Yeni eğitim öğretim yılı
Yeni bir başlangıç, yeni bir
ümit yılı. Çocukların geleceklerine dair hayal, hedef ve niyetlerine dönük yeni
bir eğitim sezonu, aynı şekilde ebeveynlerin de çocuklarının bu ümit yılı için
gayret ve güzel niyet sezonları.
Eğitim ailede başlar denir,
bir kere bu düsturu önemsemezsek çocuklarımız geride başlar. Aile bu konuyu
önemsemeli. Eğitim, sadece çocuklara alınan okul alet-edevat ve gereçlerinden
ibaret görülürse biz çocuklarımıza çok şey katmış olmayız, bunların temini asli
vazifemiz. Çocuklarımıza başka şeyler vermeliyiz, asıl asli vazifemiz: tüm
eğitim hayatları boyunca başarılı olacakları ve ömürleri boyunca mutlu
olacakları ikramlar sunmalıyız çocuklarımıza. Çocuklarımıza kendi hayallerimizi
yüklememeliyiz. Çocuklarımızın birer yarış atı olduğunu düşünmemeliyiz.
Çocuklarımızın bir can olduğunu, çocukluklarını yaşamaları gerektiğini, bu
hususta çocuklarımıza destek olmamız gerektiğini her fırsatta onlara hissettirmeliyiz.
Kendi hayal ve beklentilerimizi değil, çocukların kişisel beceri, arzu ve
idealleri çerçevesinde onlara imkan sunmalıyız. Her şey bizim elimizde.
Çocuklarımıza imkan sunarken bu imkanlar sınırsız olmamalı. Her şeyin bir
bedelinin, bir alınterinin olduğunu bilmeyen çocuklar eksik kalır, yarın
öbür gün kendi kazandıklarının bile hakkını veremeyecek durumunu yaşayabilirler.
Çocuklarımız hayatın zor olduğunu bilmelidir. Çocuklar, hayatın gerçeklerini,
sosyal gerçekliklerini, yaşının bilmesi gerektirdiği kadar bilmesi gerektiğini
bizim de bilmemiz gerek. Diğer
çocukların başarısını çocuklarımızın başlarına tepeleyip, onların üzerinde
kıskançlık duygularını geliştirerek değil, iyi örnekleri iyi metotlarla
göstermeliyiz. Herkesin her istediğine ulaşmak zorunda olmadığını da
öğretmeliyiz ki hayatın iniş çıkışlarında tecrübedar olsunlar diye.
Eğitim ailede başlar. Aile
içinde kitap okumayan ailelerin çocuklarının da kitap okuma olasılığının çok
çok düşük olduğunu önce ebeveynler bilmelidir. Evde kitap okuma saati yoksa,
masaların üstünü kitaplar, odaların köşelerini –küçük de olsa- kitaplıklar
süslemiyorsa çocuktan kitap nesli olmasını beklemek yersizdir. Kütüphanelerimiz
hiç olmadığı kadar zengin. Çocuklarımızın elini tutup kitap rafları etrafında
labirent çizmez, kitap kokusunu onlara teneffüs ettirmezsek çocuklar çocukluğunun ruhundan mahrum olur. Tablet, telefon ve televizyon
zehrine maruz kalan çocukların dünyayı aydınlatmasını bekleyemeyiz, teknoloji
karşıtı iması oluşmasın; ancak çocuk, önce çocukluğunu, kendini, ruhunu,
kalbini, aklını keşfetmeli ki; âlem üzerindeki görevini bilebilsin, bu da şen
şakrak bir aile ortamında büyüyerek, mutluluk denen iksiri önce ailesinde
tadarak gelişir. Birlikte oynan oyunlar, beraber okunan kitaplar, ailece
şakalaşmalar ve daha nicesi. Aileyi keşfeden çocuk kendini keşfeder, bu vesileyle
okumaya, düşünmeye, değerlerine dönük bir hayat mücadelesinin ve hayat
gerçekliğinin farkına varır.
Yeni eğitim öğretim yılında
en az çocuklarımız kadar velilerimiz, eğitimcilerimiz de kendini
hazırlamalıdır. Unutulmamalıdır ki medeniyetimiz oku’makla gelişmiş ve
bugünlere ulaşmıştır. Her bir çocuğun elinden tutmak hayatidir, tüm
çocuklarımızı mühendis, savcı, doktor yapmak gibi bir yükümlülüğümüz yoktur; lakin tüm çocuklarımızı
düşünen, düşünebilen, idrak kapasitesi yüksek, hayatın gerçekliklerinin farkına
varabilen bireyler olarak yetiştirmek hepimizin sorunu,
sorumluluğudur.