Yeni Dünya
- Dünya Savaşı'ndan sonra kurgulanan Eski Dünya'nın adalet, ekonomik paylaşım ve insanların özgürlük alanları gibi yaşamsal düzenleme iflas etti. Bu iflas günümüzde değil, 1989'da gerçekleşti. Ancak kurgulanan o dünyanın bir kanadı sahneden çekilirken, ABD-İngiltere koalisyonunun bulunduğu taraf bu dağılmaya direndi. Bu kanat 2 yıl sonra Irak'ı "nükleer silah" bahanesi kan gölüne çevirdi
Batı koalisyonu olarak adlandırılan bu silahlı işgal gücü, Irak'ta bir milyondan fazla insan öldürdü. 20 milyon nüfuslu Irak'ın neredeyse yarısı mülteci oldu. Halen sadece Türkiye'de 450 bin civarında ıraklı mülteci bulunuyor.
10 yıllık işgalin sonunda Irak'ın altını üstüne getiren ABD ve ortakları ülkede değil nükleer silah, sıradışı Kimyasal veya Biyolojik silah dahi bulamadılar.
On milyonun üstünde insanı toprağından koparan, milyonlarcasını öldürüp sakat bırakan ABD'nin başını çektiği Koalisyon Güçleri Irak halkından özür dahi dilemediler.
Aslında yaptıkları uluslararası bir suçtu. Çünkü kendi iddialarını ispatlayamadılar. Ama II. Dünya Savaşı sonrasında kurulan adaletsiz Yalta Düzeni, bu vahşetin hesabının sorulmasına izin verilmiyor. Çünkü bu düzende güçlülerin hukuku egemendir. Ve hukuk bu sistemde güçlülere bir türlü uygulanamıyor.
Çürüyen Yalta Düzeni'ne bireylerin isyanı, devlet başkanı düzeyinde ilk kez Türk lider Recep Tayyip Erdoğan'ın dili ile egemenlere meydan okumaya dönüştü. Türklerin Cumhurbaşkanı, henüz Başbakan koltuğunda otururken bu isyanı dillendirdi ve dedi ki "Dünya beşten büyüktür." Birleşmiş Milletlerin veto yetkisine sahip 5 ülkenin adaletsiz tutumuna isyan etti.
Erdoğan'ın bu isyanı ilk başta "Doğulu heyecanlı siyasinin ego tatmini" olarak değerlendirildi Batı dünyasında. Batı medyası bu isyana ilgisiz kalmayı denedi önce. Hele akademi çevreleri duymadı bile. Ancak Türklerin Cumhurbaşkanı bu düşüncesinde ısrar etti. Gittiği her platformda adil olmayan bu düzenin çarpıklığını "dünya beşten büyüktür" mottosu ile dile getirdi.
Erdoğan'ın bu ısrarlı direnişine, dünyayı yöneten 5'linin üyesi Rusya da katıldı. Çünkü Rus lider Vladmir Putin, eski dünya düzenini tek başına yürütmeye çalışan ABD-İngiltere-Almanya troykasının kendi ülkesine karşı güç birliğine gittiğini gördü.
Rus lider Putin, kendi ülkesinin de üyesi olduğu BM'nin egemen beşli yapısının dışına çıktı. Türk lider Erdoğan'ın mottosu çerçevesinde politikalar dillendirdi. Ortadoğu'da ABD'nin kan-düşmanlık- iç savaş politikasına karşı çıkarak Erdoğan'a ortak olmayı tercih etti.
Her ne kadar geleneksel hoyrat dış politikası alışkanlıklarından henüz ayrılamamışsa da Rusya, Ortadoğu'da Erdoğan'ın savunduğu barış politikalarının yanında yer aldı. Rusya'nın Türk lider Erdoğan'ın politikasının yanında yer alması ile birlikte ilk kez Suriye'nin belirli bölgelerine barış geldi. Türklerin Suriye sınırında oluşturduğu barış koridoru genişledi ve bu gün Halep'in kapısına dayanmış durumda.
Türk lider Erdoğan, yıllardır Afrika'ya bakışı da alışılagelmiş Batı anlayışının aksine bir perspektifle dile getirdi. Afrika ülkelerine lafla değil siyasal, sosyal ve ekonomik düzeyde eşit ortak ve tam adil bir anlayışla yaklaştı.
Yalta Anlaşması ile birlikte kurulan dünyada Türkiye ve Rusya'ya Afrika'da yer yoktu. Erdoğan, Türkiye'nin liderlik koltuğuna geçer geçmez Afrika'ya açılım yaparak, gümrük ve vize duvarlarını kaldırdı. Türk lise ve üniversitelerinin kapılarını Afrikalı öğrencilere açtı. Afrika'daki 9 olan Türk temsilcilik sayısını 30'lara çıkardı.
Afrika'da Avrupa ve Batılıların izlediği sömürgeci politikalarını yerden yere vurarak yeni bir anlayış geliştirdi. Rus lider Putin de Erdoğan'ın Afrika açılımını kendi ülkesine uyarladı. Bugün artık tüm Afrika başkentlerinde Rus diplomat, tüccar ve turistlerini görmek mümkündür. Ve Putin de Batı'nın Afrika sömürge anlayışını yenden yere vurdu.
Ortadoğu merkezli olarak Asya ve Afrika yeniden dizayn ediliyor. Suriye'de olduğu gibi ABD ve Batı'nın sömürgeci anlayışı adım adım bu bölgelerden atılıyor. Bugün Suriye'de ABD diye bir güç kalmadı. Irak'ta da Birleşik devletler, güneşi gören kar gibi eriyor. Türkiye ve Rusya'nın Suriye'de geliştirdiği barış projesi, diğer sorunlu ülkelere de umut olmuş durumda.
Türk ve Rus liderler, yeni dünya düzenini kendi başlarına kurmak istemiyorlar. Güçlü ekonomik ve askeri yapıya sahip olan ABD'ye de kapıyı aralamak istiyorlar.
Düşünebiliyor musunuz, Suriye'de iç savaşı başlatan ve orada insanların nefes almasını dahi kontrol eden ABT, bugün Suriye'de artık yok. Barış masasından kovulmuş bir ABD var bugün.
Balkanlar'da da benzer krizler var. ABD o bölgeyi de silah deposu haline getirmeye başladı.
İnsanlar yeni dünyanın şekillenmesinde Türkiye'nin adalet anlayışı ve Rusya'nın askeri gücünün etkin olacağını umut ediyorlar. Batı medyası, düşünce kuruluşları bu gerçeği dillendiriyorlar.
Özellikle Ortadoğu'nun yeniden dizayn edilmesi söz konusu olunca Avrupa Birliği'ni kimse hatırlamıyor bile. ABD'den tamamen umut kesilmek üzere. Erdoğan ve Putin, ABD'nin yeni lideri Trump'ı barış masasına "adil koşullarda" davet ediyor. Eğer Trump, Obama ve NEOCON çetesinin Ortadoğu politikalarını güderse, kısa bir süre sonra ABD'nin adı bölgemizde anılmayacaktır bile. ABD ise kalabilmek için türlü desise ve entrikalarla yine bölge insanını kanını akıtacaktır.
Geçtiğimiz günlerde Beyaz Saray'a taşınan Trump ya NEOCON ve diğer sömürgeci anlayışlara mahku00fbm olup ABD'yi batıracak ya da Yeni Özgür Dünya'da ülkesine yer arayacak.
@esimsek571