Yeni Dünya Yeni Düzen - 4
Akıllar karışık, sorular çok. Gündem yoğun, ortalık toz duman.
Almanya Türkiye'ye karşı gerginliği sürekli tırmandırırken Türkiye itidalli bir şekilde hareket etmeye devam ediyor.
Aklınızda şu soru olabilir. "Almanya'nın Türkiye ile alıp veremediği ne?" Bu haklı bir sorudur.
Bu soruyu cevaplamadan önce geçmiş yazılarımda da değindiğim bir konuyu hatırlatmakta fayda var.
İkinci dünya savaşında yerle bir olan Almanya bir süre sonra ekonomik refahını artırmış, dünyanın sayılı ekonomileri arasına girmiştir. Peki, bu nasıl oldu?
Küresel sermaye dediğimiz çok uluslu şirketler ve finans kuruluşları Almanya'da yatırımları yapmış ve ağır sanayi sektörünün atölyesi haline getirmişti. Bunun karşılığında ise Almanya'nın yönetimini ellerine aldılar. Bugün, Avrupa Birliği içerisinde Almanya'nın etkinliğine ve gücüne baktığımız zaman küresel sermayenin Almanya'nın yönetimindeki etkinliğini bilerek analiz yapmalıyız.
Diğer taraftan Türkiye, küreselleşmenin başladığı seksenli yılların ardından içerdeki kuklalar sebebiyle kuklacılar tarafından kuşatılmış ve bağımsız politika üretmesi engellenmişti. Ancak IMF'ye olan borcun bitmesi ve başta savunma sanayi olmak üzere millileşme oranının artmasıyla bağımsız politika üretmeye başladık. Bu durum başta Almanya/AB ve ABD içerisindeki küresel güçleri rahatsız etti ve bu rahatsızlık onların harekete geçmesine sebep oldu. Gezi olayları, 17/25 Aralık yargı darbe girişimi, hendek-barikat-canlı bomba saldırıları ve nihayetinde 15 Temmuz hain darbe girişimi gibi operasyonlar düzenlediler.
15 Temmuz darbe girişimi sonrasında gerek devlet kadrolarındaki gerekse özel sektör ve sivil toplum kuruluşları içindeki kuklalar temizlendikçe Almanya hırçınlaşmış, 16 Nisan referandumunda "hayır" çıkması için tüm yayın organlarıyla algı operasyonu yönetmiş ve bu süreçte Türkiye'ye operasyon çekmek için kullandığı FETÖ-PKK teröristlerine sahip çıkmıştır.
Küresel güçlerin içimizdeki taşeronları temizlendikçe daha bağımsız ve güçlü politika izlemeye başlayan Türkiye'ye karşı Almanya eski alışkanlıklarını devam ettiremediği için son dönemde hırçın ve gergin politika izlemeye başladı. Eskiden Türkiye bağımsız politika izlemeye kalkıştığında içerideki piyonları aracılığı ile operasyon çekenler devletin başarılı operasyonları sonucunda artık istedikleri gibi hareket edememektedirler.
Türkiye vücudundaki hastalık yapan virüsleri temizledikçe gücünü artırmaya başladı. Ancak Türkiye'nin güçlenmesi elbette ki eski güçlerin işine gelmiyor. Artık kendi ayakları üstünde durmaya başlayan Türkiye'yi tekrar dizleri üstüne çökertmek için beyanatlar veriyorlar. Örneğin; Almanya hükümeti, Türkiye'ye seyahat edecek vatandaşlarına "dikkatli olmaları" uyarısı yaparken, devletin gelişmekte olan ülkelere doğrudan yatırım yapmak isteyen şirketlere uyguladığı yatırım garantisi uygulamasının kapsamından Türkiye'yi çıkarabileceğini açıkladı. Bunların yanında Almanya Ekonomi Bakanlığı Sözcüsü "AB ortaklarımız ile Türkiye'nin Gümrük Birliği anlaşmasını genişletmenin mevcut durumda anlamlı olup olmadığını tartışıyoruz" açıklaması yapmıştı.
Diğer taraftan Türkiye'nin NATO üyesi olmayan Rusya'dan S-400 füzelerini alacak olması da ABD-Almanya bloğunun hırçınlaşmasına neden olmaktadır. Yıllarca patriot füzelerini bize vermeyen ve verdiklerinde kullanılmasını engelleyen müttefiklerimiz(!) bağımsız politika üretip hava savunma sistemi kurmamızdan rahatsız oluyorlar.
Tüm bunlara Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın verdiği cevapları teker teker inceleyelim.
- "Ya bizimle eşit şartlarda müttefiklik yapacaksınız, ya da sergilediğiniz her tavrın cevabını alacaksınız."
- "Hemen işi ekonomi ile teşvik edip bel altı vuruşları ile gerçek tiynetlerini belli ediyorlar. Bizi bunlarla tehdide kalkarsanız, yanılırsınız ve siz kaybedersiniz. Artık dünyada marka yok, markalar var. Alternatif marka geliyor."
- "Almanya'nın bilmem ne bakanı, Türkiye'ye nasıl çok daha zarar verebileceklerine yönelik düşüncelerini medyaya ifşa etmeye başladığına göre iyice çaresiz durumdalar."
- "Türkiye sadece Türkiye değildir. Bu ülkenin ve milletin arkasında dünyanın her yerinden insanların duası vardır. Siz kime çattığınızı bildiğinize emin misiniz."
Cumhurbaşkanı Erdoğan'ın sözlerini kuru bir blöf olarak görenler veya göstermek isteyenler çıkar ve çıkacaktır. Bu düşünceye sahip olanlar şunları unutmamalı;
Yaklaşık 80 milyonluk nüfusunun önemli bir kısmı genç,
Sürekli büyüyen ve güçlenen ekonomik kapasite..
Savunma sanayi başta olmak üzere artan teknolojik kapasitesi..
Avrupa'dan Asya ve Afrika'ya uzanan jeopolitik ve jeostratejik coğrafi konumu..
Avrupa'dan Afrika'ya, Kafkaslar'dan Ortadoğu'ya, Karadeniz'den Asya'ya uzanan dini, tarihu00ee, siyasi, kültürel ve akrabalık bağları..
Aktif dış politikası ile uluslararası alanda gittikçe önem kazanan bir aktöru2026
Yeni dönem ekonomik sistemin şifreleri
Erdoğan'ın "Biz hiçbir zaman sadece kendimiz kazanalım demedik. Hiçbir zaman muhataplarımızı pazar, kendimizi pazarlayan olarak görmedik." sözleri yeni düzende kazan kazan sisteminin olacağını işaret etmektedir.