Dolar (USD)
34.57
Euro (EUR)
36.00
Gram Altın
3017.21
BIST 100
9549.89
02:17 İMSAK'A
KALAN SÜRE
12 Aralık 2016

Yeni Düzene Geçiş - 2

Kıymetli dostlar. Acımızın elbette ki hiçbir şekilde tarifi mümkün değildir. İki gün önce İstanbul'da meydana gelen terör saldırısında şehitlerimiz ve yaralılarımız var. Rabbim şehitlerimize Rahmet yaralılarımıza acil şifalar ihsan eylesin. Ülkemizi, milletimizi, devletimizi her türlü beladan, saldırıdan muhafaza eylesin. Şehit yakınlarımıza ve tüm milletimize sabır versin.

Yazılarımda da sürekli belirttiğim üzere yaşanan yeni nesil küresel dünya savaşında artık yeni dengeler kurulmaya çalışılıyor. SSCB'nin dağılmasıyla soğuk savaş bitmiş ve artık çift kutuplu dünya düzeni sonra ermişti. Sonraki dönemde de geçen haftaki yazımda belirttiğim üzere 1980 yılında ABD-İngiltere-Küresel Sermaye üçlüsünün oluşturduğu yeni küresel dünya devleti düzeni kurulmaya çalışılmıştı. Şuan yaşanan sancı da bu yapının artık sonuna gelindiğinin göstergesi yeni bir düzen kurulmasının öncesinde ki bir doğum sancısıdır. Türkiye'ye karşı yapılan her saldırı da bu yeni düzende Türkiye'nin onların istediği pozisyonda olmasını sağlamak, güçlü bir devlet olarak yer almasının önüne geçmek içindir.

Nitekim İrada Zeynalova'ya mülakat veren Putin, "Tek kutuplu dünya düzeni kurma girişimleri başarısız oldu. Artık farklı bir zamanda yaşıyoruz" sözleriyle küresel dengelerin değiştiğini ilan etti. Kimileri karşı çıksa da içimizdeki bazı odaklar bir türlü kabullenemese de oluşturulan yeni dengede Türkiye oldukça önemli bir konumda. Türk Devleti'nin ve hükümetinin bu doğrultuda adımlar attığını yapılan hamleler doğrultusunda daha net bir şekilde görebiliyoruz. Savunma sanayindeki millileşme adımları, dünyanın önde gelen yatırım projeleri, dünyanın en büyük enerji kaynağına sahip ülkelerinden dünyanın ikici en büyük enerji pazarı olan AB'ye olan güzergahın doğal geçiş rotasında bulunması nedeniyle bu konumunu avantaja çeviren hamleler yapılması, Fırat Kalkanı Harekatı vbu2026 Burada bir hususu belirtmekte fayda olduğunu düşünüyorum. Putin'in ilan ettiği "kurulan yeni küresel dengelerde" Türkiye'nin önemli bir aktör olduğunu yine biz söylemiyoruz. Fransa'da gelecek yıl yapılacak Cumhurbaşkanlığı seçimi için aday olduğunu açıklayan Fransa Başbakanı Manuel Valls "Rusya'nın Vladimir Putin'ine, ABD'nin Donald Trump'ına, Türkiye'nin Recep Tayyip Erdoğan'ına ve Çin'in Şi Cinping'ine karşı, değerlerine sıkı sıkıya bağlı, bağımsız bir Fransa istiyorum." dedi.

Avrupa'daki büyük değişiklik, yani AB'nin geçirdiği sarsıntı, mutlak surette yeni dengelerin kurulduğunu işaret ediyor. Yunanistan'da gerçekleşen referandum'da "Hayır" oyunun yüksek çıkmasının ardından İngiltere'nin AB'den çıkması son olarak da İtalya'da referandumda büyük bir çoğunluk ile "Hayır" oyu çıkması AB karşıtlığını domino etkisi ile yaymaktadır.

Putin'in bahsettiği tek kutuplu dünyanın başarısız olması sözleri ve Fransa Başbakanı'nın sözlerinden yola çıkarak bir analiz yapmak gerekirse kurulan yeni dünya düzeninde artık 4 kutuptan bahsedebiliriz. Bu kutupların hiç birinde de AB bulunmamaktadır. Bunun farkına varan İngiltere'de AB'den ilk ayrılan ülke olarak pozisyon almıştır.

Yazılarımda sürekli bahsettiğim üzere küresel sermayenin temsilcileri de artık yeni düzende eski güçlerini kaybedeceklerdir. Yeni düzende daha düşük bir profil ile konumlandırılacağı düşünülmektedir. Bu operasyon da küreselleşmenin başladığı yerde yine ABD'de başlamıştır. Başkan seçilen Donald Trump, Amerikan firmalarının, ABD dışındaki fabrikalarında ürettikleri ürünleri ülke pazarına getirmeleri durumunda %35 gümrük vergisine tabi olacaklarını söyledi. Trump seçim kampanyası sırasında %35 olan kurumlar vergisinin %15'e çekileceğini, veraset vergisinin tamamen kaldırılacağını, vergi kesintilerinin üst sınırının yükseltileceğini taahhüt etmişti. Aynı şekilde Trump seçim kampanyası sırasında ilk olarak Kanada ve Meksika ile imzaladıkları serbest ticaret anlaşmasını (NAFTA) feshedeceklerini duyurmuştu. Trump, Pasifik aşırı serbest ticaret anlaşmasının (TPP) da onaylanmasını istemiyor. Avrupa Birliği ile ABD arasındaki Atlantik aşırı serbest ticaret anlaşması (TTIP) görüşmelerine de son verdirecek. Çin, Güney Kore ve Japonya bundan böyle ABD piyasasına kolay giremeyecek. Asya menşeli ürünlere yüksek gümrük vergisi konacak. Bu da bize yukarda da bahsettiğim küreselleşme akımının artık sonuna yaklaşıldığını göstermektedir.

