Yeni düzen arayışı ve Türkiye
Küresel sistem yeni siyasi ve iktisadi dengesini ararken adeta büyük bir deprem yaşanıyor.
2008
Küresel finans krizi ve devamında Avrupa Borç Krizi, küresel iktisadi
sistemdeki en büyük kırılmaların başlangıcı oldu.
Sonrasında
yaşanan BREXIT süreci yine en büyük kırılmalardan biri olmuştu ki COVID-19
pandemisi adeta yer küreyi alt üst etti.
Salgın
sürecinde müthiş bir parasal genişleme politikası izleyen ABD finansal piyasalarda
büyük bir para bolluğuna yol açarken enflasyonu körükleyen en büyük neden oldu.
Tam
pandeminin etkilerinden kurtuluyoruz derken, Rusya’nın Ukrayna’ya başlattığı
işgal girişimi ve sonrasında gelen yaptırımlar zinciri küresel ekonomide
tsunami etkisi oluşturdu.
Hâlihazırda
küresel bir enflasyonist sürecin yaşandığı bu dönemde enerji maliyetlerinin
artmasıyla enflasyonun daha fazla yükselmesine neden olacaktır. Neticede üretim
için en önemli girdi olan enerji aynı zamanda üretimin taşınmasında da en
önemli maliyet kalemini oluşturuyor. Buradaki maliyet artışı enflasyonun genele
yayılmasına neden oluyor.
Küresel
finans krizi sonrasında başlayan küresel ekonomik savaş ağırlıklı olarak ABD
ile ÇİN arasında yaşanırken ana omurga gümrük tarifeleri, vergilendirme, tarife
dışı engeller üzerinden yürütülüyordu. Ekonomik savaş yumuşak olarak
ilerliyordu.
Ancak
günümüzde Rusya-Ukrayna savaşıyla beraber ekonomik savaş adeta el bombası,
tank, uçak, nükleer bomba gibi kullanılmaya başladı.
Rusya’nın
SWIFT sisteminden çıkarılması, Rusya ile ticari ilişkilerin durdurulması gibi
yaptırımlara karşılık Rusya öylesine büyük bir hamle yaptı ki yaşanan ekonomik
savaşı bambaşka boyutlara taşıyacak cinsten.
Washington
Post gazetesinin haberine göre Rusya işletmelerine kendisine dost olmayan
ülkelerle bağlantılı herhangi birinin patentlerini etkin bir şekilde
kullanabilecekleri yönünde bir kararname yayınladı. Bu doğrultuda yetkisiz bir
şekilde herhangi bir markayı ve ürünü kullanım ve üretimin herhangi bir şekilde
tazmin edilmeyeceğini ilan etti.
Böylece
çok uluslu şirketlerin markaları başta olmak üzere silah gibi birçok alanda
Rusya “Batı” dünyasının markalarını izin ve onay almadan kendi markasıymış gibi
kullanabilmenin önünü açtı.
Diğer
taraftan “Batı” dünyası da Rusya’nın kendi ülkelerindeki rezervlerini dondurdu,
oligarkların mal varlıklarına el koydu.
Bu
savaş küreselleşme süreciyle ilgili büyük problemlere neden olacaktır. Küresel
finans krizi sonrasında başlayan ekonomik savaş artık büyük kırılmalara neden
olmaya başladı.
Daha
önce ABD ve AB’nin kendilerince uydurdukları bahanelerle Türkiye’ye
uyguladıkları yaptırımlara şahit olmuştuk. Bu kapsamda Türk yetkililerin kendi
ülkelerindeki (olmayan) mal varlıklarına el koyma kararı almışlardı. Kendi
çıkarlarına göre hareket eden bu anlayış “Batı” dünyasının canhıraş bir şekilde
savunduğu mülkiyet hakkını adeta yok sayıyor.
Nitekim
COVID-19 pandemisinin ilk dönemlerinde bazı Avrupa ülkelerinin başka ülkelerin
maskelerine el koymasına da şahit olmuştuk. Bundan sonraki süreçte savaş
sebebiyle tedarik problemi yaşayanların yeni el koyma haberlerini görebiliriz.
Tüm bu yaşananalar dünyanın yeni bir düzene doğru gittiğinin işaretlerini gösteriyor. Küresel güç dengesizliği sürecinde ABD dünyanın jandarması gibi hareket etmişti. Bunun bir maliyeti olduğunun farkına varan ABD artık yeni dönemde kendi belirlediği yeni sınırlara doğru çekiliyor. Nitekim Almanya’nın “savunma harcamalarını artıracağız” beyanı da AB’nin artık kendisini savunmaya başlayacağını gösteriyor.
Yeni küresel dengede artık bölgesel güç merkezlerinin oluşacağı söylenebilir. Bu doğrultuda Türkiye’nin de yeni düzende oluşacak bölgesel güç merkezlerinden biri olacağını söylemek mümkün. Nitekim AB Güvenlik Politikası Yüksek Temsilcisi Borrell, 2020’de yaptığı “Türkiye dikkate alınacak bir bölgesel güç haline geldi. İnkâr edilemeyecek başarılar elde etti” açıklamasını Antalya Diplomasi Forumu için Türkiye’ye geldiği bugünlerde tekrar dile getirdi ve “Türkiye bölgesel bir güç, ondan da daha fazlası, çok nüfuz sahibi bir ülke” ifadesini kullandı.
Türkiye’nin savunma sanayinde başlattığı yerli ve milli üretim politikası diğer sektörlere ve politikalara da yansıyor. Bunlardan biri olan yeni ekonomi modeli milli güvenliği daha fazla artırmak için atılan önemli bir adımdır. Nitekim 2018 yılında yaşanan döviz kuru saldırısı bunun gerekliliğini açık bir şekilde göstermişti. Dünya yeni dengesini sağlamaya çalışırken Türkiye’nin her alanda güvenliğini sağlayabilmesi hayati derecede önemli bir hâl aldı.