Yeni ekonomi modeline geçiş
Bir ülke ekonomisinin başarısı ölçülürken enflasyon, istihdam, faiz ve büyüme olmak üzere belli başlı göstergeler dikkate alınır. Bizim ülkemizde ise bu ölçümlemede kullanılan en önemli göstergelerden biri döviz kurudur.
Elbette ekonomik
göstergelerin tamamının aynı anda olumlu birer tablo çizmesi beklenemez.
Örneğin döviz bolluğunun ve sıcak para girişinin yoğun olduğu dönemde, dolar kuru 1,5-2 TL bandında yatay bir
seyir izlemişti. Türk lirasının değerli olduğu bu zaman diliminde ithalatımız
arttı. Diğer bir ifadeyle dışardan ucuza almak varken içeride üretim yapmak çok
da cazip gelmedi. Böylece tüketim ağırlıklı büyüme modelini benimsemiş olduk.
Üretimin düşmesi ve tüketim harcamalarının artması zaten kronik bir sorun olan enflasyona ve istihdama olumsuz yönde yansıdı.
Görüldüğü üzere
tek bir veriye bakarak değerlendirme yapmak çok da sağlıklı sonuçlar vermiyor. O
yüzden sadece döviz kurlarını değil, aynı zamanda diğer makroekonomik
göstergelerin bir arada değerlendirilmesi gerekmektedir.
İç ve dış
konjonktürdeki gelişmelere bağlı olarak şekillenen iktisadi politikalarda
önemli olan dengeyi koruyabilmek ve istikrarı sağlayabilmektir.
Yaklaşık 2
yıldır devam eden küresel salgın ise tüm bu dengeleri bozdu. Sağlık krizi
olarak başlayan süreçte tüm ekonomiler büyük ölçüde zarar gördü. Kısıtlamalar
nedeniyle başta hizmet olmak üzere pek çok sektör faaliyetlerini durdurdu.
Ancak üretimde çalışanlar bu kısıtlamalardan muaf tutuldu. Bunun sonucunda
sanayi üretiminde görülmemiş artışlar kaydedildi.
Küresel çapta
yaşanan tedarik zincirindeki sıkıntılar nedeniyle ülkemizin coğrafi konumunun
ve Türk lirasındaki düşüşün de katkısıyla ihracat rakamlarında son bir yılda
tarihi rekorlar kırıldı. İşgücü istatistiklerine bakıldığında da sanayi sektöründe
istihdam edilenlerin sayısında ciddi bir artış olduğu görülüyor.
Tüketime dayalı
büyüme modelini terk ederek üretimi artırmak
hedefleniyor ancak bu yeni ekonomik modelin sonuçlarını kısa sürede
görmemiz çok kolay değil. Sadece üretip ihraç etmek yeterli olmayacak. İlk
etapta desteklenmesi gereken üç konu var.
Birincisi, katma değeri yüksek ürün üretmek. Bu da
ancak teknolojiye yatırım yapmakla
mümkün olabilir. TÜİK verilerine göre Ocak-Ekim döneminde yüksek teknoloji ürünlerinin imalat sanayi ürünleri ihracatı içindeki
payı yüzde 2,9 olarak gerçekleşti.
Diğer bir eksikliğimiz de markalı
ihracatımızın istenilen düzeyde olmamasıdır.
Üçüncüsü ve en
önemlisi ithalata olan bağımlılığın
azaltılması. Türk lirasının düşük olması ihracatımıza katkı sağlarken döviz
kurunun yükselmesi de ithal girdi fiyatlarını artırıyor. Yine TÜİK verilerine
göre ithalatta, 2021 Ocak-Ekim döneminde ara
mallarının payı yüzde 76,9, sermaye mallarının payı yüzde 13,4 ve tüketim
mallarının payı yüzde 9,5 oldu. Maliyet kalemlerinin başında da enerji geliyor. Bu yüzden yeni ekonomik
modelin başarılı olabilmesi için enerjideki dışa bağımlılığın azaltılması, rüzgâr, güneş ve jeotermal gibi yerli ve
milli enerji kaynaklarına yapılan yatırımların artması büyük önem arz
ediyor.