Gelin biraz dünya turuna çıkalım. Uzun süredir yazılarımda bahsettiğim yeni nesil küresel dünya savaşında neler oluyor biraz inceleyelim. NATO Genel Sekreteri Stoltenberg NATO Dışişleri Bakanları toplantısında "Doğu Ukrayna'daki güvenlik durumu son derece ciddi" dedi. AB-Rusya sınırında bulunan Ukrayna'da suların gittikçe ısındığını görüyoruz.

Rotayı Türkiye'nin uzak doğusuna kırdığımız zaman orda da suların ısındığını görebiliriz. Doğu Çin Denizi'ndeki adalarla ilgili olarak Çin ile yaşanan gerilim üzerine Japon Öz Savunma Kuvvetleri'nin "ortak meşru müdafaa" adına ülke dışındaki askeri operasyonlara katılımına izin verecek şekilde anayasayı yeniden düzenlemişti. Şinzo Abe döneminde savunma alanında atılan adımlar Japonya'nın anayasal sınırlarına rağmen ABD'nin bölgedeki çıkarlarına paralel olarak, askeri gücünü hızla artırıyor. Asya-Pasifik bölgesinde Çin'i dengeleme ve Çin'in nüfuz alanını genişletmesini engelleme amacındaki ABD için, Japonya'nın katkısı önem taşıyor. Dolayısıyla daha güçlü ve daha caydırıcı bir Japonya, ABD politikalarıyla uyumlu olduğundan Japonya'nın savunma alandaki atılımları, Amerika'dan destek görüyor. Japonya, ABD ortaklığında balistik füze sistemi edinmeye başladı ve ABD'ye ait Aegis füzeleriyle donatılmış muhripler ve Patriot füze rampalarını da topraklarında konuşlandırmıştı. Buna karşılık Çin, Japon Başbakanı Abe'yi "Silahlanma rüyaları görme. Çatışma riski artıyor" diyerek uyardı. Nitekim İkinci dünya savaşı sonrasında ABD-Küresel Sermaye ortaklığının Japonya'yı destekleyip teknoloji endüstrisini geliştirdikten sonra kendisine nasıl bağımlı hale getirdiğine önceki yazılarımda değinmiştim. Bu arada Trump'ın geçen hafta Tayvan Cumhurbaşkanı Tsai Ing-wen ile doğrudan telefon görüşmesi yapması Çin'i öfkelendirmişti. Tayvan'ı kendi topraklarının bir parçası olarak gören Çin, görüşmenin ardından ABD'ye protesto çekmişti. Buna karşılık Trump, Çin'in para politikasını ve Güney Çin Denizi'ndeki operasyonlarını hedef alarak "Çin para biriminin değerini düşürüp ABD şirketlerinin rekabet gücünü kırarken, ürünlerimize yüksek vergi koyarken (ABD, Çin mallarından vergi almıyor) ya da Güney Çin Denizi'nin ortasına askeri üs inşa ederken bize sordu mu? Hiç sanmıyorum" yazdı.

Son olarak diğer cepheye yani Türkiye'nin güneyine gelelim. Parası, bankası, sermayesi olan ancak ordusu olmayan küresel sermayenin desteklediği terör örgütlerine karşı ordusu olan ABD Savunma Bakanı Ashton Carter Musul'u IŞİD'in elinden almanın zor olduğunu ancak Donald Trump dönemi başlamadan önce operasyonun tamamlanabileceğini söyledi. Obama yönetimi döneminde uygulanan politikalar nedeniyle bölgede mezhepsel ve etnik oluşumlar harekete geçmişti. Bu durum vekalet savaşlarına yol açarak Libya, Suriye, Irak ve Lübnan gibi ülkelerde merkezi hükümetleri çökertti. Sonuçta bölgede istikrarsızlık ve bu istikrarsız ortamın beslediği terör ve iç çatışmalar arttı. Yani küresel sermayenin tam da istediği bir ortamın olduğunu söyleyebiliriz.

Yukarıda belirttiğim gibi oluşturulan yeni düzende Trump ve ekibinin de Ortadoğu'da yeni bir düzen oluşturma çalışmalarına gireceğini düşünüyorum. Trump'ın DEAŞ'ı bitirme sözünü ve ABD'nin bir kara müdahalesinde bulunmayacağı sözlerini düşündüğümüz zaman bölge devletleriyle işbirliği yapacak bir politika izleyeceği yönünde bir izlenim veriyor. Bu bağlamda Türkiye, İsrail, Mısır ve Suudi Arabistan ile birlikte hareket edip İran'ın Ortadoğu'da artan ve mezhep savaşları üzerinden Irak'tan Yemen'e uzanan etkisi dengelenecektir. Aynı şekilde kendisinin ABD Başkanı olarak göreve başlamasıyla birlikte ABD'nin yabancı ülkelerdeki çatışmalara müdahale etmek yerine terörle mücadeleyi ön plana çıkaracağını belirten Trump, "Bu hedefi paylaşan her ulus ABD'nin ortağı sayılacak. Var olan dostluklarımızı güçlendirip, yeni dostluklar kuracağız" diyerek yeni dönemin işaretlerini de vermiş oldu. Putin ile iyi geçinme yönünde açıklamaları olan Trump, oluşturulan yeni küresel düzende geçen haftaki yazımda belirttiğim küreselleşmeyi başlatan Reagan-Thatcher ikilisi gibi önemli bir aktör olacaklardır.