm Suresi)
Bunlar Kur’an – ı Kerim’in ayetleri, öylesine apaçık anlatıyor her şeyi. Bu mübarek ayetlerin üzerine hiçbir şey yazılamaz biliyorum.
Yeni Hicri yıl yeni umutlarla gelsin diyorum. Kendimize bir yürüyüş başlatalım, kendimizi bulmaya ve bilmeye vesile olsun. Bizi boşluğa, yokluğa, kötülüğe, karamsarlığa, tüketime sürükleyen her ne varsa onlardan uzaklaşalım.
Yeni başlangıçlar yapalım. Bol bol okuyalım, güzel ve anlamlı kitapları, gözümüzün ve gönlümüzün önüne serilmiş muhteşem tabiat ayetlerini, sevdiklerimizin gözlerine bakalım, çocuklarımızın kusurlarını örtelim, sevgiyi bir kurtuluş sakası gibi akıtalım geçen zamana, geceye, gündüze ve yaşanan her ana. Dua, umut, kurtuluş, bahar, güneş, yağmur olup akalım kalabalık ve kirli caddeler boyu uzanan insanlığın bitmeyen sancılarına.
Yeni ve temiz sayfalar açalım yarınlarımıza. Umutları, duaları, bitimsiz sevinçleri kuşanalım… Hiçbir şey için geç değildir dostlar, bitenlere değil başlayanlara umutlar saralım yolumuz aydınlık günlere, yolumuz hayra ve selamete çıksın…
Selvigül Kandoğmuş ŞAHİN