Yeni ekonomi modeli başarılı oldu mu?
Tayyip Erdoğan’ın kafasındaki ekonomi modeli, üretimi arttıracak ve ülkemizi, en iyi ekonomiye sahip ülkelerin safına yerleştirecek nitelikteydi. Ukrayna ve Rusya üzerinden patlak veren krizi de fırsata çeviren Erdoğan söz konusu yeni modeli uygulamaya soktu.
İlk olarak politika
faizini yüzde 19 seviyesine çeken Naci Ağbal ile yollarını ayırdı ve yerine
Şahap Kavcıoğlu atandı.
Şahap Kavcıoğlu MB Başkanı olarak Mart ayında atandıktan
sonra ilk PPK toplantısına Nisan ayında başkanlık etti ve ilk iş olarak politika faizini yüzde 19’dan yüzde 18’e
indirdi.
Dolayısıyla Erdoğan,
“faizleri indirmenin enflasyonu düşüreceğini ve yatırım, istihdam ve ihracatı
artırarak Türkiye'nin bağımsızlığını artıracağını” söyleyerek süreci başlatmış
oldu.
Amaç liranın değerini yavaş yavaş düşürerek ihracatı teşvik
etmek ve küçük imalatçıları rekabette güçlendirmek, aynı zamanda ithal hizmet
ve mallar yerine yerli üretim ve hizmetlere yapılan harcamaları artırmaktı.
16 Aralık itibariyle politika faizleri yüzde 14'e kadar
düşürüldü. Fakat istenen gibi olmadı. Gerek iç siyasi dinamikler, gerek küresel
gelişmeler nedeniyle işler sarpa sardı.
20 Aralık’a kadar
döviz hızla yükseldi. 6,5 liralardan başlayan yolculuk 18 liralara ulaştı. Amaç,
yavaş yavaş liranın değerini düşürme yoluyla ihracata destek olmak iken
kantarın topuzu kaçtı. Doğru bir iletişim kurulamadığından olay istenmeyen bir
noktaya taşındı.
Daha da kötüsü uzun süre müdahale edilmeden yükselmeye
bırakılan dolara belki muhalefetin baskılarından belki de başka sebeplerden
ötürü bir anda görülmemiş tarzda bir müdahale uygulanarak sıradan vatandaşın
bile ciddi zarar etmesine neden olundu.
Ve dolar 12 liralara geriletildi. Fakat hem sürecin
gelişimiyle hem de sonunda vatandaşa ciddi zarar veren sonucuyla çok yanlış
mesajlar verildi. Amaca ulaşılsa da bu hatalar, sonucun kalıcı olmasını
engelledi. Dolar düşünce düşman ülke işgal edilmiş gibi halay çekme görüntüleri
gibi garabetlere sebebiyet verildi.
Bunlar da yatırımcının
bunu bir alım fırsatı gibi görmesine neden oldu. Bunda muhalif basın ve
ekonomistlerin de etkisi oldu.
Bu sert havada plan dahilinde elimizi güçlendirecek ve
bankalarda duran trilyonlarca TL karşılığı dövizi üretim ve ticaret için TL
cinsinden kaynağa dönüştürecek Kur Korumalı Mevduat da doğru anlaşılamadı.
İlk aylarda ucuz ve
müthiş bir kaynak haline gelip borsaların uçmasında büyük katkısı olan bu
enstrüman yine böylesine büyük bir planda yer almayı hak etmeyen yetersiz insan
kaynağının büyük hataları sebebiyle doğru değerlendirilemedi.
Hâlbuki KKM ile TL’ye dönüştürülen bu paralarla üretim
patlaması yaratılacak yeni bir sermaye üretilecekti. Fakat 18 e fırlayan dolar enflasyon canavarının kapısını açtı. Herkes önden
fiyatlamaya başlayınca kantarın topuzu kaçtı ve piyasa 12’ye gerilese de 18 TL
üzerinden fiyatlamayla devam edip önce kendini sağlama almaya sonra ise bu
karmaşadan nemalanmaya çalıştı. Anlayacağınız sistem bozuldu.
Krediler verilirken selektif tanımlaması yapılarak özellikle
ihracata, üretime ve orta sınıf işletmelere öncelik verilmesi istendi.
Bankaları ucuza fonlayan Merkez Bankası ceza olarak da bu sınırlamaları dışına
çıkanlara Hazine’nin ucuza borçlanması için menkul kıymet satın alma zorunluğu
getirdi.
Fakat yukarıda ifade edilen ardı ardına yapılan hatalardan
ötürü müthiş bir planda basit bir araç olan menkul kıymetler araçtan çıkıp her
sıkışıldığında başvurulan bir araca dönüştü.
Model bozuldukça süreci yönetemeyenler her deliği kapatmak
için menkul kıymetleri öne sürdü. Vatandaşla bankaları karşı karşıya bıraktı. Türkiye tarihinin hiçbir krizinde
görülmediği kadar Merkez Bankası ve BDDK arka arkaya yönetmelikler yayınladı.
Önce selektif krediler dışı krediler için, sonra fiyatlama
farklılıkları için, ardından bankalardaki yabancı para ile TL arasındaki denge
için cezalandırıcı olan menkul kıymetler en son kredi kartlarından nakit çekip
ayın sonunu getirmeye çalışan vatandaşların düzenini bozacak kadar hayatımıza
girdi.
İkinci tura kalan ve
ülkenin kaderini değiştirme potansiyeline sahip bir seçim döneminde sıradan
vatandaşın, hane halkının finansal düzenini bozacak şekilde gerçekleşen bu
sevimsiz giriş öyle sanıyorum ki yıllarca hayal edip ortaya koyduğu model
açısından Erdoğan’a yapılmış en büyük kötülük olmuştur.