Yeni faiz artışı gelir mi?
Dünya, Bitcoin’in durdurulamaz yükselişini konuşurken Türkiye
ise dolarizasyonu konuşuyor.
Yüzde 17 faiz oranına rağmen içten gelen dolar
talebinin kırılamaması yapılması gereken daha çok şey olduğu gösteriyor.
Altın’daki ani yükseliş de yine iç piyasadaki talebin bir
ürünü...
Türkiye, finans okuryazarlığındaki eksiklik ters
dolarizasyon sürecine girilmesini geciktirirken dünya ise “yeni bir hikâye”
arayışı ile başka bir gündemin peşinde konuyor.
Biden (ABD) ve Avrupa Birliği yeşil enerji yatırımları
ile yeni bir süreç başlatmaya çalışırken Elon Musk ise “dönüşüm
rüzgârını” koklayarak yeni teknolojilerin adresinin “Tesla” olacağı
imajına yatırım yapıyor.
Davos’taki “Büyük Sıfırlama” fikriyle de aslında
dünyada değişmeyen bazı şeylerin değişiyormuş havasına sokulmasını izliyoruz.
Petrol hâlâ en ucuz yakıt...
Fakir coğrafyalar için kömür, “hayat” demek...
OPEC ülkelerinin enerji dışında gelir üretememe problemlerinde hiçbir değişiklik yok.
Tabii bu ülkelere mal satan gelişmiş ekonomilerin de
mallarını satacak yeni pazarları yok.
Yani aslında dünyadaki harekete rağmen çok da değişen bir
şey yok.
Çin’in Kuşak Yol Projesinin hayata geçmesi bile dünyadaki mevcut statükoyu besliyor.
Neticede yeni İpek Yolu’nun hedef pazarı yine Avrupa...
Dünyanın “dönüşme” adı altında “hikâye yazma” çabası hiç
şüphesiz son hızla devam edecek.
Değişmeyen tek şey ise dünyanın “kâr hırsı”
ile ilerlemekten bir adım geri atmak istemediği gerçeği...
Dünyada önümüzdeki 10 sene içinde güç dağılımlarındaki
nispi değişiklikler de bu fikri değiştirmeyecek.
Çünkü sistem kapitalist unsurlarıyla varlığını göstermeye
devam ediyor.
Gelişmiş ülkelerin çevrecilik söylemine sarılırken anti
çevreci adımlar atması ve istihdamı genişletmekten uzak politikalarının yanında
Merkez Bankalarında sınırsızca para basması dünya için “sorun(!)”
olmayacağını söyleyenler bu ülkelerin dünyaya yeni hediyesi olacak enflasyon
yükünü görmezden geliyor.
Dünyanın kabul etmediği bu düzen aynı şekilde ilerlemeye devam ediyor.
Bitcoin bu yapıyı sarsabilir. Tabii o da kara
para aklayanların aracı haline gelmezse...
Türkiye için kısa vadede en büyük sorun enflasyondur.
AK Parti’nin tüm kesimlerinden yeni anayasa
süreci konusunda kesin dille yapılan açıklamalar uluslararası güveni artırırken yüksek faiz oranlarının
içerideki dolarizasyonu kıramaması bambaşka bir tartışmaya kapı aralıyor.
Yurtdışından borsaya olan talep yabancıların
TL’nin daha fazla değerleneceğine olan inancını gösteriyor.
Faiz ve enflasyon arasındaki makasın daralması
yakın zamanda Merkez Bankasının içeriye daha ağır bir mesaj vereceği faiz artırımını
getirebilir.
Naci Ağbal’ın enflasyon hedeflemesi oldukça doğru ve bu hedefe
ulaşmak için ortaya koyduğu irade de şu aşamada tüm dünya tarafından kabul
görmüş durumda...
Ekonomik büyümenin düşük faiz ile fonlanması yerine halkın direkt
olarak fonlama sürecine gireceği düzenlemelerin yapılması sürecin ilerleyişinde
iç piyasanın kâr arayışını dizginleyen önemli bir reform olabilir.
Türkiye’nin kısa zamanda yaptığı mega
projelere verilen gelir garantileri halk tarafından açık bir şekilde fonlanacak bir modele
kavuşturulursa faiz yükseltmek zorunda kalmadan ve enflasyon yükseltmeden büyük
atılımlar yapılacak yeni bir döneme girilmiş olur.
Gevşek para politikasının getirdiği yüksek enflasyondan uzak kalıp pandemi
nedeniyle daralan ekonomilere emisyon artırma yöntemi ile çözüm bulmaya çalışan
dünyanın aksine Kanal İstanbul gibi Türkiye’de gayrimenkul konusunda öne çıkan
marka şehirlerde kentsel dönüşüm yapılabilir.
Ekonomik hareketliliğin sağlanacağı bu durum
enflasyonun da kontrol altında tutulacağı bir istihdam çözümü olarak işletilebilir.
Aksi takdirde 200 ile 300 baz puanlık bir faiz
artışı kaçınılmaz görülüyor.
TÜİK’te yapılan değişiklik ile finansal
tablolara olan güven artacak mı yoksa finansal okuryazarlık konusu daha fazla öne mi çıkacak
hep birlikte göreceğiz.
Ortak güven için TÜİK’in TBMM çatısı altına girmesi en iyisi olacaktır.