Yeni Dünya Yeni Düzen
Küresel finans krizinin üstünden dokuz yıl geçmesine rağmen etkilerinin hala devam etmesi yapısal sorunların henüz çözülemediğini gösteriyor.
Birleşmiş Milletler Üniversitesi Dünya Kalkınma Ekonomisi Araştırma Enstitüsü'nün 57 ülke için 1970-2003 dönemine ait Gini katsayılarını hesapladığı panel çalışmasında ortaya konmuştur ki; 1980 sonrasında hızla artan küresel kapitalist sistemin ardından dünya genelinde ortalama kişi başı gelirde bir artış olsa da gelir dağılımı adaletsizliği hızla artmış, zenginler daha zengin, yoksullar daha da yoksul hale gelmiştir.
Yine 1980 sonrasında yaygınlaşan küresel kapitalist sistem ile birlikte kapitalizmin tüketim çılgınlığı kültürü de küreselleşmenin etkisiyle yaygınlaşmış bu durum üretimin artmasına, üretim artışı da daha çok yer altı ve yer üstü kaynak ihtiyacına neden olmuştur. Tüketim ve üretim çılgınlığı dünya üzerindeki yer altı ve yer üstü kaynaklarının hızla sömürülmesine yol açmıştır. Kendi bölgelerindeki kaynakları hızla tüketen "Batı dünyası" kendilerine göre güçsüz ve zayıf olarak gördükleri ülkelerin kaynaklarını kullanmak için çeşitli bahaneler üretmiş ve askeri veya siyasi güçleriyle bu ülkelerin kaynaklarını kendi üretimleri için kullanmaya başlamışlardır. Terör, savaş, yoksulluk ve kıtlık yaşayan ülkelerin vatandaşları daha iyi bir yaşam umuduyla batı ülkelerine göç etmeye başlamış böylece ülkelerin demografik yapıları da bozulmaya başlamıştır.
Bu durum "Batı Dünyası"nın bekasını tehdit etmeye başlamıştır. 4. yüzyıl ile 6. yüzyıl arasında Orta Asya'dan Avrupa'ya yapılan ve Kavimler Göçü, tarihin en büyük imparatorluklarından olan Roma İmparatorluğu'nun ikiye ayrılmasına neden olmuş nihayetinde göçlere dayanamayan Batı Roma İmparatorluğu 476 yılında yıkılmıştır. Bugüne baktığımız zaman küresel göç hareketlerinin sadece savaş ortamının yaşandığı Ortadoğu coğrafyasından olmayıp aynı zamanda Afganistan, Pakistan, Hindistan gibi Asya ülkelerinden ve Afrika kıtasından da kaynaklandığını görüyoruz. Göç hareketlerinin baskısı altında olan AB çözümü Türkiye ile geri kabul antlaşması imzalayarak bulmaya çalışmıştır.
Küreselleşmenin ideolojik temellerinden olan özgürlük ve insan hakları sloganları sebebiyle ilk dönemlerde batı ülkelerine sığınan insanlara ciddi bir karşı çıkış olmasa da 2008 küresel finans krizinin ardından ekonomik problemler yaşayan ve ekonomik çıkarlar sebebiyle bir arada olan başta AB ülkeleri olmak üzere batı dünyasında mültecilere karşı bir tavır oluşmaya başlamıştır. ABD ve AB ülkelerinde gerek ulusçu siyasilerin gerekse basın ve medyanın algı operasyonlarıyla ırkçılık artırılmış, kapitalizmin neden olduğu terör ve göç problemini İslam ve terör kelimelerini yan yana getirerek örtbas etmeye çalışmışlar ve çalışmaktadırlar.
Güç savaşı
Bugünlerde şiddetini artıran küresel savaşın haritasına baktığımız zaman geçmişte olduğu gibi taraflar keskin bir şekilde ayrışmamakta, taraflar birbirleriyle olan ilişkilerini bir yandan yürütürken diğer yandan çatışmaya devam etmektedirler. ABD, NATO üzerinden Doğu Avrupa bölgesine askeri yığınak yaparken aynı zamanda Güney Çin Denizi bölgesinde Çin'e karşı askeri pozisyon almış, diğer taraftan da Ortadoğu bölgesinde PYD-YPG'ye destek vererek varlığını sürdürmeye çalışmaktadır.
ABD eski başkanı Obama döneminde Afganistan ve Ortadoğu'dan askeri varlığını çekerek Güney Asya bölgesine yönelmeye çalışan ABD, Trump'ın seçilmesiyle beraber planları altüst olmuş ve bocalama dönemine girmiştir.
Yeni Düzen
Kapitalist sistemin serbest piyasa ekonomisi politikasından kaynaklanan aşırı tüketim ve üretim savaş, yoksulluk, terör, göç ve çevre sorunları özellikle son dönemde küresel ekonomik milliyetçiliğe neden olmuş, birçok ülkede korumacı politikalar uygulanmaya başlanmıştır.
Küresel güç mücadelelerinin yaşandığı bugünlerin ardından dünya yepyeni bir sisteme geçecek, küresel hegemonik güçler yerini bölgesel ve bölge üstü güçlere bırakacaktır. Tek veya çift kutuplu güç mücadelesinden ziyade çok kutuplu güç dengesi oluşacaktır.
Ancak Güney Asya bölgesi yeni küresel dengelerde önemli bir konumda olacağını göstermektedir. The Boston ConsultingGroup tarafından yayımlanan Küresel Varlık Raporu'na göre, 2014'te 151 trilyon dolar, 2015'te 158 trilyon dolar olan küresel servet 2016'da %5,3 büyüyerek 166,5 trilyon dolara ulaşmıştır.Raporda büyümenin temel nedeni olarak Asya-Pasifik bölgesinde oluşan yeni servet birikimi ve özellikle ABD'deki finansal varlıkların performansı gösterilmiştir.Yine rapora göre küresel servetin yıllık ortalama yüzde 6 artışla 2021 yılında 223 trilyon dolara ulaşması beklenirken bu büyümenin yaklaşık yarısı (%40) Asya-Pasifik bölgesinden gelmesi beklenmektedir. Raporda Asya-Pasifik bölgesi mevcut büyüme hızını sürdürmesi durumunda, 2021 yılında listede Batı Avrupa'nın yerini alarak zirvedeki Kuzey Amerika ile aradaki farkı oldukça azaltması bekleniyor.
Kıymetli okurlar yazı dizisi olarak planladığım konumuza haftaya Türkiye'nin yaptıkları ve yapması gerekenler ile kaldığımız yerden devam edeceğim.